30 Nisan 2018 Pazartesi

MEZHEB



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَجْمَعُ الّهُ هَذِهِ الْأُمَّةَ عَلَى الضَّلَالَةِ أَبَدًا وَيَدُ اللَّهِ عَلَى الْجَمَاعَةِ فَمَنْ شَذَّ شَذَّ فِي النَّارِ. (ك)
رسول الله أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) بويوردولر     ."الله تعالى بو اؤمتى آصلا دالالت اؤزه رينه برلشدرمز ، الله تعالى نيك إحسانى ، قدرتى جماعتله در . بناء عليه ( طوبلولقدان ) آيريلان آتشه دوشر  ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Allâhü Teâlâ bu ümmeti aslâ dalâlet üzerine birleştirmez. Allâhü Teâlâ’nın ihsânı, kudreti cemâatledir. Binâenaleyh (topluluktan) ayrılan ateşe düşer.” 
(Hâkim, el-Müstedrek)
Hicrî:   12  Şaban  1439  Fazilet Takvimi 

MEZHEB

 
Mezheb, büyük din müctehidlerinin edille-i şer’iyyeden çıkardıkları mes’eleler ve hükümler topluluğudur. Peygamberimiz (s.a.v.) hayâtta iken Müslümanlar her türlü meselelerini Peygamber Efendimizden, ondan sonra ise Sahâbe-i Kirâm’ın büyüklerinden sorup öğreniyorlardı. Mezheb İmamları dinî meseleleri Sahâbe-i Kirâm’dan ve tâbiînden öğrenmişler ve bunları bir araya toplamışlardır. Âyet-i kerîme, hadîs-i şerîf ve icmâ’da bulunmayan hususlarda da kendi görüşlerini yani ictihadlarını bildirmişler, böylece mezhepler meydana gelmiştir.
İtikatta ve amelde hak mezheb; Ehl-i Sünnet ve Cemâat Mezhebi’dir. Bu da Peygamber Efendimizin ve Ashâbının îtikad (inanç) ve ameli üzere olanların mezhebidir.
Ehl-i Sünnet ve Cemâat Mezhebi’nin îtikatta imamları ikidir:
1- İmam Ebû Mansûr Mâtürîdî Hazretleri,
2- İmam Ebü’l-Hasen Eş’arî Hazretleridir.
İmam Ebû Mansûr Muhammed Mâtürîdî Hazretleri, Hicrî 280 (M. 894) târihinde Türkistan’da, Semerkand şehrinin Mâtürid köyünde doğmuş ve H. 333 (M. 945) târihinde Semerkand’da vefât etmiştir. İmam Eş’arî Hazretleri H. 260 (M. 873) târihinde Basra’da doğmuş, H. 324 (M. 936) da Bağdat’ta vefat etmiştir.
Amelde Hak Mezhebler
Ehl-i Sünnet ve Cemâat’in amelde mezhebi dörttür:
1- Hanefî Mezhebi: İmamı, İmâm-ı Â’zam Ebû Hanîfe Hazretleridir. Adı Nu’mân, babasının adı Sâbit’tir. H.80 (M. 699) târihinde Kûfe’de doğmuş, H.150 (M. 767) târihinde Bağdat’ta vefat etmiştir.
2- Mâlikî Mezhebi: İmamı, İmam Mâlik bin Enes Hazretleridir. H. 93 (M. 711) târihinde Medîne-i Münevvere’de doğmuş ve H. 179 (M. 795) târihinde yine Medîne-i Münevvere’de vefat etmiştir.
3- Şâfiî Mezhebi: İmamı, İmam Muhammed bin İdrîs-i Şâfiî Hazretleridir. H. 150 (M. 767) târihinde Gazze’de doğmuş, H. 204 (M. 820) târihinde Mısır’da vefat etmiştir.
4- Hanbelî Mezhebi: İmamı, İmam Ahmed bin Hanbel Hazretleridir. H. 164 (M. 780) târihinde Bağdat’ta doğmuş, H. 240 (M. 855) tarihinde yine Bağdat’ta vefat etmiştir.
Amelde birer hak mezhep olan yukarıda zikrettiğimiz bu mübârek imamların mezhepleri, Kitap, Sünnet, İcmâ-i Ümmet ve Kıyâs-ı Fukahâ üzerine kurulmuştur. 
(M. İlmihal, Fazilet Neşriyat)
Hicrî:   12  Şaban  1439  Fazilet Takvimi 


SAĞLIĞIMIZIN KIYMETİNİ BİLMELİYİZ



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا تَرَكَ عَبْدٌ شَيْئًا لِلهِ إِلَّا عَوَّضَهُ اللهُ مَا هُوَ خَيْرٌ مِنْهُ فِي دِينِهِ وَدُنْيَاهُ. (كنز)
رسول الله أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) بويوردولر     ."بر قول بر شىء صرف الله إيجن ترك أدرسه ، الله تعالى اونه دينى و دنياسى حصوصنده اون دان دها خيرلسنى محقق إحسان بويورور  ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Bir kul bir şeyi sırf Allah için terk ederse, Allâhü Teâlâ ona dîni ve dünyâsı hususunda ondan daha hayırlısını muhakkak ihsan buyurur.” (Kenzü’l-Ummâl)
Hicrî:   11  Şaban  1439  Fazilet Takvimi 

SAĞLIĞIMIZIN KIYMETİNİ BİLMELİYİZ
 
Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “İki nîmet var ki, insanların ekserisi onda aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.” (Sahîh-i Buhârî)
Sağlıklı yaşamak, Allâh’ın kullarına en büyük ihsanıdır. Ne yazık ki insanlardan pek çoğu bunların kıymetini bilmiyorlar. Her işin başı sağlıktır. Sağlık ile her iş olur, biter, yoluna girer.
Sağlam olan bir insan Rabb’ine hakkıyla kulluk ettiğinden dînini de kazanmış olur. Dünyada insanların çoğu sağlığının kıymetini bilemedikleri için hasta düşmektedir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri: “Bedeni sıhhatli, âilesi hakkında düşman korkusundan emîn, günlük yiyeceği önünde olarak sabahlayan kişi sanki bütün dünya kendisine verilmiş gibidir.” buyurmuştur. Bu da sağlığın her şeyin başı ve dünya kadar kıymetli olduğuna işârettir.
Yine Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem): “Allâhü Teâlâ’dan af ve âfiyet (sağlık) isteyiniz. Çünkü hiçbir kimseye yakînden (hakîki îmandan) sonra âfiyetten daha hayırlı bir şey verilmemiştir.” buyurmuştur. (Sünen-i Tirmizî)
Hekimlik, dünyada sağ ve sağlıklı kalmak için insana ne gerekli ise bildirir ve bunlarla beraber hasta olduğunda da tedavi etmeye uğraşır. İşte bunun içindir ki hekimlik her yerde mühim görülmektedir. İmâm-ı Şâfiî (rahmetullahi aleyh): “Bilinecek, öğrenilecek ilimler ikidir. Biri hekimlik üzerine bilgiler ve biri de din üzerine olan bilgilerdir.” buyurmuşlardır.
“Hastalandığında kendini hekime göstermek iyidir. Daha iyisi sağlam iken kendine bakmak, hasta olmamaktır.” denilmiştir.
Allâhü Teâlâ bir âyet-i kerîmesinde (meâlen) şöyle buyurmuştur: “...Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz. Şüphe yok ki, o (Allah) isrâf edenleri sevmez.” (A’raf sûresi, âyet 31) Evet, insan diri oldukça yer, içer, yürür, gezer. Yaşamak için yememek, içmemek elde değildir. Şu kadar var ki, yaşayacak kadar yemeli, dünyada sadece yemek için yaşamamalıdır.
Hicrî:   11  Şaban  1439  Fazilet Takvimi 


RESÛL-İ EKREM EFENDİMİZİN HADÎS-İ ŞERÎFLERİ



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ كَذِبَ عَلَيَّ مُتَعَمِّدًا فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ. (طس)
رسول الله أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) بويوردولر     ."كيم بانه بلرك يالان ( بر سوز ) إسناد أدرسه جهنم ده كى يرينه حاضرلانسيك  ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Kim bana bilerek yalan (bir söz) isnâd ederse cehennemdeki yerine hazırlansın.” 
(Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat)
Hicrî:   10  Şaban  1439  Fazilet Takvimi 

RESÛL-İ EKREM EFENDİMİZİN HADÎS-İ ŞERÎFLERİ

Resûl-i Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimizin hadîs-i şerîflerinin menba’ı Kur’ân-ı Kerîm âyetleridir. Peygamber Efendimizin, bütün sözleri ve işleri Kur’ân’ın beyânına mutâbık olurdu. Saîd İbn-i Cübeyr Hazretleri diyor ki:
“Bana Resûlullah’tan ulaşan her hadîsin doğruluğunu isbât eden şeyi Kitâbullah’da muhakkak bulmuşumdur. Zâten mübârek hadîsler ile amelin lüzûmunu emreden de yine Kur’an-ı Kerîm’dir. ‘…Bir de peygamber size her ne emir verirse tutun, nehiy ettiğinden de sakının ve Allah’tan korkun, çünkü Allâh’ın azâbı çetindir.” meâlindeki Haşr Sûresi’nin 7. âyet-i kerîmesi buna şâhittir.
Ehl-i kitap denilen Yahûdiler ile Hıristiyanların kendi Peygamberlerine birtakım asılsız sözleri, işleri isnatta bulundukları görüldüğünden bir gün Resûl-i Ekrem Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) minbere çıkarak Ashâb-ı Kirâmına şöyle hitâb etmiş:
“Her kim benim nâmıma yalan yere kasten hadîs uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın.” (Büyük Tefsir Tarihi)
İPEK BÖCEĞİNDEN ALINACAK İBRET
Evliyâdan Ebû Tâlib el-Mekkî (rahmetullâhi aleyh) Kûtü’l-Kulûb isimli kitâbında şöyle buyurmuştur:
“Bazı hikmet sâhipleri, insanoğlunu ipek böceğine benzetmişlerdir. İpek böceği, çıkış yeri kalmayıncaya kadar ipeği kendi üzerine örer durur. Örmeyi tamamlayınca çıkmak ister, ancak dokuduğuna zarar vermesin diye öldürülür, ipeği başkasına kalır.
İpek böceğinin hâli; âilesi ve malı yolunda ömrünü tüketip de malları vârislerine kalan cahil kazanç sahiplerininin hâline benzer. Eğer vârisleri malı Allâh’a itâatte ve hayır yolunda harcarlarsa malın hayrı onlara, hesâbı ise kendisine âit olur.
Eğer onunla Allâh’a isyânda bulunurlarsa günahta onlara ortak olur. Hangisi daha zararlıdır; insanın ömrünü başkası için harcaması mı, yoksa malının sevâbını başkasının mîzânında görmesi mi?”
Hicrî:   10  Şaban  1439  Fazilet Takvimi 


GENÇLİK VAKTİ AMEL ETME VAKTİDİR.



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ لَيَعْجَبُ مِنْ الشَّابِّ لَيْسَتْ لَهُ صَبْوَةٌ. (حم)
رسول الله أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) بويوردولر     ."محقق الله تعالى ( نفسنى ) هواسنه ميل أتمين كنجدن ألبتده راضى اولور  ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Muhakkak Allâhü Teâlâ (nefsinin) hevâsına meyletmeyen gençten elbette razı olur.” 
(Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)
Hicrî:   09  Şaban  1439  Fazilet Takvimi 

GENÇLİK VAKTİ AMEL ETME VAKTİDİR.

 
İmâm-ı Rabbânî Hazretleri Mektûbât-ı Şerîfe’sinde şöyle buyurdu:
Gençlik vakti, (âhiret için) amel işleme vaktidir. Akıllı kimse, bu vakti zâyi etmeyen ve fırsatı değerlendirendir. Çünkü ne kadar yaşayacağı belli değildir. Belki de o genç, yaşlılık vaktine kadar ulaşamayacaktır. Bu çağa ulaşsa bile, o zamanda cem’iyyet (mânen derlenip toparlanmak) nasib olmayacaktır. Bu da nasib olsa zayıflık ve âcizliğin kuşattığı yaşlılık devrelerinde, amel işlemeye güç yetiremeyecektir. Hâlbuki şu gençlik döneminde, mânen derlenip toparlanmak için gerekli sebeplere, imkânlara ulaşmak kolaydır.
Anne-babanın hayatta olması da, Allâhü Teâlâ’nın bir nîmetidir. Çünkü senin geçimin, onların üzerinedir. Dolayısıyla bu mevsim, fırsat mevsimidir, (amel için) kuvvet ve güç yetirebildiğin zamandır. O halde hangi özür ve bahane, bu günün işini yarına bırakmayı, ihmalkârlığı tercih etmeyi mümkün kılabilir? Peygamber Efendimiz (s.a.v.)  buyurdu ki:
“İşleri sonra yaparım diyerek, ihmalkâr davrananlar helak oldu.”
Evet! Sen, bugün âhiret işleriyle meşgûliyetten dolayı, mühim gördüğün dünyevi işleri yarına bırakırsan, bu gerçekten çok güzel olur. Bunun aksi olan âhiret işlerini yarına bırakman da o derece kötüdür…
Gençliğin baharı olan ve nefis ve şeytan gibi din düşmanlarının istila ettiği bu vakitte, az bir amel için, -bu vaktin dışında hiç olmayacağı kadar- kat kat îtibar vardır. Nitekim askerî kâidede, düşmanın istilası anında cesur ve sağlam yürekli askerler için çok daha fazla îtibar vardır. Hatta bu vakitte yapılan basit bir mücadele ve az bir gayret çok büyük îtibar kazandırır; bu hareket takdire şâyân bulunur. Düşmanların şerrinden emin olunduğu vakitte ise, bu kadar îtibarı olmaz. ….” 
(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 1/m. 73)
Hicrî:   09  Şaban  1439  Fazilet Takvimi 


RESÛLÜ EKREM EFENDİMİZİN YÜKSEK AHLÂKI



عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللهُ عَنْهَا قَالَتْ: مَا ضَرَبَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَادِمًا وَلَا امْرَأَةً قَطُّ. (د)
حضرتى عائشه ( رضى الله عنها ) شويله ده دى    ."رسول الله ( صلى الله عليه وسلم )  نه بر خدمتجسنه و نه ده بر خنمنه آصلا وورمادى  ."
Hz. Âişe (r.anhâ) şöyle dedi: “Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem) ne bir hizmetçisine ve ne de bir hanımına asla vurmadı.” 
(Sünen-i Ebû Dâvûd)
Hicrî:   08  Şaban  1439  Fazilet Takvimi 

RESÛLÜ EKREM EFENDİMİZİN YÜKSEK AHLÂKI

 
Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem), ahlâkın güzelliklerini tamamlamak için gönderilmiştir. Onun her hâlinde ve sözünde fazîlet vardır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), insanların en güzel ahlâklısı idi. Çünkü o, Kur’ân ahlâkı ile ahlâklanmıştı. Hiçbir çirkin söz söylemez ve hiçbir çirkin harekete tenezzül etmezdi. Kötülüğü, kötülükle karşılamaz, affeder ve bağışlardı.
Peygamberimizin ağzından hiçbir zaman hak ve gerçek sözden başkası çıkmazdı.
Sade, fakat temiz giyinirdi. Temizliği severdi. “Temizlik îmandandır.” buyururdu. Pislikten ve fena kokulardan hiç hoşlanmazdı. Ashâbına mescide temiz gelmelerini tembih ederdi.
Aile hayâtında çok geçimli idi. Evinde boş oturmazdı. Hizmetçilerine bile bir defa “Of! Aman!” dediği işitilmemişti. En çok, şefkate muhtaç olan yoksullara, öksüzlere, çocuklara merhamet gösterirdi.
Onun sevgisi hudutsuzdu. Hayvanlara karşı bile merhametli davranmayı insanlara öğretmiştir. Bir defasında, dışarıda kalmış bir kedinin sesini duyunca, bizzat içeri almıştı. Hastalanmış hayvanların tedavisiyle meşgul olurdu. Susuz kalmış bir köpeğe, ayakkabısıyla kuyudan su çekip veren günahkâr kimseyi cennetle müjdelemişti. Bir kediyi aç bırakan kadının, bu yüzden azap göreceğini bildirmişti. Susuz kalmış bir ağacı sulayana, sevap yazılacağını haber vermişti.
Peygamber Efendimizden (s.a.v.) bir şey istendi mi, aslâ yok demezdi. İstenilen şey, yanında bulunursa onu yerine getirir, bulunmazsa va’d ederdi.
O, her hususta fazîlet timsali idi. O, bütün âlemlere rahmettir. (Rahmeten li’l-âlemîn’dir.)
Salât sana, selam sana, Ey Allâh’ın Rasûlü Muhammed Mustafâ! Seni hakkıyla bilen ve medheden, Âlemlerin Rabbi Allâhü Teâlâ’dır. Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim. 
(M. İslam Târihi -Siyer-i Nebî-, Fazilet Neşriyat)
Hicrî:   08  Şaban  1439  Fazilet Takvimi