31 Ocak 2018 Çarşamba

AMELLERDE NİYET



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّمَا الْأَعْمَالُ بِالنِّيَّاتِ وَإِنَّمَا لِكُلِّ امْرِئٍ مَا نَوَى. (خ)
رسول الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر   ."   عمللر ( يك حكمى )   آنجق نيتلره كوره در .هركسيك نيت أتديكى نه إيسه ألنه كججك اولان آنجق اودور ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Ameller(in hükmü) ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.” 
(Sahîh-i Buhârî)
Hicrî:   14 Cemaziyelevvel  1439  Fazilet Takvimi 

AMELLERDE NİYET

 
Müslüman bir kulun amellerindeki niyeti Allah için ve ihlas ile olması lâzımdır. Hadîs-i kudsîde “İhlas, benim sırlarımdan bir sırdır, onu kullarımdan sevdiklerimin kalbine emânet ederim. Ona melek muttalî olamaz ki yazsın. Şeytan da muttalî olamaz ki ifsad etsin.” buyurulmuştur.
Niyetsiz amel olmaz. Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Allâhü Teâlâ sözü ancak amel ile kabul eder. Söz ve ameli de ancak niyet ile kabul eder.”
Kulun bütün işlerindeki niyeti hayır, hidâyet ve Allâh’ın rızâsı olmalıdır. Çünkü mü’minin amelsiz niyeti, niyetsiz amelinden hayırlıdır. Zîrâ amele riyâ karışır, fakat niyette riyâ ve nifak yoktur. Bir kimse samîmî bir şekilde sadaka vermeye, nâfile namaz kılmaya, haccetmeye, umre yapmaya niyet etse de yapamasa niyetindeki samîmiyetten dolayı o kimseye bunların sevâbı yazılır.
İnsanlar kıyâmet günü amellerindeki niyetlerine göre haşrolunup hesâba çekilecek, ona göre sevap veya azap göreceklerdir. Tâbiînden Sâlim bin Abdullah (radıyallâhü anh), halife Ömer bin Abdülazîz’e (rahimehullah) şöyle yazmıştır: “Muhakkak Allâh’ın yardımı kulun niyetine göredir. Niyeti tam olana Allâh’ın yardımı da tam olur. Niyeti noksan olana yardımı da noksan olur.” (Şerhu’ş-Şir’a)
Ebû Hüreyre (radıyallâhü anh) “İnsanlar kıyâmet günü niyetlerine göre diriltilir.” buyurmuştur. Amellerin sevâbı, niyetin sağlam ve bozuk olmasına göre çok veya az olur. İbâdetler âdetten, faydalı işler ise boş ve lüzumsuz işlerden ancak niyet ile ayrılır. (İslâm Ahlâkı ve Âdâbı, Fazilet Neşriyat)
 

AY TUTULMASI

 
31 Ocak Çarşamba günü “Tam ay tutulması” vuku bulacaktır.
Tutulmanın görüleceği yerler: Asya, Avustralya, Kuzey Amerika kıtası Pasifik Okyanusu.
Tutulmanın sonu Türkiye’de halkalı olarak vuku bulacaktır.
Tutulmanın büyüklüğü : 1.316’dır.
Tutulmanın başlangıcı : 31 Ocak 2018  13.51 (Türkiye Saati)
Tutulmanın ortası        : 31 Ocak 2018  16.29        ”
Tutulmanın sonu         : 31 Ocak 2018  19.08        ”
Hicrî:   14 Cemaziyelevvel  1439  Fazilet Takvimi 


30 Ocak 2018 Salı

HAZRET-İ SÜLEYMAN VE KARINCA



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ النَّمْلَ يُسَبِّحَنَّ. (الدر المنثور)
رسول الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر   ."   محقق قرنجه لر ألبتده ( اللهى ) تسبيح أدرلر ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Muhakkak karıncalar elbette (Allâh’ı) tesbih ederler.” 
(Suyûtî, ed-Dürru’l-Mensûr)
Hicrî:   13 Cemaziyelevvel  1439  Fazilet Takvimi 


HAZRET-İ SÜLEYMAN VE KARINCA

 
Süleyman Aleyhisselâm, bir gün ordusu ile karınca vâdîsine gelmişti. Bir karınca, “Ey karıncalar! Yuvalarınıza giriniz. Süleyman Aleyhisselâm ve ordusu, sizi -bilmeyerek- (ezip) kırmasın!” demişti.
Süleyman Aleyhisselâm, karıncanın söylediğini işitince onu yanına getirtti ve: “Sen niçin zulmedeceğimi zannedip karıncaları sakındırdın? Benim adâletli bir peygamber olduğumu bilmiyor musun? Niçin onlara ‘Sizi, Süleyman ve ordusu kırmasın’ dedin?” diye sordu.
Karınca “Ey Allâh’ın peygamberi! Sen, benim: ‘Onlar, bilmeden’ dediğimi işitmedin mi? Bununla beraber, benim, ‘kırmasın’ sözümden maksadım, ancak, kalplerin kırılması idi. Allâhü Teâlâ’nın sana ihsan ettiği makam ve büyük saltanatı görüp kendilerine hiçbir şey verilmediğini düşünerek küfrân-ı nîmete düşmelerinden, sana bakmakla meşgul olup Allâh’ı zikirden geri kalmalarından korktum.” dedi.
Süleyman Aleyhisselâm “Bana öğüt ver.” dedi. Karınca, “Babana, Dâvûd isminin niçin verildiğini biliyor musun?” diye sordu. Süleyman Aleyhisselâm “Hayır, bilmiyorum” dedi. Karınca “Kalp yaralarını tedâvî ettiği için” dedi. Sonra
“Sana, Süleyman isminin niçin konulduğunu biliyor musun?” diye sordu. Süleyman Aleyhisselâm “Hayır, bilmiyorum” dedi. Karınca: “Göğsüne ve kalbine kötülüklerden selâmet verilsin için” dedi.
Sonra da: “Allâhü Teâlâ’nın, rüzgârı niçin senin emrine verdiğini biliyor musun?” diye sordu. Süleyman Aleyhisselâm, “Hayır, bilmiyorum.” dedi. Karınca: “Dünyânın tamamının gelip geçen bir rüzgârdan ibâret bulunduğunu sana haber vermek için. Sırtını dünyaya dayayan kimse, rüzgâra dayanan kimse gibidir” dedi.
Süleyman Aleyhisselâm, onun bu sözüne tebessüm etti ve şöyle duâ etti. (meâli): “…Yâ Rab! Bana ilhâm et ki, anama babama vermiş olduğun nîmetine şükredeyim, râzı olacağın iyi bir amel yapayım ve beni rahmetinle sâlih kulların arasına kat.” (Neml Sûresi, âyet 19) Sonra karıncalara bereketle duâ etti. 
(Tefsîr-i Âlûsî)
Hicrî:   13 Cemaziyelevvel  1439  Fazilet Takvimi 


29 Ocak 2018 Pazartesi

REÇETEYİ OKUMAK HASTALIĞI TEDÂVÎ ETMEZ




قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَذَابًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَالِمٌ لَمْ يَنْفَعْهُ عِلْمُهُ.  (هب)
رسول الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر   ."   قيامت كونون ده شتدتلى عذابه اوغراياجق اولان إنسان ، ( عمل أتمديكى إيجن ) علم كنديسينه فايده ورمين عالم در ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Kıyâmet gününde en şiddetli azâba uğrayacak olan insan, (amel etmediği için) ilmi kendisine fayda vermeyen âlimdir.” 
(Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)
Hicrî:   12 Cemaziyelevvel  1439  Fazilet Takvimi 

 REÇETEYİ OKUMAK HASTALIĞI TEDÂVÎ ETMEZ

Resûlullâh Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) “Sâdece lisânıyla vaaz eden kimse boşa söz söylemiş olur. Kalpten vaaz eden kimsenin sözleri ise ok gibi hedefine ulaşır.” buyurmuşlardır. Hadîs-i şerîfte buyrulan birinci kişi, ilmiyle ve sözleriyle amel etmeyen âlimler, ikinci kişi sözleri kalplerde tesir bırakan, konuşması hikmet, ibret ve düşünmeye sevk eden ve ilmiyle amel eden âlimlerdir.
Akıllı kimse Allâhü Teâlâ’nın kendisini hesâba çekmesinden korkarak onun emirlerine yapışmakta ve amel etmekte acele etmelidir.
Pişmanlık dört türlüdür:
Birincisi: Bir günlük pişmanlıktır ki kişinin evinden kahvaltı yapmadan çıkması gibi.
İkincisi: Bir senelik pişmanlıktır ki zirâati vaktinde yapmayıp terk etmesi gibi.
Üçüncüsü: Ömür boyu pişmanlıktır ki kendine münâsib olmayan kimseyle evlenmesi gibi.
Dördüncüsü: Ebedî pişmanlıktır ki Allâhü Teâlâ’nın emirlerini terk etmesidir.
Kur’ân-ı Kerîm’i (sâdece okumak) bâtındaki (kalpteki) zehirlere fayda vermez. Elbette amel etmek de lâzımdır. Nitekim hasta olduğu hâlde sâdece tıp kitaplarına bakıp onda yazılanları okuyan kimse, yazılı olan ilâçları kullanmadığı müddetçe fayda görmez.
Resûlullah Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem)  ahlâkı Kur’ân-ı Kerîm idi yâni onun emirlerini yapar nehyettiklerini terk ederdi.
Bir insan her ne kadar ilim sâhibi olsa da nefsini tezkiye ve kalbini tasfiye hususunda, sâlih ameller işleyerek hâlini düzeltmezse, o kişinin ilmine îtibâr edilmez.
(Tefsîr-i Rûhu’l-Beyan)

HÜZÜN İKİ KISIMDIR

İbrahim bin Edhem Hazretleri şöyle buyurdu:
Hüzün iki kısımdır. Biri lehine olur, diğeri de aleyhine olur.
Lehine olan hüzün, âhiret için hüzünlenmektir.
Aleyhine olan hüzün de, dünya ve dünya ziyneti için hüzünlenmektir.
(Hilyetü’l-Evliya)
Hicrî:   12 Cemaziyelevvel  1439  Fazilet Takvimi 


GECENİN VE GECE İBÂDETİN FAZÎLETİ



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ فِي اللَّيْلِ لَسَاعَةً لَا يُوَافِقُهَا عَبْدٌ مُسْلِمٌ يَسْأَلُ اللهَ فِيهَا خَيْرًا إِلَّا آتَاهُ إِيَّاهُ وَذَلِكَ فِي كُلِّ لَيْلَةٍ. (حم)
رسول الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر   ."   كجه إيجنده بر آن واركى ، هر حنكى بر مسلمان او آنه دنك كتريب الله دان بر خير إسترسه ، الله او قولون إستديكنى محقق ورير . او آن هر كجه ده واردر ."

Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Gece içinde bir ân var ki, her hangi bir Müslüman o âna denk getirip Allah’tan bir hayır isterse, Allah o kulun istediğini muhakkak verir. O ân her gecede vardır.” 
(Müsned-i Ahmed)
Hicrî:   11 Cemaziyelevvel  1439  Fazilet Takvimi 

GECENİN VE GECE İBÂDETİN FAZÎLETİ


Gecenin gündüz üzerine bir takım fazîletleri vardır. Gündüzlerde daha çok günah işlenirken, gecelerde daha çok günahlardan pişmanlık duyulur ve istiğfâr edilir.
Gece ayıp ve kusurları örter, gündüz bunları ortaya çıkarır.
İbrâhim Aleyhisselâm, ‘Halîlullâh’ makâmına gece nâil olmuştur.
Melekler, Yunus Aleyhisselâm’ın balığın karnında yaptığı tesbîhi gece işittiler.
Mûsâ Aleyhisselâm, Rabb’i ile konuştuğu Tûr Dağı’na gece gitmiş, ‘Kelîmullâh’ olmuştur.
Resûl-i Ekrem Efendimizin İsrâ ve Mi’râcı gece oldu.
Her gece içinde icâbet sâati (duâların kabul olunduğu bir ân) vardır. Nitekim Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurmuşlardır ki:
“Gecenin üçte ikisi geçtiğinde, dünya semasına Allâh’ın izni ile bir melek iner ve: ‘İhtiyaç sâhibi olan yok mu? Bu an, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarının verildiği andır’ diye nidâ eder.”
Diğer bir hadîs-i şerîfte:
“Size gece namazına devam etmenizi tavsiye ederim. Çünkü bu sizden önceki sâlihlerin âdetidir. Gece namazı, Allâh’a yaklaştırır ve günahlarınıza keffâret olur.” buyurmuşlardır.
Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) geceleri o kadar çok ibâdet ederdi ki, namazda uzun müddet ayakta durmaktan dolayı ayakları şişerdi. Kendisine: “Yâ Resûlallah! Allah sizin geçmiş ve gelecek bütün günahlarınızı affetmiştir, kendinize bu kadar meşakkat vermeyiniz” denildiğinde, buyurdular ki:
“Allâh’ın bana ihsan ettiği nimetlere şükreden bir kul olmayayım mı?” Yâni, Allah beni yoktan var etti, buna şükretmeyeyim mi? Bana akıl, fikir, idrak ve peygamberlik verdi, bunlara şükretmeyeyim mi? Kendisine ibâdet etmeye beni muvaffak kıldı. Benim ibâdet ve tâatimi kabul etmişken buna şükretmeyeyim mi? buyurmuş oldular.
 (Tefsîr-i Yâsîn, Hammâmî)
Hicrî:   11 Cemaziyelevvel  1439  Fazilet Takvimi 


SULTAN MURAD HUDÂVENDİGÂR’IN İSTİŞÂRESİ




قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَالَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَمْرُهُمْ شُورٰى بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ. (سورة الشورى، ٣۸)
الله تعالى شويله بيوردى  ( مئآلاً  : "... و اونلركى رهبرى إيجن ( بيغمبر طرافندان يابلان ) دعوته إجابت أتمكده و نامازى دوسدوغرى قلمقته درلر و اونلريك إشلرى آرالرنده مشاوره ايله در . و كنديلرينه ورديكمز رزقلاردان إنفاق ده أدرلر ."
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Ve onlar ki, Rableri için (Peygamber tarafından yapılan) dâvete icâbet etmekte ve namazı dosdoğru kılmaktadırlar ve onların işleri aralarında müşâvere iledir. Ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak da ederler.” 
(Şûrâ Sûresi, âyet 38)
Hicrî:   10 Cemaziyelevvel  1439  Fazilet Takvimi 

SULTAN MURAD HUDÂVENDİGÂR’IN İSTİŞÂRESİ

Üçüncü Osmanlı padişahı Sultan Murad Hudâvendigâr (1362-1389) Birinci Kosova Savaşı’nda (1389) devlet erkânını toplayarak savaş hakkında onlarla müşâverede bulunur:
Önce Evrenos Gâzî’ye hitap ederek, “Evrenos! Bu kâfirlerle buluşup, nasıl bir savaş etmek gerek? Bu işin kolayı ne şekilde olur?” dedi. Evrenos Gâzî duâ edip, yer öperek, “Ey Hudâvendigâr! Ben âciz bir kulum. Benim ne fikrim ve ne re’yim olur? Süleyman Aleyhisselâm’ın yanında karıncanın ne hükmü (değeri) var ki, söz söylesin. Savaş hâlini bilmek ve düşman ordusunu yenmek, Sultanım’ın işidir” diye cevap verdi. Bütün beyler de onu desteklediler.
Sultan Murad Gâzî: “Beyler! Gerçi Allâh’ın yardımı ile çok savaş ettim ve çok ordu mağlup ettim. Ama onlar bu savaş gibi değildi. ‘Danışmak’ (müşâvere etmek), Peygamber Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) sünnetidir.
Fikirleri bir araya getirip görüş birliği yapmak vâciptir” dedikten sonra Evrenos’a dönerek, “Nice zamandır, seni buralarda tuttum. Bunların vaziyetlerini tecrübe edip öğrendin. Senin fikrin diğerleri gibi değildir” dedi. Bunun üzerine Evrenos Gâzî duâ ederek, “Bu âciz kuluna şöyle hoş gelir: Hak Teâlâ’ya tevekkül edip, erkenden varıp yerin iyisini alalım, düşman sonra gelsin. Acele etmeyelim, savaşa önce düşman başlasın. Çünkü kâfir toplanıp çoğalırsa, demirden bir hisar olur, ona karşı zafer kazanmak kolay olmaz. Ama savaşa girişip, birbirinden ayrılırsa onunla savaşmak çok kolaydır; bendelerinin bildiği bu kadardır. Geri kalanını sultanım daha iyi bilir” dedi.
Evrenos Gâzî’nin bu sözleri üzerine Sultan Murad Gâzî Han, “Allah seni mübârek kılsın” deyip, “Benim de fikrim bu şekildedir” diye karşılık verdi. Sonra oğlu Bayezid’e bakarak, “Ey babasının canı! Senin bu hususta fikrin nedir?” dedi. Bayezid de, “Söz sultanımın gönlündeki ve Evrenos Bey’in söylediği gibidir” dedi. Sultan Murad Han, ondan sonra Vezir Ali Paşa’ya dönerek, “Sen ne dersin?” dedi. Ali Paşa da, “Benim de fikrim aynıdır” diye cevap verdi. Kısaca, bütün görüşler ve fikirler, Gâzî Evrenos’un dediğine vardı. Bu şekilde meşveret neticesinde düşman mağlub edilerek zafer kazanıldı.
(Neşrî, Cihânnümâ)
Hicrî:   10 Cemaziyelevvel  1439  Fazilet Takvimi