31 Ocak 2019 Perşembe

FAYDALI KİTAP OKUMAK




قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ هَذَا الْقُرْآنَ مَأْدُبَةُ اللهِ فَاقْبَلُوا مِنْ مَأْدُبَتِهِ مَا اسْتَطَعْتُمْ. (مى)
رسول الله  أفندمز  ( صلى الله عليه وسلم )  بويوردولر  ,"  محقق شو قرآن كريم الله تعالى نين زيافتى ( مسابه سنده ) در . او حالده اونون زيافتندن ، كوجونوز يتديكى قدارنى قبول أدين ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Muhakkak şu Kur’ân-ı Kerîm, Allâhü Teâlâ’nın ziyâfeti (mesâbesinde)dir. O hâlde onun ziyâfetinden, gücünüz yettiği kadarını kabul edin.”
 (Sünen-i Dârimî)
Hicrî:   25  Cemaziyelevvel   1440  Fazilet Takvimi 


FAYDALI KİTAP OKUMAK


Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem): “Beşikten mezara kadar ilim talep ediniz.” “İnsan bilmediği şeyin düşmanıdır.” ve “Tatmayan bilmez.” buyurmuşlardır.
Her ferdin her şeyi bilmesi mümkün olmadığı gibi hatâdan kurtulması da mümkün değildir. Şu hâlde, ilim ehlini dinlemek mecburiyeti vardır. Dinlemeyen kimse hatada ısrar etmiş, fikrini düzeltmekten kaçınmış olur. Birinin görmediği ve bilmediğini diğeri görür ve bilir.
Yetişen zekâları (genç nesli) feyizli kitaplarla beslemeyen millet, hüsrâna uğrar. Kitaplar, deniz fenerleri gibi en karanlık devirlerde dahî maddî ve mânevî hakîkatleri insanlara işâret ederler.
Güneş dünyaya, kitaplar insanlara ziyâ verir; karanlık gönülleri aydınlatır. Bizim kitabımız Kur’ân-ı Kerim, kâinâtı ihâta eden nurları ile gönüllere akan irfân denizidir. Allâh’ın ma’bûd, insanın kul olduğunu önce kitabımız (Kur’ân-ı Kerîm) öğretir.
İnsan için en mühim sermaye zamandır. Boş vaktinde ruhlu (faydalı) bir kitap okuyan, çok şey kazanır. İyi kılıç, kötü demirden olmaz. Çorak yerde sümbül çıkmaz. Bu sebeple okunacak eserde asâlet aramak zarûreti vardır. Hayvanlar dahi otu seçmeden yemezler. Basîretli mümin mûteber olan eserlerle ünsiyet eder. Hasır dokuyucu da dokuma bilir fakat ipek dokuyamaz. Zehir, yağlı şeyler içinde gizlidir. Dikkat etmeyen mahvolduğu gibi bu devran içinde okuyacağı eseri güzelce seçmeyen kimse de mahvolur.
“Oku, ne okursan oku, yeter ki oku” değil, seçerek okumak gerek. Okumanın zevkine, kitap sizinle konuşmaya başladığında varırsınız. Okumak bambaşka bir şeydir. Okuma ve araştırma kâbiliyeti yirmili yaşlarda kazanılır. Yaşı ilerlemiş olanlara nispetle, gençlerin okuma ve araştırmayla meşgul olması daha zordur. Zîra hareketli oldukları için yerlerinde duramazlar, ama gençlerin de okuma ve araştırma kâbiliyetini kazanmaları gerekir. Eskiden o şartlarda, mum ışığında, otuz sene, kırk sene, elli sene kitapla meşgul olan ulemâyı düşünmek lazım. Çok okumaktan maksadımız gazete okumak değil, ciddi eserler tetkik etmektir.
Hicrî:   25  Cemaziyelevvel   1440  Fazilet Takvimi 

CENNETE ANCAK ALLÂH’IN RAHMETİ İLE GİRİLİR




قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا كَرِهْتَ أَنْ يَرَاهُ النَّاسُ مِنْكَ فَلَا تَفْعَلْ بِنَفْسِكَ إِذَا خَلَوْتَ. (كنز)
رسول الله  أفندمز  ( صلى الله عليه وسلم )  بويوردولر  ,"  إنسانلرين سنده كورملرنى إستمديكين شىء ، يالنز باشنه قالديغن زمان ده يابمه ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “İnsanların sende görmelerini istemediğin şeyi, yalnız başına kaldığın zaman da yapma.”
(Kenzü’l-Ummâl)
Hicrî:   24  Cemaziyelevvel   1440  Fazilet Takvimi 

CENNETE ANCAK ALLÂH’IN RAHMETİ İLE GİRİLİR


Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Az önce Cebrâil yanımdan ayrıldı. Dedi ki: ‘Yâ Muhammed! Seni hak peygamber olarak gönderen Allâh’a yemin ederim ki, Allâh’ın kullarından biri, denizin ortasında bir adadaki dağın başında Allâh’a beş yüz sene ibâdet etti... Allâhü Teâlâ, ona parmak kalınlığında tatlı su akıtan ve birikip dağın eteğinde toplanan bir kaynak çıkardı. Bir nar ağacı, her gece ona bir nar veriyordu. Akşam olduğunda inip abdestini alıyor ve bu narı yiyordu, sonra kalkıp namazını kılıyor ve eceli geldiğinde, rûhunu secdede iken almasını ve secde hâlinde dirilinceye kadar yerin veya başka şeyin cesedini bozmamasını, Rabb’inden istiyordu. Allah da onun duâsını kabul etti….
O, kıyâmet günü diriltilip huzûruna çıkarılınca Allâhü Teâlâ, ‘Kulumu rahmetimle cennete koyun.’ buyurur. Kul, ‘Yâ Rabbi! Amelimle (gireyim)’ der... (Bu hitab ve cevap üç defa tekrarlanır.) Allâhü Teâlâ meleklerine ‘Kulumun ameli ile benim ona verdiğim nîmeti kıyaslayın.’ buyurur. Göz nîmetinin beş yüz senelik ibâdeti kapladığı anlaşılır. Vücuddaki diğer nîmetler, şükredilmemiş olarak kalır. Allâhü Teâlâ, ‘Kulumu cehenneme atın.’ buyurur. Kul, cehenneme doğru sürüklenince ‘Yâ Rabbi! Rahmetinle beni cennete koy!’ diye yalvarır...
Bunun üzerine Allâhü Teâlâ: ‘Ey kulum! Sen hiçbir şey değildin, seni kim yarattı?’ ‘Sen yarattın Yâ Rabbi!’ ‘Bu senin tarafından mı yoksa benim rahmetimle mi?’ ‘Senin rahmetinle ya Rabbi!’ ‘Sana beş yüz sene ibâdet etmek için kim kuvvet verdi?’ ‘Sen verdin yâ Rabbi!’ ‘Seni koca denizin ortasında bir dağa indiren, senin için tuzlu sudan tatlı su çıkaran, senede bir defa meyve veren ağaçtan her gece meyve verdiren, secde hâlinde ölmeyi arzu ettiğinde duânı kabul eden kimdir?’ ‘Sensin, yâ Rabbi!’
Allâhü Teâlâ, ‘İşte bunlar benim rahmetim iledir ve ancak rahmetimle seni cennete koyacağım. Kulumu cennete koyun. Ey kulum! Sen ne iyi bir kulsun!’ buyurur ve onu cennete koyar.” Cebrâil (a.s.): “Yâ Muhammed! Her şey Allâh’ın rahmetiyledir.” dedi.
(Hâkim, el-Müstedrek)
Hicrî:   24  Cemaziyelevvel   1440  Fazilet Takvimi 

ALLÂH’IN RAHMETİNDEN ÜMİDİ KESMEYİN




قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ لَوْ أَخْطَأْتُمْ حَتَّى تَمْلَأَ خَطَايَاكُمْ مَا بَيْنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ ثُمَّ اسْتَغْفَرْتُمُ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ لَغَفَرَ لَكُمْ. (حم)
رسول الله  أفندمز  ( صلى الله عليه وسلم )  بويوردولر  ,"  محمدين نفسى قدرتنده اولان اللهه يمين أده رم كى ، سزلر كوناح إشلسنز و حتا كوناحلرينز كوك و ير آراسنى دولدورسه ، صكره ده الله تعالى يه إستغفارده بولنسه نز ألبتده سزى مغفرت بيورور ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Muhammed’in nefsi kudretinde olan Allâh’a yemin ederim ki, sizler günah işleseniz ve hatta günahlarınız gök ve yer arasını doldursa, sonra da Allâhü Teâlâ’ya istiğfârda bulunsanız elbette sizi mağfiret buyurur.”
(Müsned-i Ahmed)
Hicrî:   23  Cemaziyelevvel   1440  Fazilet Takvimi 

ALLÂH’IN RAHMETİNDEN ÜMİDİ KESMEYİN


Allâhü Teâlâ, Zümer Sûresi’nin 53. âyet-i kerîmesinde (meâlen) “Ey nefisleri üzerinde israfta bulunmuş; haddini aşmış kullarım! Allâh’ın rahmetinden ümidsizliğe düşmeyiniz. Şüphe yok ki, Allah günahların hepsini mağfiret eder...” buyurmaktadır.
Bu mübârek âyetler, Allâhü Teâlâ’nın ehl-i îmân hakkındaki rahmetinin genişliğini, mağfiretinin büyüklüğünü bildiriyor. İnsanları daha fırsat elde iken hakka dönerek hayatlarını tanzime ve Allâhü Teâlâ’ya teslimiyete teşvik buyuruyor. Azâbı hak edenlere ise daha sonra yapacakları pişmanlıkların, temennilerin bir fayda veremeyeceğini hatırlatıyor. Bu âyet-i kerîmenin Kur’ân-ı Kerîm’deki en ümid veren âyet olduğu söylenir. Bununla beraber dikkat etmek lâzım gelir ki bu ümidin günâha teşvik için değil en günahkâr kimseleri bile bir an evvel günahları terk edip tevbeye teşvik için olduğu devamındaki 54 ve 55. âyet-i kerîmelerden açıkça anlaşılmaktadır.
Bu âyet-i kerîmenin nüzul sebebini, İbn-i Abbas Hazretleri şöyle anlatmıştır: “Mekke-i Mükerreme’deki müşrikler demişler ki: “Muhammed Aleyhisselam diyor ki: ‘Putlara tapanlar ve Allah ile beraber başka ilahların da bulunduğunu iddia edenler ve Allâh’ın, öldürülmesini haram kıldığı bir insanı öldürenler için mağfiret olmadığını söylüyor. Artık biz nasıl Müslüman olabiliriz ki?” Bunun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil olmuş, Cenâb-ı Hakk’ın rahmetinden ümidi keserek şirk içinde yaşamaya devam etmenin doğru olmayacağını bildirmiştir. Binaenaleyh kendi kusurunu bilip de tevbe ve istiğfar eden bir kulunu, Allâhü Teâlâ dilerse affeder; daha önceki küfür ve mâsiyetinden dolayı azâb etmez. Velev ki, vaktiyle olan günahları denizin köpüğü kadar çok olsun.
“Onun için ümidi kesmeyin de başınıza azâb gelmeden evvel, tevbe ile Rabbinize dönün ve ona hâlis Müslümanlık yapın, sonra kurtulamazsınız.” meâlindeki Zümer Sûresi’nin 54. âyet-i kerîmesinde “Azâb size gelmezden evvel” buyurulması da îmân-ı ye’sin (son nefeste îmânın) fayda vermeyeceğini bildirir.
Hicrî:   23  Cemaziyelevvel   1440  Fazilet Takvimi