قَالَ
النَّبِىُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَيْلَةَ أُسْرِيَ بِي مَرَرْتُ
بِنَاسٍ تُقْرَضُ شِفَاهُهُمْ بِمَقَارِيضَ مِنْ نَارٍ كُلَّمَا قُرِضَتْ عَادَتْ
كَمَا كَانَتْ فَقُلْتُ مَنْ هَؤُلَاءِ يَا جِبْرِيلُ؟ قَالَ: هَؤُلَاءِ خُطَبَاءُ
أُمَّتِكَ الَّذِينَ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ. (الدر المنثور)
رسول الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر ." معراج
كجه سىنده بعضى إنسانلرله قارشى لاشدم . آتش دن مقصلرله دوداقلرى كسليور ، هر كسلديكين
ده تكرار اؤنجكى حالنه كليوردى . أى جبرائل ، بونلر كملردر ؟ ديه صوردم . بونلر اؤمتنيك يابمادقلرنى سويلين
حاتب لرى ( عالملرى ) در . ده دى ."
Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Mi’rac gecesinde bazı insanlarla karşılaştım. Ateşten makaslarla dudakları kesiliyor, her kesildiğinde tekrar önceki hâline geliyordu. ‘Ey Cebrâîl, bunlar kimlerdir?’ diye sordum. ‘Bunlar ümmetinin, yapmadıklarını söyleyen hatipleri (âlimleri)dir.’ dedi.”
(Süyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr)
Hicrî: 24 Receb 1439 Fazilet
Takvimi
Mİ‘RÂC’IN BİR HİKMETİ
Âlimlerin ekserine göre Resûlullah Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) Mi‘râcı cesediyle birlikte, uyanık iken olmuştur. Bunun hikmeti yedi kat gök, sekiz Cennet, Arş, Kürsî, Levh, Kalem ve Peygamberimizin mirâcda teşrîf buyurmuş olduğu her mekân ve oranın sâkinleri, dilleriyle ve lisân-ı halleriyle Cenâb-ı Hakk’a niyâz etmişler ve hakkında (meâlen) “Ve seni bütün âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik” (Enbiyâ Sûresi, âyet 107) buyurulan Muhammed Mustafâ’yı görmek, onun ayağının tozunu gözlerine sürme ederek şereflenmek istemişlerdir. Cenâb-ı Hak onların bu ilticâlarını kabul eyledi.
Ebû Hüreyre’den rivâyet olunan hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Mi‘râc gecesi ayağımı Arş-ı A‘lâ’ya basacağım zaman nalinlerimi çıkarmak istedim. Allâhü Teâlâ tarafından şöyle nidâ olundu:
‘Ey Muhammed, Arş ve Kürsî nalinlerinin altında olmakla şereflenmeleri için nalinlerini çıkarma.”
“Yâ Rabbi, kardeşim Mûsâ’ya: ‘Şimdi nalinlerini çıkar, çünkü sen mukaddes bir vâdîde; Tuvâ’dasın’ buyurmuş idin” dedim.
Buyurdu ki: “Sen benim indimde Mûsâ gibi değilsin. O benim kelîmimdir, sen ise habîbimsin. O, rü’yetimi (beni görmeyi) istedi, kendisine: Sen beni habîbimden önce göremezsin, buyurdum.” Şeyh Sühreverdî (kuddise sirruh) buyurmuştur ki:
Resûlullah Efendimize (sallallâhü aleyhi ve sellem) Mi‘râc gecesi abdiyyet (kulluk) ve habîbiyyet arasında tercih hakkı verildi, o abdiyyeti seçti, Allâhü Teâlâ:
“Yâ Muhammed! Sen edebi gözeterek kulluğumu seçtin, ben de bütün kerâmet ve fazîletleri ihsan ederek seni seçtim” buyurdu. Çünkü Allâh’a kulluk bütün fazîletleri kendinde toplar. Bu sebeple kelime-i şehâdette önce abdühû sonra Resûlühû deriz. Kulluk, bütün makamların en kâmili, derecelerin en yükseğidir. Diğer bütün kemâlât kulluğun meyvesidir.”
Ebû Hüreyre’den rivâyet olunan hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Mi‘râc gecesi ayağımı Arş-ı A‘lâ’ya basacağım zaman nalinlerimi çıkarmak istedim. Allâhü Teâlâ tarafından şöyle nidâ olundu:
‘Ey Muhammed, Arş ve Kürsî nalinlerinin altında olmakla şereflenmeleri için nalinlerini çıkarma.”
“Yâ Rabbi, kardeşim Mûsâ’ya: ‘Şimdi nalinlerini çıkar, çünkü sen mukaddes bir vâdîde; Tuvâ’dasın’ buyurmuş idin” dedim.
Buyurdu ki: “Sen benim indimde Mûsâ gibi değilsin. O benim kelîmimdir, sen ise habîbimsin. O, rü’yetimi (beni görmeyi) istedi, kendisine: Sen beni habîbimden önce göremezsin, buyurdum.” Şeyh Sühreverdî (kuddise sirruh) buyurmuştur ki:
Resûlullah Efendimize (sallallâhü aleyhi ve sellem) Mi‘râc gecesi abdiyyet (kulluk) ve habîbiyyet arasında tercih hakkı verildi, o abdiyyeti seçti, Allâhü Teâlâ:
“Yâ Muhammed! Sen edebi gözeterek kulluğumu seçtin, ben de bütün kerâmet ve fazîletleri ihsan ederek seni seçtim” buyurdu. Çünkü Allâh’a kulluk bütün fazîletleri kendinde toplar. Bu sebeple kelime-i şehâdette önce abdühû sonra Resûlühû deriz. Kulluk, bütün makamların en kâmili, derecelerin en yükseğidir. Diğer bütün kemâlât kulluğun meyvesidir.”
(Ziyâü’l-Bedr fî-Tefsîri Sûreti’l-Kadr)
Hicrî: 24 Receb 1439 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder