31 Temmuz 2023 Pazartesi

İMÂM AHMED BİN HANBEL’İN İLTİCÂSI


 

قَالَ رَسُولُ اللهِ : مَا مِنْ شَيْءٍ يُصِيبُ الْمُؤْمِنَ فِي جَسَدِهِ يُؤْذِيهِ إِلَّا كَفَّرَ اللهُ عَنْهُ بِهِ مِنْ سَيِّئَاتِهِ.  (حم)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر :  الله تعالى ، مؤمنيك بده ننه إصابت أدن و اونه أزيت ورن هر بر شى سببيله محقق اونون كوناحلرن ( دان بعضيلرى ) نى عفو أديب أؤرتر . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  Allâhü Teâlâ, müminin bedenine isabet eden ve ona eziyet veren her bir şey sebebiyle muhakkak onun günahların(dan bazıların)ı affedip örter.”

(Müsned-i Ahmed)

Hicrî:  13  Muharrem    1445  Fazilet Takvim

 

 

İMÂM AHMED BİN HANBEL’İN İLTİCÂSI

 

Muhaddis Ebûbekir el-Mervezî (rah.) anlattı: Bir gün İmâm Ahmed bin Hanbel (rah.) Hazretlerinin yanına gitmiştim.

Nasıl sabahladınız? Hâliniz nasıl?” diye sordum, şu cevabı verdi: “Bir kul ki Rabbi, farz kıldıklarını edâ etmesini kendisine emrediyor; peygamberi, sünnet-i seniyyesine uymasını istiyor. Melekler, amelinin sahih olup olmadığını araştırıyor. Nefsi de hep kendi arzularının olmasını talep ediyor. Şeytan, onu çirkin işlere düşürmeye uğraşıyor. Ölüm meleği, ruhunu kabzetmek için bekliyor. Ailesi ise ondan nafaka istiyor. Onun hâli nasıl olur, hiç rahat edebilir mi?”

Abdurrahman bin Zâzân (rah.) anlattı: İmâm Ahmed bin Hanbel ile bir namaz kıldık. Namazdan sonra şöyle ilticâ ettiğini işittim: “Allâh’ım, bir bidate kapılan yahut fâsit/bâtıl bir görüşe saplanan herkes, kendisinin hak üzere olduğunu zanneder. Hâlbuki o, hak üzere değildir. Böyle kimseleri sen hakka hidâyet et, tâ ki ümmet-i Muhammed’den hiç kimse dalâlete düşmesin. Allâh’ım, kalplerimizin güç yetiremeyeceğimiz işlere dalarak senden gaflete düşmesinden bizleri muhafaza buyur. Rızkımızı tahsilde, bizi senden başkasına muhtaç eyleme. Fenâ amellerimiz, senin indindeki hayırdan bizi mahrum eylemesin. Bizi hidâyete eriştir, tâ ki nehyettiğin bir şey ile huzuruna çıkmayalım. Bizi sana kulluk ve ibadetle aziz kıl, sana isyana düşürerek zelîl eyleme!” Bu sırada bir kimse, İmâm Ahmed Hazretlerinin yanına geldi, anlamadığım bir şeyler söyledi. İmâm Ahmed bin Hanbel Hazretleri, ona dedi ki:

Sabret, zira Allâh’ın yardımı sabır iledir. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: ‘Allâh’ın nusreti (yardımı ve muvaffak kılması), sabır iledir. Başa gelen her sıkıntı için, ondan kurtuluş da takdir olunmuştur. Elbette her zorluğun, kolaylığı da vardır.’

Talha bin Ubeydullâh el-Bağdâdî (rah.) anlattı: “Bir defasında İmâm Ahmed Hazretleriyle bir gemi yolculuğu yapmak nasip oldu. O, çok az konuşuyordu. Konuştuğunda da ‘Allâh’ım, ruhumuzu İslâm ve Sünnet üzere olduğumuz hâlde al.’ diye dua ediyordu.”

Hicrî:   13  Muharrem  1445  Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

30 Temmuz 2023 Pazar

ALLAH, KİBİRLENENLERİ SEVMEZ


 

قَالَ رَسُولُ اللهِ : يَا عَائِشَةُ تَوَاضَعِي فَإِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ يُحِبُّ الْمُتَوَاضِعِينَ وَيُبْغِضُ الْمُتَكَبِّرِينَ. (كنز)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر :  أى عائشه ! متواضع ( آلجق كونوللى ) اول . محقق الله تعالى ، متواضع اولانلرى سور ، كبرلى اولانلره ده بغض أدر . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  Ey Âişe! Mütevazı (alçak gönüllü) ol. Muhakkak Allâhü Teâlâ, mütevazı olanları sever, kibirli olanlara da buğzeder.”

(Kenzü’l-Ummâl)

Hicrî:  12  Muharrem    1445  Fazilet Takvim

 

 

ALLAH, KİBİRLENENLERİ SEVMEZ

 

Allâhü Teâlâ, Lokman Sûresi’nin 18. âyet-i kerîmesinde -meâlen-: “Hem insanlara avurdunu şişirme (böbürlenip kibirlenme) ve yeryüzünde çalımla yürüme. Şüphe yok ki Allah, hiçbir kibirleneni sevmez.” buyurmaktadır. Bu âyet-i kerîme Lokman aleyhisselâm’ın oğluna yaptığı nasihatlerindendir. Yani; insanlara karşı kibirli bir vaziyet alarak onlardan yüzünü çevirme, hastalıklı bir şahıs gibi tavır takınma, mütebessim ol ve gururlanarak gezip durma. İnsanlara karşı çalım satan, kendisini başkalarının üstünde görüp duran kibirli kimseler, muhabbet-i İlâhiyye’ye lâyık olamazlar.

Tarihçi Ebu’l-Hasen-i Medâyinî şöyle anlattı: Hac mevsiminde Arafat’ta, altın işlemelerle süslü bir binek üzerinde bir adam gördüm. Etrafında birçok köle ve hizmetçi vardı. Orada bulunan insanlar, kendisine bakıyor; o adam ise tam bir kibir ve gurur içinde kimseye bakma tenezzülünde bulunmuyordu. Bu vaziyete çok hayret ettiğimden: “Ey Allâh’ın kulu! Burası kibirlenilecek yer değildir. Bineğinden in! Hizmetçilerini yanından uzaklaştır! Nefsini alçaltarak, büyük bir tevâzu içinde Allâh’ın huzuruna yönel ki Allah Azze ve Celle de rahmet ve mağfiretiyle senden razı olsun.” dedim. Fakat o, bana hiç iltifat etmedi ve ben de yanından uzaklaştım.

Bir sene sonra, Bağdat hududunda bulunan bir köprüden geçerken, o adamı, gözleri kör olmuş bir vaziyette dilencilik yaparken gördüm ve “Ey Allâh’ın kulu! Geçen sene, Arafat’ta (şu hâlde) gördüğüm kimse sen değil miydin?” dediğimde, “Evet, bendim. Lâkin o zaman bütün insanların tevâzu ve tezellül ettikleri bir mahalde, ben kibirlenip böbürlendiğim için, Cenâb-ı Allah, beni bu hâle düşürdü. Şimdi herkesten daha aşağı bir vaziyetteyim.” dedi.

Netice olarak, bir kimse kibir ve gurura sebep olan şeyleri kendinden uzaklaştırıp, Allah için tevâzu ve huşûa yönelirse; şeref ve izzet sahibi olur, insanların kalplerini kendisine meylettirir ve muhabbetlerini kazanır.

Hicrî:   12  Muharrem  1445  Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"