24 Aralık 2013 Salı

ENDERÛN ADABI



Hadîs-i Şerîf:
 Kim soğan, sarımsak ve pırasa yerse (ağzında bunların kokusu olduğu halde) bizim mescidimize yaklaşmasın. Zira melekler de insanların rahatsız olduğu şeylerden rahatsız olurlar.” 
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)
Hicrî:20 Safer 1434   •Fazilet Takvim

ENDERÛN ADABI


Osmanlı Devletinde İdârî ve askerî kadronun yetiştirildiği Enderun mektebinde tenbih edilen adaba uygun olmayan bazı hal ve hareketler:
• Büyüklerin huzurunda, topluluk içinde burnunu, kulağını veya dişlerini temizlemek,
• Soğan, sarımsak, pastırma gibi yiyeceklere çok fazla rağbet etmek,
• Büyüklerden ve ihtiyarlardan evvel yemeğe başlamak ve yemeği, etrafındakileri nefret ettirecek şekilde yemek; gözü başkalarının yemeğinde olmak; elini sofraya silkmek ve ekmek kırıntılarını döküp dağıtmak; yemek esnasında geğirmek ve yemekten sonra elini ve ağzını layıkıyla temizlememek,
• Arkadaşlarının yanında kaşınmak ve silkinmek, çamaşırlarını geç değiştirmek ve üstünü başını kirletmek; elbiselerini güzelce kullanmayıp kırışık, buruşuk, yırtık ve perişan bir halde giyinmek.
• Kadınlara mahsus renk ve şekilde elbiseler giymek,
• Uluorta tırnaklarını kesmek, (Perşembe veya Cuma günlerinde ve tenha bir mahalde keser),
• Bu âlemin faniliğini unutup gurur ve kibre kapılmak,
• İftira, yalan ve mübalağalı söz söylemek,
• Laubali ve edebe aykırı hareket etmek,
• Birbiriyle sohbet esnasında kötü ve fena sözler sarf etmek; edepsiz bir lisan ile arkadaş yahut hizmetçiyi veya her kim olursa olsun hiç icap etmediği halde azarlayarak onu hakir ve zelil görmek,
• Düşünmeden ağzına geleni söylemek ve sert muamelede bulunmak,
• Vefasızlık, dikkatsizlik, hak bilmezlik, kabalık, insaniyetsizlik, cimrilik, münafıklık ve hasetçilik etmek,
Bunlar adaba uygun değildir.
• Abdest, yemek ve ayak havlularını her gün,  olmazsa iki günde bir mutlaka değiştirmeli.
• Memuriyete nail olunursa, ihtiyaç sahiplerine elden gelen yardımı yapmakta kusur etmemelidir.
Hicrî:20 Safer 1434   •Fazilet Takvim


Hadîs-i Şerîf:
 Evlerinizde Kur’ân-ı Kerîm’i çok okuyunuz. Zira içinde Kur’ân-ı Kerîm okunmayan evin hayrı az, şerri çok olur ve içindekilere de rızık darlığı olur.” 
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Dârekutnî)
Hicrî:21 Safer 1434   •Fazilet Takvim

ENDERÛN ADABI


Osmanlı devletinde idârî ve askerî kadronun yetiştirildiği Enderun mektebinde âdaba uygun olmadığı tenbih edilen bazı esaslar;
• Sakat ve hastalıklı olanlarla alay etmek,
• Halkı boş yere meşgul etmek,
• Herkesi kendine baktırmak için kahkaha ile gülmek,
• Tavırlarıyla, hal ve hareketiyle ve diliyle akranlarını küçük görmek,
• Arkadaşının ihtiyacı olan bir şeyi verebilmesi mümkün iken vermemek ve izinsiz olarak birisinin velev ki bir çöpünü almak,
• Arkadaşının elde edeceğini düşündüğü rızka, refaha ve sair nimetlere bizzat veya vasıta ile gizli veya aşikâr mâni olmak,
• İşlerinde ihmalkârâne davranmak,
• Arkadaşına ait elbise ve benzeri eşyalara hırsla göz dikmek ve haset etmek,
• Hocalarına, yaşlılara ve ilim erbabına saygısızlık etmek, haysiyet ve insaniyet dairesi dışında atıp-tutmak,
• Kibirlenmek, itibar elde etmek için sahip olmadığı sıfatları kendine mal edip halkı aldatmaya çalışmak,
• İnsanlık vakar ve ağırbaşlılığına hiç yakışmayacak şekilde yüzsuyu dökmeye tenezzül etmek,
• Maddi imkânı olmadığı halde zenginmiş ve refah içindeymiş gibi görünmek için borçlanıp insanları dolandırmak,
• Tam olarak bilmediği bir hususta münakaşaya girmek,
• Fikrini isbat için inadında ısrar ederek etrafındakileri bıktırıp usandırmak,
• İnatçı bir şahsı yumuşaklıkla ikna etmeye çalışmak yerine kaba saba davranarak işi çekişme ve kavgaya vardırmak,
• Şunun bunun yürüyüşünü taklit ederek insanları hakir görmek…
Bunlar adaba uygun değildir. 
Hicrî:21 Safer 1434   •Fazilet Takvim



EVDEN ÇIKARKEN VE SOKAKTA YÜRÜRKEN



Hadîs-i Şerîf:
 “Kim evinden çıkarken “Bismillâhi tevekkeltü alellâhi lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” derse ona ‘Bu sana yeter ve sen muhafaza edildin.’ denilir. Şeytan da o kimseden uzaklaşır.” 
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
Hicrî:19 Safer 1434   •Fazilet Takvim

EVDEN ÇIKARKEN VE SOKAKTA YÜRÜRKEN


Evden çıkarken: “Bismillâhi tevekkeltü alellâhi, ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm.” demelidir.
Evden çıkarken, zilletten, dalâlete düşmekten, zulüm ve haksızlık etmekten ve cehaletten Allâhü Teâlâ’ya sığınır.
Evden çıkarken ve eve dönerken Ayetü’l-kürsîyi okur.
Başı önüne eğik bir halde, yukarıdan aşağıya iner gibi süratle yürür. Çünkü bu yürüyüş, kibirden uzaktır. Salına salına ve böbürlenerek yürümez. Çünkü bunlar, kibir alâmetidir.
İki kadın arasında yürümez. Müslümanlara eziyet veren şeyleri, yoldan kaldırır. Çünkü eziyet veren şeyleri yoldan kaldırmanın sevabı çoktur.
Yüksek binaların altından geçerken süratli yürür. Zîra böyle yerler tehlikeli olabilir.
Çarşı ve pazarlarda gözünü haram ve çirkin şeylerden sakınır, eziyet veren şeyleri yoldan kaldırır, selâm verenin selâmını alır, yardım isteyen mazlumlara yardım eder, yolunu kaybedene yol gösterir, bir şey bulursa, “Bir şey kaybedeni duyarsanız bana gelsin.” diye seslenip sahibini bulmaya çalışır.   (Şir’atü’l-İslam, Fazilet Neşriyat)

BU DÜNYAYA GELEN GİDER
Bu dünyaya gelen gider ki kalmaz canlı hiç kimse
Dahi yevm-i kıyâmette ider emvat-ı ba’s Allah.
Verirler defter-i âmâlini her âdemin anda
Kiminin sağ eline, kimine soldan maâzallah.
Kitabıyla hesabı var Hüdâ’nın rûz-ı mahşerde
Sorarlar herkesin ef’âl u akvalin bi-emrillah.
Kebâirle sağâir ehline ol gün şefaatler
Ederler enbiyâ ve ehl-i ilm u evliyâullâh.
Girecek cennete mü’minler anda çok bulup nimet
Görürler şüphesiz anda niteliksiz cemâlullâh.
                                   (Erzurumlu İbrahim Hakkı)
Hicrî:19 Safer 1434   •Fazilet Takvim


20 Aralık 2013 Cuma

BİR ANANIN KIZINA ÖLMEZ NASİHATI



Hadîs-i Şerîf:,
 Hz. Âişe (r.anhâ) “Yâ Resûlallâh! Kadın üzerinde hakkı en büyük olan kimdir?” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kocasıdır” buyurdular. “Erkeğin üzerinde hakkı en çok olan kimdir?” diye sordu. “Annesidir” buyurdular.” 
 (Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)
Hicrî:17 Safer 1434   •Fazilet Takvim

BİR ANANIN KIZINA ÖLMEZ NASİHATI


Rabîa kabilesinden Ümâme binti’l-Hâris, kızı Ünâs'ı evlendirdiğinde ona şöyle nasihat etmiştir:

“Bak yavrum, bir kimseye nasihat ve tavsiye, eğer o kimsenin edeb ve terbiyesine, asıl haysiyetine dayanılarak terkedilmek gerekseydi benim de şimdi sana tavsiyelerde bulunmama ihtiyaç olmazdı.
Nasîhat ve tavsiye, bilene hatırlatmak, bilmeyene anlatmaktır ve herkes için faydalıdır.
• Kızım, eğer bir kız, ana-babasının servet ve zenginliğinden dolayı kocaya muhtaç olmasaydı herkesten çok sen muhtaç olmazdın. Ey kızım, sen ana-babanın evinden, büyüdüğün yuvadan çıkıp, bilmediğin ve şimdiye kadar alışmadığın, ülfet etmediğin bir adamın evine gidiyorsun.
• Şimdi onun rızasını gözetip hizmetçisi gibi kendisine itaat et ki o da sana kul köle olsun; yani seni sevip hoşnut olman için gerekeni yapsın. Şimdi sana on şey söyleyeceğim. Onları unutma ve gereğince hareket et ki kocanla güzel geçinmeye muvaffak olasın:
Sana yiyecek ve giyecek her ne getirirse; onu gönülden kabul etmelisin.
Emrettiği şeyleri yapmalı, yasaklayıp yapma dediği şeyleri yapmamalı, sözünü dinleyip kendisine itaat etmelisin.
Evini ve üstünü başını temiz tutmaya dikkat etmelisin.
Görüntüsü veya kokusu hoş olmayan şeylerden kaçınmalısın.
Uyuyacağı ve yemek yiyeceği vakitleri takip etmelisin. Yani bunları hangi vakit ve saatte yapmayı alışkanlık hâline getirmişse, o vakitleri gözetip yemeğini ve yatağını hazır etmelisin.  Zira açlık insanı ateşlendirir, uykusuzluk da öfkelendirir.
Kocanın malını israf ve telef olmaktan korumalısın.
Kocanın itibârını gözetip akrabalarına değer vermelisin.
Hiçbir şeyde ona isyan ve muhalefet etmemelisin.
Sırrını kimseye ifşa etmemelisin.
Kızım, kocan kederli iken sevinçli olmaktan, ferah ve neşeli iken de kederli olmaktan sakın.”
Hicrî:17 Safer 1434   •Fazilet Takvim



RESÛLULLÂH EFENDİMİZ’İN TAVSİYELERİ



Hadîs-i Şerîf:,
Peygamberimiz “Hırsızların en kötüsü namazından çalan kimsedir.” buyurdular. Ashâb-ı Kirâm “Yâ Resûlallâh! Kişi namazından nasıl çalar?” dediler. Peygamberimiz “Rükûunu ve secdesini tam yapmaz” buyurdu. 
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)
Hicrî:16 Safer 1434   •Fazilet Takvim


RESÛLULLÂH EFENDİMİZ’İN TAVSİYELERİ


Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
Allâhü Teâlâ, Yahya aleyhimesselâma hem kendisi amel etmek, hem de İsrail oğullarına amel etmelerini emretmek üzere, beş kelime emredince İsrailoğullarını Beytü’l-makdis'de topladı, mescidi doldurdular. Yahya aleyhisselâm, yüksekce bir yere çıkıp Allâh'a hamd ve sena ettikten sonra şöyle dedi:

Allâhü Teâlâ, amel etmem ve size de amel etmenizi emretmem için beş kelime emretti.

Onların ilki ona hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ibâdet etmenizdir. Bunun misâli, öz malından altın veya gümüşle bir köle satın alıp kendi işinde çalıştıran bir adama benzer. Fakat köle, çalışmasının kazancını, efendisinden başkasına ödüyordur. Hanginiz, kölesinin böyle davranmasına sevinir, razı olur? Hiç şüphesiz, sizi Allâh yarattı ve rızkınızı da vermektedir. Öyle ise Allâh’a, hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ibâdet ediniz.

İkincisi, Allah size namaz kılmanızı emretti. Namazda, yüzünüzü sağa sola çevirmeyiniz. Şüphe yok ki, yüzünü başka tarafa çevirmedikçe Allâhü Teâlâ kuluna teveccüh buyurur.

Üçüncüsü, Allah size orucu emretti. Bunun misâli: Yanında misk kesesi olduğu halde, bir topluluk içinde bulunan ve hepsi ondaki misk kokusunu duyan bir kimseye benzer. Hiç şüphesiz, oruçlunun ağzının kokusu, Allah katında, misk kokusundan daha güzeldir.

Dördüncüsü, Allah size sadakayı emretti. Bunun misâli: Düşmanın esir edip ellerini boynuna bağladıkları ve boynunu vurmak üzere yaklaştırdıkları bir kimsenin  “Canımı, elinizden kurtarmak için size bir fidye versem olmaz mı?” deyip çok az fidye ödeyerek kendisini onlardan kurtarmasına benzer.

Beşincisi, Allâh size kendisini çok zikretmenizi emretti. Bunun misâli: Düşmanın kendisini sür'atle tâkib ettiği bir kimsenin, sağlam bir kaleye gelip onun içine sığınması gibidir. İşte, insan kendisini şeytandan ancak Allâh’ı zikir ile koruyabilir..
Hicrî:16 Safer 1434   •Fazilet Takvim



13 Aralık 2013 Cuma

AHİR ZAMANDA



HADİSLERLE AHİR ZAMAN:
- İnsanların başına bir zaman gelecek ki,onlardan faiz yemeyen kalmayacak, yemese bile tozu onlara bulaşacaktır.
- Faize alışveriş ,rüşvete  hediye denilecek;tefecilik artacak, helal-haram unutulacak, "para gelsin de nerden gelirse gelsin " denilecek.
- Bir çok kişi, az bir dünyalık karşılığında dinini feda edecek.
- Hilesiz iş yapılmayacak, tacirler ve yazarlar artacak, kalem bollaşacak.
- Kişi, elbisesini sakındığı kadar dinini sakınmayacak ve fakirler de namaz kılmayacak.
- Akrabalık bağları kopacak ve selam, sadece tanıdık olanlara verilecek.
- Zenginler ticaret için, hafızlar riya ve gösteriş için hacca gidecekler.
- İmanı kalpte tutmak, kor ateşi elde tutmak kadar zor olacak, mümin sabah kafir olarak kalkacak veya bunun tersi olacak.
- Ecnebiler çoğalacak ve Müslümanlara galebe edecekler.
- Kazanç, belirli kişiler arasında dolaşacak, dar gelirliler açlık ve sıkıntıya düşecek.
- Fasıklar başa geçecek ve konuşmasını bilmeyenler, halka hitab edecekler.
- Kabirler süslenecek ve Kuran, kazanç getiren bir meta haline gelecek..
- Fitne her eve girecek ve tecrübesiz gençler başa geçecekler.
- Kuran'dan bir resim, İslam'dan bir isim, Müslüman’dan bir cisim kalacak.
- Üç şey çok kıymetlenecek: Helal para, kendisiyle amel edilen sünnet ve candan bir dost.
- Mal çoğalıp sel gibi akacak, mal sahibi malına tapacak ve tüccarların çoğu hilekâr olacak.
- Kişi karısına itaat edip anasına asi olacak ve arkadaşına yaklaşıp babasından uzaklaşacak.
- Gönüller birbirini sevmez olacak, dinde ve dünyalık işlerde muhtelif görüşler belirecek, kardeşler bile dinde ve mezhebte ihtilaf edecekler.
- İmar edilen şeyler harap edilecek, harap olanlar ise imar edilecek.
- Büyükler merhametsiz,küçükler hürmetsiz olacak. Çocukları terbiye, köpekleri terbiyeden daha zor olacak.
- İnsanlar, kötülüklerden birbirlerini sakındırmayacaklar ve iyiliği emretmeyecekler.
- Zaman kısalacak. Bir sene bir ay gibi, bir ay bir hafta gibi, bir hafta bir gün gibi geçecek. Bir günün geçmesi ise bir yaprağın yanması kadar çabuklaşacak, hiçbir şeyde bereket kalmayacaktır.
- Arap arazisinin çölleri nehirlere ve yeşilliklere kavuşacak.
- Yıldızlar (fal) doğrulanacak ve kader yalanlanacak.
- Allahü Teala(c.c.) apaçık inkar edilecek.
- Alicenaplık, izzeti ikram ve cömertlik  duyguları kaybolacak ve haklar, para karşılığında satılır hale gelecek.
- Minareler çoğalacak, camiler süslenip ziynetlenecek (kilise ve Havralar gibi) ve içlerinden yüksek sesler gelecek.
- Hainlere emin, emin olanlara hain denilecek ve "şurada emin bir insan vardır"denilecek kadar emin insan sayısı azalacak.
- Kişiye, şerrinden korkulduğu için ikramda bulunulacak. Görünüşte dost, fakat esasında düşman insan sayısı artacak, sözler hep yalan ve birbirine muhalif olacak, amir ve memur çok, doğru iş yapan az olacak.
- Köylüler şehirlere akın edecek ve ne idüğü belirsiz sığır çobanları, bina yaptırmakta birbirleriyle yarış edecekler.
- Cemaatin inancı zayıf, ibadeti taklit olacak, hafızlar çok, ama alim bulunmayacak.
- Hayırlar ve yağmurlar azalacak, depremler ve taşkınlıklar artacak.
- Zenginlere itibar edilecek, cimrilik artacak, zekat ağır bir borç olarak kabul edilecek.
- Alimler, para ve dünyalık karşılığında ilim öğretecek, ahiret ameli ile dünyalık taleb edecekler.
- Dinden gayrı hususlar için öğrenim yapılacak.
- Erkekler kendilerini kadınlara, kadınlar da erkeklere benzetecekler.
- Erkekler erkeklerle, kadınlar da kadınlarla münasebetsiz alakalar kuracak.
- Her tarafta şarkıcı ve çalgı kadınlar zuhur edecek.
- Söz kadınlarda olacak ve zina yaygınlaşacak.
- Kadınlar, saçlarını deve hörgücü gibi kabartacak sokaklarda dolaşacaklar.
- Haram işlemeyi kolaylaştıran imkanlar artacak, gençler günah işlemeye ve kötülük yapmaya çok meyledecekler.



10 Aralık 2013 Salı

KİM BİR KAVME BENZERSE ONLARDANDIR”



Hadîs-i Şerîf:
 “Bizim dışımızdakilere benzemeye yeltenen, bizden değildir.” 
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
Hicrî:7 Safer 1434   •Fazilet Takvim

“KİM BİR KAVME BENZERSE ONLARDANDIR”



قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : " مَنْ تَشَبَّهَ بِقَوْمٍ فَهُوَ مِنْهُمْ ،


İkinci bin yılın müceddidi İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri buyuruyorlar ki:
“İki dîni tasdîk eden kişi şirk ehlinden sayılır.
İslâm hükümleri ile küfrü bir araya getirmeye teşebbüs eden de müşriktir. Hâlbuki küfürden teberrî etmek (uzaklaşmak) İslâm’ın şartıdır, şirk şâibesinden sakınmak tevhiddir...”
Hindûların büyük bildikleri günlere hürmet etmek, Yahûdîlerce bilinen âdetlere uymak küfrü îcâp ettirir. Nitekim bazı câhil Müslümanlar, bilhassa kadınlar, küffârın belli günlerindeki küfür merâsimini icrâ etmektedirler. Bunları, kendileri için de bayram kabul edip, kızlarının ve kardeşlerinin evlerine onlar gibi hediyeler yollarlar... Böylelikle o merâsime tam mânâsı ile îtinâ ve îtibâr ederler.
İslâmda bunların hepsi şirk ve küfürdür.” (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 3 /41)
“Bir kere, bir hastanın ziyâretine gitmiştim. Ölümü yaklaşmıştı. Hâline teveccüh ettiğim zaman gördüm ki kalbi şiddetli zulmet içinde... Her ne kadar bu zulmetin kalkması için teveccüh ettiysem de kalkmadı. Çokça teveccühten sonra bilindi ki, bu zulmetler, kendisinde gizli bulunan küfür sıfatındandır. Bu sıkıntıların sebebi küfür ehlini dost edinmesindendir.
Bana mâlum oldu ki bu zulmetlerin kalkması için teveccüh etmek yerinde bir iş değildir. Zîrâ onun bu zulmetlerden temizlenmesi, küfrün cezâsı olan cehennem azâbına bağlıdır.
Ve bana mâlum oldu ki, onda zerre miktarı îmân mevcuttur ve bunun bereketiyle cehennemde ebedî kalmaktan kurtulacaktır.”
Cehennem azabı -azab ebedî olsun veya muvakkat olsun- küfür ve küfür sıfatlarına mahsustur. Muvakkat cehennem azabı küfür sıfatının, ebedî cehennem azabı ise küfrün cezasıdır. (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/266)
Hicrî:7 Safer 1434   •Fazilet Takvim



9 Aralık 2013 Pazartesi

DÜNYA VE ÂHİRETİ İSTERSEN



Hadîs-i Şerîf:
 “Kim Allâh’a ve âhiret gününe îmân ediyorsa, komşusuna eziyet etmesin.” 
 (Hadîs-i Şerîf, Müttefekûn Aleyh)
Hicrî:6 Safer 1434   •Fazilet Takvim

EĞER DÜNYA VE ÂHİRETİ İSTERSEN


Ebu'l-Hasen eş-Şâzelî (k.s.) buyurdular: 
Eğer günahlarının az olmasını istersen aslâ istiğfarı terk etme.
İnsanların en kuvvetlisi olmak istersen Allâhü Teâlâ’ya tevekkül et.
Eğer Cenâb-ı Hakk’ın rızkına yağmur gibi bolluk vermesini dilersen dâima abdestli bulun.
Allâhü Teâlâ’nın gazabından ve azabından emîn olmak dilersen onun yarattıklarından kimseye öfkelenme.
Duânın kabûl olmasını dilersen, haramları işlemekten, faiz ve haram yemekten sakın.
Allâhü Teâlâ’nın seni halkın önünde rüsvây eylemesini istemiyorsan dilini ve namusunu muhafaza et.
Allâhü Teâlâ’nın aybını örtmesini dilersen insanların ayıblarını ört. Zîrâ Allâhü Teâlâ(nın esmâü’l-hüsnâsından biri de) “Settâr”dır ve başkalarının ayıblarını gizleyen kullarını sever.
Eğer hatâlarının affolunmasını dilersen yalnız kaldığın vakitlerde istiğfarı, huşû'u, huzû'u ve iyiliklerini artır.
Eğer sevapların büyüklerini işlemeye muvaffak olmak istiyorsan güzel ahlâk, tevazu sahibi ve belâlara karşı sabırlı ol.
Büyük günahlardan kurtulmayı istersen kötü ahlâkı ve aşırı cimriliği terk et.
Eğer Cebbâr olan Allâh’ın gazabından kurtulmak istersen gizli sadaka vermeye ve sıla-i rahim(yakın akrabanı ziyaret)e devam et.

NÜKTE: HİZMETİN KARŞILIĞI

Bayezid-i Bestamî Hazretlerinin bulunduğu bir ziyafette yemekten sonra herkesin önüne leğen ve ibrik getirildi. Fakat Bayezid-i Bestamî Hazretleri (k.s.) bir ihtiyara ibrik ve leğen getirilmediğini görünce derhal bir leğen ve ibrik getirip ihtiyarın ellerine su döker. Bir taraftan da, “Efendi! Sen gençliğinde kimseye, hususiyle ihtiyarlara hizmet etmemişmiydin ki şimdi sana da kimse hizmet etmiyor!” deyince ihtiyar:
“Bilakis, pek çok hizmet ettim: İşte bu hizmetlerimin karşılığıdır ki, sizin gibi yüce bir zat ellerime su döküyor!...” der. 
Hicrî:6 Safer 1434   •Fazilet Takvim


ALLÂH’IN BANA EMRETTİĞİ BEŞ ŞEY



Hadîs-i Şerîf:
 “Kim sabah ve yatsı namazını cemâatle kılarsa, iki berâtı olur: Biri nifaktan berât, biri de şirkten berât.” 
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Hanîfe)
Hicrî:5 Safer 1434   •Fazilet Takvim

RESÛLULLÂH EFENDİMİZ (S.A.V.) BUYURDULAR


Ben sizlere Allâh’ın bana emrettiği beş şeyi emrediyorum:
1- İşitip itâat etmek,
2- Cihâd etmek,
3- Hicret etmek,
4- (Ehl-i Sünnet ve) Cemâatten ayrılmamak. Zira her kim cemâatten bir karış ayrılır da dönmezse İslâm bağını boynundan çıkarmıştır.
5- Her kim câhiliye davasına kalkışırsa o cehennemde kalanlardandır. Bir adam “Namaz kılsa ve oruç tutsa da mı?” denildi. “Namaz kılsa, oruç tutsa da. Sizler cahiliye için değil de Allâh’ın sizi Müslimîn, mü’minîn diye isimlendirdiği -İslâm- davası için mücadele ediniz.
Hicrî:5 Safer 1434   •Fazilet Takvim



İMÂM-I A’ZAM EBÛ HANÎFE (R.A.)



Hadîs-i Şerîf:
 “Nefsim yed-i kudretinde olan Allâhü Teâlâ’ya yemin ederim ki ilim Süreyya’da (Ülker yıldızında) da olsa Fars’dan bir adam (İmâm-ı Âzam) onu oradan alır.” 
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)
Hicrî:4 Safer 1434   •Fazilet Takvim

İMÂM-I A’ZAM EBÛ HANÎFE (R.A.)


İmâm-ı A’zam Hazretleri hicrî 80 senesinde dünyaya gelmiştir. Ashâb-ı Kirâm’dan Enes bin Mâlik, Câbir bin Abdullâh, Abdullah bin Ebî Evfâ, Ebu't-Tufeyl Âmir bin Vâsile ve Abdullâh bin Enîs, Vâsile bin Eska‘, Abdullâh bin Ceri' hazretlerinden hadîs rivâyet etmeye icâzet almış ve hadîs rivâyet etmişlerdir. (radıyallâhü anhüm)
İmâm-ı A’zam (rh), Tâbiîn arasından ictihâd fazîleti ile mümtâz olup Ehl-i sünnet akâidini ve fıkhını rivâyeten ve dirâyeten delilleri ile beyân edip yazmışlardır. Allâh tarafından mazhar olduğu kemâlât, zühd ve takvâsı ile imamlar arasında mümtâzdır. Yaşı 70'e ulaştığında hicrî 150'de vefât etmişlerdir.
Dînin aslî delilleri olan kitâb, sünnet, icmâ’ ve kıyâs yoluyla tesis eylediği mezhebi büyük âlimler arasında kabul görmüş ve hükümleriyle amel edilmiştir. İbrahim bin Edhem, Şakîk-ı Belhî, Ma‘rûf-i Kerhî, Bâyezîd-i Bestâmî, Fudayl bin Iyâz, Ebû Dâvûd-ı Tâî, Ebû Hâmid Leffâf, Halef bin Eyyûb, Abdullâh bin Mübârek, Vekî‘ bin Cerrâh, Ebûbekr Verrâk (rahimehümullâh) gibi evliyâ-i kirâmın onun mezhebine uymaları mezhebinin kuvvetine en büyük bir delîldir.
Derslerine en fazla devâm edenlerden Mis‘ar bin Kidâm (rh.) şöyle anlattı: İmâm-ı A‘zam Hazretleri sabah namazından sonra ilim öğretmek için oturur, yatsı namazına kadar devam ederdi. Abdestini tazelemek ihtiyacı hissetmez, yemek için de kalkmazdı. Hiç uyumazdı, ancak öğleden önce hafifçe bir ağırlık çöktüğü görülürdü.
Onu takib ettim, yatsıdan sonra insanlar dağıldığında bütün gece mescidde ibâdet etti, sabah yaklaştığında namaza hazırlanmak için evine girdi.”
İmâm-ı A’zam Hazretleri buyurdular:
"Ben Allâh’a duâ ederken anne babamdan önce hocam Hammâd’a duâ ediyorum."
İmâm-ı A’zam Hazretlerine ‘halkın sefilleri kimdir?’ diye soruldu. ‘Nimete nankörlük edenlerdir.’ buyurdu.
Hicrî:4 Safer 1434   •Fazilet Takvim

ONA YA HASETÇİLER VEYA CAHİLLER DÜŞMAN OLUR

Evliyâdan Ahmed bin Harb (rh.): “Âlimler arasında İmâm-ı A’zam, emîrler arasında halîfe gibidir.” buyurdu.
İmâm-ı A‘zam ve İmâm-ı Şâfiî (r.anhümâ) her ikisi de Ramazân-ı şerîfde altmış defa Kurân-ı Kerîm’i hatmederdi.
İmâm Ebû Yûsuf hazretlerine bir mesele sorulduğunda cevap verir ve sonra: “Bu İmâm-ı A‘zam'ın sözüdür. Kim onu kendisi ile Rabb’i arasında amelinde düstûr tutarsa dinini kurtarmış olur.” buyurdu.
Abdullâh bin Dâvûd (rh.): “İmâm-ı A‘zam aleyhine ancak iki vasıftaki insan konuşur: ya ilmine hased edendir, yahut cehaletinin bile farkında olmayan cahildir.” demiştir.
İmâm Ebû Yûsuf (rh.) “Bir evlâdım vefât etti, hemen defin işleri için birisini tayin edip İmâm-ı A‘zam hazretlerinin derslerine devam ettim. Onun dersinden bir günü kaçırmaktan korktum.” demiştir.
İmâm-ı A‘zam hazretleri Dâvûd-i Tâî’ye (rh.):
“Senin ilmini iyice sağlamlaştırdık” buyurdu. Dâvud-i Tâî; “Geriye ne kaldı.” deyince:
“Şimdi onunla amel etmek kaldı”, buyurdu. Dâvûd-i Tâî de, dünya ile kalbî alakalarını kesip ibâdetle meşgûl oldu.
Hicrî:5 Safer 1434   •Fazilet Takvim