قَالَ رَسُولُ اللهِ ﷺ : مَا مِنْ شَيْءٍ يُصِيبُ الْمُؤْمِنَ فِي جَسَدِهِ يُؤْذِيهِ إِلَّا كَفَّرَ اللهُ عَنْهُ بِهِ مِنْ سَيِّئَاتِهِ. (حم)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : الله تعالى ، مؤمنيك بده ننه إصابت أدن و اونه أزيت ورن هر بر شى سببيله محقق اونون كوناحلرن ( دان بعضيلرى ) نى عفو أديب أؤرتر . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: Allâhü Teâlâ, müminin bedenine isabet eden ve ona eziyet veren her bir şey sebebiyle muhakkak onun günahların(dan bazıların)ı affedip örter.”
(Müsned-i Ahmed)
Hicrî: 13 Muharrem 1445 Fazilet Takvim
İMÂM AHMED BİN HANBEL’İN İLTİCÂSI
Muhaddis Ebûbekir el-Mervezî (rah.) anlattı: Bir gün İmâm Ahmed bin Hanbel (rah.) Hazretlerinin yanına gitmiştim.
“Nasıl sabahladınız? Hâliniz nasıl?” diye sordum, şu cevabı verdi: “Bir kul ki Rabbi, farz kıldıklarını edâ etmesini kendisine emrediyor; peygamberi, sünnet-i seniyyesine uymasını istiyor. Melekler, amelinin sahih olup olmadığını araştırıyor. Nefsi de hep kendi arzularının olmasını talep ediyor. Şeytan, onu çirkin işlere düşürmeye uğraşıyor. Ölüm meleği, ruhunu kabzetmek için bekliyor. Ailesi ise ondan nafaka istiyor. Onun hâli nasıl olur, hiç rahat edebilir mi?”
Abdurrahman bin Zâzân (rah.) anlattı: İmâm Ahmed bin Hanbel ile bir namaz kıldık. Namazdan sonra şöyle ilticâ ettiğini işittim: “Allâh’ım, bir bidate kapılan yahut fâsit/bâtıl bir görüşe saplanan herkes, kendisinin hak üzere olduğunu zanneder. Hâlbuki o, hak üzere değildir. Böyle kimseleri sen hakka hidâyet et, tâ ki ümmet-i Muhammed’den hiç kimse dalâlete düşmesin. Allâh’ım, kalplerimizin güç yetiremeyeceğimiz işlere dalarak senden gaflete düşmesinden bizleri muhafaza buyur. Rızkımızı tahsilde, bizi senden başkasına muhtaç eyleme. Fenâ amellerimiz, senin indindeki hayırdan bizi mahrum eylemesin. Bizi hidâyete eriştir, tâ ki nehyettiğin bir şey ile huzuruna çıkmayalım. Bizi sana kulluk ve ibadetle aziz kıl, sana isyana düşürerek zelîl eyleme!” Bu sırada bir kimse, İmâm Ahmed Hazretlerinin yanına geldi, anlamadığım bir şeyler söyledi. İmâm Ahmed bin Hanbel Hazretleri, ona dedi ki:
Sabret, zira Allâh’ın yardımı sabır iledir. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: ‘Allâh’ın nusreti (yardımı ve muvaffak kılması), sabır iledir. Başa gelen her sıkıntı için, ondan kurtuluş da takdir olunmuştur. Elbette her zorluğun, kolaylığı da vardır.’
Talha bin Ubeydullâh el-Bağdâdî (rah.) anlattı: “Bir defasında İmâm Ahmed Hazretleriyle bir gemi yolculuğu yapmak nasip oldu. O, çok az konuşuyordu. Konuştuğunda da ‘Allâh’ım, ruhumuzu İslâm ve Sünnet üzere olduğumuz hâlde al.’ diye dua ediyordu.”
Hicrî: 13 Muharrem 1445 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder