30 Kasım 2018 Cuma

DÜNYAYI TERKE DAİR NASÎHATLER




قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ لِكُلِّ سَاعٍ غَايَةً وَغَايَةُ ابْنِ آدَمَ الْمَوْتُ فَعَلَيْكُمْ بِذِكْرِ اللهِ فَإِنَّهُ يُسَهِّلُكُمْ ويُرَغِّبُكُمْ فِي الْآخِرَةِ. (فيض)
رسول الله  أفندمز  ( صلى الله عليه وسلم )  بويوردولر  ,"  محقق هر جالشانين ( جالشماسنين ) بر نهايتى واردر . إنسان ( حياتن ) ين نهايتى ده اؤلوم در . او حالده سزه ذكراللهه صارلمانزى تاوصيه أده رم . جونكى او سزه ( دنيا إشلرنزى ) قولايلاشترير و آخرت عمللرى يابمايه موافق قلار ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Muhakkak her çalışanın (çalışmasının) bir nihâyeti vardır. İnsan (hayatın)ın nihâyeti de ölümdür. O halde size zikrullâha sarılmanızı tavsiye ederim. Çünkü o size (dünya işlerinizi) kolaylaştırır ve âhiret amelleri yapmaya muvaffak kılar.
(Feyzu’l-Kadîr)
Hicrî:   22   Rabiulevvel   1440  Fazilet Takvimi 

DÜNYAYI TERKE DAİR NASÎHATLER


18. Asır Osmanlı âlimlerinden ve evliyâdan Hâdimî (rahmetullâhi aleyh) diyor ki:
Dünyayı sevmek her hatanın başı ve ondan uzaklaşmak her fazîletin esası olduğuna göre dünyaya kalben meyletmemelisin. Dünya meşgaleleri, seni Mevlâ’nın yolundan alıkoymasın.
Ben merhum pederimi kabre defnettikten sonra rüyamda gördüm, kendisinden nasîhat istedim, bana şöyle dedi:
“Benim şu hâlim sana kâfî nasîhattir. Bak dünyadan hiçbir şey yanımda getirebildim mi?
Eğer sen bütün ihtiyaçlarını dünya ehlinden istersen her şeye muhtaç olursun, sana yetecek şeyi kazanmaya muvaffak olamazsın, hiç bir zaman da rezaletten kurtulamazsın. Eğer dünyaya karşı gönlün zengin olursa bütün ihtiyaçlarını Rabbine arzeder, hiç kimseye muhtaç olmazsın. Belki herkes, hatta padişahlar bile sana muhtaç olur.”
Sonra bana şöyle dedi: “Haydi kalk, vaktini zâyi etme…”
İşte bu sözler, bütün nasîhatlerin özüdür. Eğer bunlarla amel edersen, başka nasîhate ihtiyaç duymazsın.
Asırlardır müşâhede oluna gelen tecrübelerin de gösterdiği üzere Cenâb-ı Hak, sâlih kullarına diğer kullarını hizmetkâr kılar. Hadîs-i Kudsî’de buyurulmuştur ki: “Ey dünya, bana (benim dînime) hizmet edene sen hizmetçi ol ve sana hizmet edeni de yor.”
Resûl-i Ekrem Efendimizin (s.a.v.) şu hadîs-i şerîfleri dünya hakkında bize kâfîdir: “Dünyan için orada kalacağın kadar çalış, âhiret için de orada kalacağın kadar çalış. Allah için, ona ihtiyacın kadar amel et, cehennem ateşi için de ona dayanabileceğin kadar günah işle.”
Dünyada kazandıklarından sadaka vererek, hayır yollarına harcayarak Mevlâ’nın hazînesine -âhirette faydasını göreceğin- mal gönder. Nitekim Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur -meâlen-: “Biz onların önceden yapıp gönderdiklerini ve bıraktıkları eserlerini yazarız…”(Yâsîn sûresi, âyet 12) İşte böyle gönderdiğin mal, hâlis olarak sırf sana ait olur. Allâhü Teâlâ’dan başkasına köle ve esîr olmaktan da kurtulmuş olursun.
(en-Nesâyih ve’l-Vesâya’l-Mübâreke, Hâdimî)
Hicrî:   22   Rabiulevvel   1440  Fazilet Takvimi 


SEHİV SECDESİ




قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَنْ يَشْبَعَ الْمُؤْمِنُ مِنْ خَيْرٍ يَسْمَعُهُ حَتَّى يَكُونَ مُنْتَهَاهُ الْجَنَّةُ. (ت)
رسول الله  أفندمز  ( صلى الله عليه وسلم )  بويوردولر  ,"   مؤمن جنته اولاشنجيه قدار خير ( علمى ) إشتميه ألبتته دويماز ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Mü’min cennete ulaşıncaya kadar hayrı (ilmi) işitmeye elbette doymaz.”
(Sünen-i Tirmizî)
Hicrî:   21   Rabiulevvel   1440  Fazilet Takvimi 

SEHİV SECDESİ


Sehiv secdesi, namazda unutma veya gafletle yapılan bir noksanlık veya fazlalıktan meydana gelen hatayı düzeltmek için yapılması vâcip olan secdedir.
Sehiv Secdesinin İcabettiği Yerler: Sehiv secdesi namaz içindeki bir vâcibin terk edilmesinden veya geciktirilmesinden, farzın ise sadece geciktirilmesinden dolayı lâzım gelir. Farzın terk edilmesinde ise, sehiv secdesi kâfî gelmez; namazın yeniden kılınması lazımdır. Namazın sünnetlerinden herhangi biri terkedilmiş ise sehiv secdesi lâzım gelmez. Bir kimse namazda gizli okunacak yerde âşikâr okusa, vitir namazında kunutu terk etse veya dört rek’atli bir namazda birinci oturuşu unutarak terketmiş olsa, sehiv secdesi yapar. Böylece noksanını tamamlamış, hatasını düzeltmiş olur.
Sehiv Secdesi’nin Yapılışı: Sehiv secdesi icab ettiği zaman, Kâde-i ahîrede “Ettehıyyâtü”yü okuduktan sonra iki tarafa selâm verilir, “Allâhü Ekber” diye tekbîr getirerek arka arkaya iki secde yapılır. İkinci secdeden sonra oturulup, “Ettehıyyâtü, Allâhümme salli, Allâhümme bârik ve Rabbenâ âtinâ; Rabbenağfirlî...” duâları okunarak selâm verilir. Sehiv secdesi yapacak kimse imamsa, yalnız sağ tarafına selâm verip sehiv secdesi yapar. (Muhtasar İlmihal, Fazilet Neşriyat)

İMÂM-I A‘ZAM HAZRETLERİNİN İLİMDEKİ YÜKSEK MERTEBESİ

Hatîb-i Bağdâdî, Târîh-i Bağdad isimli eserinde İbn-i Kerrâme’den naklederek demiştir ki: Biz bir gün Tâbiîn’in büyüklerinden Vekî‘ Hazretlerinin yanındaydık. Bir adam:
“Ebû Hanîfe hatâ etmiştir” dedi. Vekî‘ (r.a.) cevaben: “Asrın en büyük âlimleri yanında iken Ebû Hanîfe (rahmetullâhi aleyh) nasıl hatâ etmiş olabilir. Kıyâsda Ebû Yûsuf ve Züfer, hadîs hıfzında Yahyâ bin Ebû Zâide, Hafs bin Gıyâs, Hibbân ve Mendel; Arab lugatinde Kâsım bin Ma‘n, zühd ve takvada Dâvud-i Tâî ve Fudayl bin Iyâd gibi zâtlar onun meclisine, dersine devam ediyorlar.
Yanında böyle zâtlar bulunan kimsenin hatâ etmesi umulmaz, çünkü hatâ etse, hemen onu hatâsından geri çevirirler” demiştir.
Hicrî:   21   Rabiulevvel   1440  Fazilet Takvimi 


28 Kasım 2018 Çarşamba

AMELDEKİ MEZHEPLERİN TEŞEKKÜLÜ




قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْعِلْمُ حَيَاةُ الْإِسْلَامِ وَعِمَادُ الْإِيمَانِ وَمَنْ عَلَّمَ عِلْمًا أَتَمَّ اللهُ لَهُ أجْرَهُ وَمَنْ تَعَلَّمَ فَعَمِلَ عَلَّمَهُ اللهُ مَا لَمْ يَعْلَمْ. (الجامع الصغير)
رسول الله  أفندمز  ( صلى الله عليه وسلم )  بويوردولر  " :علم إسلاميك حياتى و إيمانين ديركى در . كيم علم أؤكرترسه ، الله تعالى اونون مكافاتنى تام ورير . كيم أؤكرنير و عمل أدرسه ، الله تعالى اونه بلمدكلرنى أؤكرتر ."
Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “İlim, İslâm’ın hayâtı ve îmânın direğidir. Kim ilim öğretirse, Allâhü Teâlâ onun mükâfâtını tam verir. Kim öğrenir ve amel ederse, Allâhü Teâlâ ona bilmediklerini öğretir.”
(Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)
Hicrî:   20   Rabiulevvel   1440  Fazilet Takvimi 

AMELDEKİ MEZHEPLERİN TEŞEKKÜLÜ


Peygamber Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm, Ashâbına fıkıh bilgilerini ve hüküm çıkarma yollarını öğretmiştir. Hattâ Ashâb-ı Kirâm’dan altı zât, Peygamberimiz zamanında fetvâ verir hale gelmişlerdi. Peygamber Efendimizin refîk-i alâya intikalinden sonra da diğer sahâbe bu zatlardan ilim almaya devam etmişlerdir.
Medîne-i Münevvere’de, Hazret-i Osman (r.a.) devrinin son zamanlarına kadar birçok sahâbe yaşadı. Medîneli birçok tâbiîn, hadîs ve fıkıh bilgilerini o Ashâbdan bir araya topladılar. Tâbiînden Medîneli yedi zat, fıkıh ilminde büyük bir mevkiye sahiptiler. Sonra bu zatların ilimleri, İmâm Mâlik’in Medîneli hocalarına intikal etmiş, İmâm Mâlik Hazretleri de bu bilgileri derleyip toparlamış ve kitlelere yaymıştır. Böylece Mâlikî mezhebi te’sîs olunmuştur.
Diğer imamların mezhepleri de böyle teşekkül etti. Meselâ Ömeru’l-Fâruk (radıyallâhü anh), Kûfe şehrini kurunca fasîh Arap kabilelerini oraya yerleştirdi. Allâh’ın dînini talim etmek üzere de Abdullah İbn-i Mes‘ûd’u (radıyallâhü anh) gönderdi ve onlara: “Abdullâh’ı göndererek sizi kendime tercih ettim” demiştir. Çünkü onun diğer sahâbe arasında ilmî seviyesi cidden çok yüksekti. İbn-i Mes‘ûd Hazretlerinin yüksek gayretleriyle Kûfe şehri fakîhlerle dolup taştı.
Hazret-i Ali (k.v.), Kûfe’ye gelince bu şehir halkına ilim öğretmeye devam etti. Hilâfet merkezi olan Kûfe, diğer İslam şehirleri arasında benzersiz bir hâle geldi. Hatta orada sırf ilim neşri için ikâmet edip sonra, Irak’ın diğer şehirlerine gidenler hariç, tam bin beşyüz sahâbe vardı.
İbrahim bin Yezîd en-Nehaî (rah.), bu zâtların tamâmındaki ilimleri bir araya topladı. Ondan sonra İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe (rah.) de bu ilimleri, fıkıh, hadîs, Kur’ân ilimleri ve Arapça’da derin bilgi sahibi talebelerinden kırk fakîhten oluşan bir mecliste müzâkere ederek tedvin ve tanzim etmiştir.
Bilâhare İmâm Şâfiî Hazretleri gelerek iki kaynağın (Medîne ve Kûfe) suyunu birleştirmiş ve Müslim bin Hâlid (rah.) gibi Mekkeli hocalarından devşirdiklerini de üzerine ilâve etmiştir.
Mezheb imâmları fıkhî meselelerin üçte ikisinde ittifak halindedirler. Kalan üçte birinde ihtilâf ettikleri hususların delilleri de fıkıh kitaplarında mevcuttur. Mezhepler işte böyle sağlam temeller üzerine oturtulmuştur...
Hicrî:   20   Rabiulevvel   1440  Fazilet Takvimi