قَالَ اللهُ تَعَالَى: يَا اَيُّهَا النَّبِىُّ حَسْبُكَ اللهُ وَمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ. (سورة الانفال، ٦٤)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئآلا ) : " أى بيغمبر ! سكا و سكا تابع اولان مؤمنلره الله تعالى كافى در . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Ey Peygamber! Sana ve sana tâbi olan müminlere Allâhü Teâlâ kâfîdir.”
(Enfâl Sûresi, âyet 64)
Hicrî: 05 Muharrem 1442 Fazilet
Takvim
PEYGAMBERİMİZE (S.A.V.) TÂBİ OLMANIN LÜZÛMU
Cenâb-ı Hak, Nisâ Sûresi’nin 65. âyet-i kerîmesinde şöyle buyurdu (meâlen): “Hayır, Rabbine andolsun ki, onlar aralarındaki münâzaada seni hakem tayin etmedikçe, sonra da hükmedeceğin şeyden dolayı nefislerinde bir sıkıntı bulmaksızın, tam bir teslimiyet ile teslim olmadıkça îmân etmiş olmazlar.” Bu âyet-i kerîme Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hükmüne rızâ göstermeyen kimsenin küfre nispet olunacağına dair bir delildir. Resûlullah Efendimize (s.a.v.) uymak, farz-ı ayın olan meselelerde farz-ı ayın, farz-ı kifâyelerde farz-ı kifâye, vâciplerde vâcip, sünnetlerde ise sünnettir.
Nûr Sûresi’nin 63. âyet-i kerîmesinde şöyle buyuruldu (meâlen): “…Artık onun (Resûlullâh’ın) emrine muhâlefet edenler, kendilerine bir fitne ermesinden veya kendilerine elîm bir azâbın çarpmasından sakınsınlar/çekinsinler.” Bu âyet-i kerîme Peygamber Efendimize (s.a.v.) yapılan muhâlefetin pek büyük bir günah olduğuna delâlet eder.
Yine başka bir âyet-i kerîmede şöyle buyurulmuştur: (meâlen) “Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği vakit, erkek ve kadın hiçbir mümin için kendi işlerinde bir muhayyerlik olamaz. Her kim Allâh’a ve Resûlüne isyan ederse açıktan açığa sapıklık etmiş olur.” (Ahzab Sûresi, âyet 36)
Bu âyet-i kerîmeler, Hazret-i Allâh’ın ve Resûlü’nün emirlerinden bir şeyi, şüphesinden veya inadından dolayı reddeden kimsenin İslam dâiresinden çıktığını gösterir.
Allah ve Resûlü bir meselede hüküm verdiği zaman müminler için tercih hakkı yoktur. Çünkü Hazret-i Allâh’ın emir buyurduğuna tâbi olmak lâzımdır. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) istediği şey ise bizâtihî haktır. Her kim, Allâh’a ve Resûlü’ne herhangi bir şeyde muhâlefet ederse apaçık bir sapıklığa düşmüş ve hak yoldan çıkmıştır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Arzu ve hevâsı benim getirdiklerime tâbi olmadıkça sizden hiç biriniz (kâmil) mümin olamaz.”
Nûr Sûresi’nin 63. âyet-i kerîmesinde şöyle buyuruldu (meâlen): “…Artık onun (Resûlullâh’ın) emrine muhâlefet edenler, kendilerine bir fitne ermesinden veya kendilerine elîm bir azâbın çarpmasından sakınsınlar/çekinsinler.” Bu âyet-i kerîme Peygamber Efendimize (s.a.v.) yapılan muhâlefetin pek büyük bir günah olduğuna delâlet eder.
Yine başka bir âyet-i kerîmede şöyle buyurulmuştur: (meâlen) “Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği vakit, erkek ve kadın hiçbir mümin için kendi işlerinde bir muhayyerlik olamaz. Her kim Allâh’a ve Resûlüne isyan ederse açıktan açığa sapıklık etmiş olur.” (Ahzab Sûresi, âyet 36)
Bu âyet-i kerîmeler, Hazret-i Allâh’ın ve Resûlü’nün emirlerinden bir şeyi, şüphesinden veya inadından dolayı reddeden kimsenin İslam dâiresinden çıktığını gösterir.
Allah ve Resûlü bir meselede hüküm verdiği zaman müminler için tercih hakkı yoktur. Çünkü Hazret-i Allâh’ın emir buyurduğuna tâbi olmak lâzımdır. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) istediği şey ise bizâtihî haktır. Her kim, Allâh’a ve Resûlü’ne herhangi bir şeyde muhâlefet ederse apaçık bir sapıklığa düşmüş ve hak yoldan çıkmıştır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Arzu ve hevâsı benim getirdiklerime tâbi olmadıkça sizden hiç biriniz (kâmil) mümin olamaz.”
Hicrî: 05 Muharrem 1442 Fazilet
Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder