26 Nisan 2024 Cuma

MUS‘AB BİN UMEYR’İN (R.A.) İSLÂM’A HİZMETLERİ -1


 

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : اَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ وَالْمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ مَا نَهَى اللهُ عَنْهُ. (خ)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : حكيكى مسلمان ، ألندن و ديلندن مسلمانلريك سلامتده قالديغى ( ضارار كورمديكى ) كمسه در . حكيكى مهاجر ده الله تعالى ، نيك حرام قلديغى شيلرى ترك أدن كمسدر . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  “Hakîkî Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların selâmette kaldığı (zarar görmediği) kimsedir. Hakîkî muhâcir de Allâhü Teâlâ’nın haram kıldığı şeyleri terk eden kimsedir.”

(Sahîh-i Buhârî)

Hicrî:   17  Şevval  1445  Fazilet Takvim

 

 

MUS‘AB BİN UMEYR’İN (R.A.) İSLÂM’A HİZMETLERİ -1

 

İslâm dini, Arabistan’ın her tarafında ve husûsiyle de Medîne-i Münevvere’de pek süratle yayılmakta idi. Evs ve Hazrec kabileleri Ashâb-ı Kirâm’dan birinin Medîne’ye gönderilmesini talep ettiler. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, onlara, Kur’ân-ı Kerîm’i ve İslâm âdâbını öğretmek üzere Mus‘ab bin Umeyr’i (r.a.) gönderdi.

Hz. Mus‘ab (r.a.), Medîne’ye vardığında, Hazrec kabilesinin reîslerinden ve Medîneli ilk Müslümanlardan olan Es‘ad bin Zürâre’nin evine yerleşti. Oradaki Müslümanların adedi henüz kırka ulaşmıştı. Mus‘ab (r.a.), Müslümanlara, Kur’ân-ı Kerîm’i okur, öğretir, İslâm şerîatini ve fıkhını anlatırdı. İmamlık yapar, namaz kıldırırdı. Hazret-i Es‘ad ve Mus‘ab (r. anhümâ) ile birlikte hepsi cuma günleri Medîne-i Münevvere dışına çıkıp bir mahalde cemâat ile namaz kılmaya başladılar.

Evs kabilesinin reîsi olan Sa‘d bin Mu‘âz ile yine kavmin önde gelenlerinden olan Üseyd bin Hudayr henüz imana gelmemiş olduklarından İslâm tamamıyla Medîne’de yayılamıyordu.

İslâm’ın yayıldığını işiten Üseyd bin Hudayr, bir gün elinde mızrağı ile Hazret-i Mus’ab ve Es‘ad bin Zürâre’nin yanına geldi. “Birtakım zayıf kimseleri aldatıp yoldan çıkartmaktan maksadınız nedir?” diyerek hiddet ve şiddet gösterdi.

Hz. Mus‘ab (r.a.) ona nazikçe, “Biraz dur, sözümüzü dinle, maksadımızı anla.” deyince Üseyd oturdu. Mus‘ab (r.a.), ona İslâm’ı tarif etti ve biraz Kur’ân-ı Kerîm okudu. Kur’ân-ı Kerîm’in belâgati kendisine tesir eden Üseyd, “Bu, ne kadar güzel, ne kadar yüce bir söz! Bu dine girmek için ne yapmalı?” diye sordu. Ona “Gusledip temizlenirsin, elbiseni temizlersin. Sonra, şehadet getirirsin. Sonra da namaz kılarsın.” dediler. Hz. Mus‘ab (r.a.), ona kelime-i şehâdeti telkin etti. O da İslâm ile müşerref oldu ve “Varayım, size birini göndereyim. Eğer o da imana gelirse artık bu beldede iman etmeyen kimse kalmaz.” diyerek çıktı ve Sa‘d bin Mu‘âz’ı gönderdi.

Sa‘d oraya gayet hiddetli olarak çıkageldi. Mus‘ab (r.a.), ona da nazikçe, “Hele biraz oturunuz, dinleyiniz, anlayınız. Beğenirseniz kabul edersiniz, beğenmezseniz biz de size, hoşlanmadığınız işi tekliften vazgeçeriz.” dedi. Bunun üzerine Sa‘d bin Muâz oturdu ve Hz. Mus‘ab’ın sözlerine kulak verdi. –

Devamı var-

Hicrî:    17 Şevval  1445  Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

25 Nisan 2024 Perşembe

MUS’AB BİN UMEYR RADIYALLÂHÜ ANH


 

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : مَنْ أَحَبَّ جَمِيعَ أَصْحَابِي وَتَوَلَّاهُمْ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمْ جَعَلَهُ اللهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مَعَهُمْ فِي الْجَنَّةِ. (كنز)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : كيم بنم آصحابميك تمامنى سور ، اونلرى دوسط أدينر و اونلر إيجن إستغفارده بولونورسه الله تعالى قيامت كونى او كمسيى ، جنتده اونلرله برابر حشر أدر . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  “Kim benim Ashâb’ımın tamamını sever, onları dost edinir ve onlar için istiğfârda bulunursa Allâhü Teâlâ kıyamet günü o kimseyi, Cennet’te onlarla beraber haşreder.”

(Kenzü’l-Ummâl)

Hicrî:   16  Şevval  1445  Fazilet Takvim

 

 

MUS’AB BİN UMEYR RADIYALLÂHÜ ANH

 

Mus’ab bin Umeyr (r.a.), Ashâb-ı Kirâm’ın büyüklerinden, ilk Müslüman olanlardan ve İslâm’a çok büyük hizmetlerde bulunan Kur’ân-ı Kerîm muallimi bir zâttır.

Mus’ab bin Umeyr (r.a.), zengin, hâli vakti yerinde olan bir aileye mensuptu. Anne ve babası, onu çok severlerdi.

Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin, insanları İslâm’a davet ettiğini duyunca, hemen huzuruna vardı ve Müslüman oldu. Annesinden ve akrabalarından çekindiği için, Müslüman olduğunu gizliyor, Resûlullâh’ı (s.a.v.) gizlice ziyaret ediyor, namazlarını gizlice kılıyordu. Bir gün namazını kılarken birisi görüp annesine ve akrabalarına haber verdi. Mus’ab’ı (r.a.) yakalayıp hapsettiler, imanından dönmesi için ona işkence yaptılar. Bu işkence ve eziyetler, birinci Habeşistan hicretine kadar devam etti. Habeşistan’dan döndüğünde artık annesi ona eziyet etmekten vazgeçmişti.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir gün Ashâbıyla otururlarken Mus’ab (r.a.), huzuruna geldi. Üzerinde yamalı bir elbise vardı. Ashâb-ı Kirâm, onun bu hâlini görünce acıdıklarından başlarını aşağıya eğdiler, yanlarında ona verebilecekleri bir şeyleri de yoktu.

Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz de onun daha önce içinde bulunduğu imkânlar ile şimdiki hâlini düşünerek gözyaşlarını tutamadı. Mus’ab (r.a.) selâm verdi, Resûlullah da selâmını aldı. Sonra Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), Ashâb’ına şöyle buyurdu: “Sizden biriniz sabahleyin bir elbise, akşamleyin başka bir elbise giydiği, önüne bir tabağın konulup öbürünün kaldırıldığı ve Kâbe’nin örtüldüğü gibi evleriniz de sizi örttüğü zaman ne yapardınız? Ashâb-ı Kirâm, “Yâ Resûlallah! O günkü hâlimiz, bu günkünden daha iyi olurdu. Geçim sıkıntımız olmaz ve biz de kendimizi ibadete verirdik.” dediler. Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Hayır, siz, bugün, o günkünden daha hayırlısınız.”

Resûlullah (s.a.v.), Mus’ab (r.a.) Hazretlerini methetti ve şöyle buyurdu: “Allâh’a hamdolsun. Ben, Mus’ab’ı görmüştüm. Kureyş’ten hiçbir genç, ana-babasının yanında onun kadar imkâna ve nimete sahip değildi. Fakat Allâh’a ve Resûlü’ne olan sevgisi ona, bu imkânları terk ettirdi.”

Hicrî:    16 Şevval  1445  Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

24 Nisan 2024 Çarşamba

ALLAH’TAN KORKAN BAŞKA ŞEYDEN KORKMAZ


 

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : عَلَى قَدْرِ حُبِّكَ لِلّٰهِ يُحِبُّكَ الْخَلْقُ وَعَلَى قَدْرِ خَوْفِكَ مِنَ اللهِ يَهَابُكَ الْخَلْقُ وَعَلَى قَدْرِ شُغْلِكَ بِأَمْرِ اللهِ يَشْغُلُ فِي أَمْرِكَ الْخَلْقُ. (هب)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : الله تعالى ، يه قارشى دويديغون محبت قدار ،خالق سنى سور .  الله تعالى ، دان قورقديغون قدار ، خالق سندن قورقار . الله تعالى ، نيك أميرلرى إيله مشغول اولديغون قدار ده خلق سنيك إشلريك له مشغول اولور . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  “Allâhü Teâlâ’ya karşı duyduğun muhabbet kadar, halk seni sever. Allâhü Teâlâ’dan korktuğun kadar, halk senden korkar. Allâhü Teâlâ’nın emirleri ile meşgul olduğun kadar da halk senin işlerinle meşgul olur.”

(Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

Hicrî:   15  Şevval  1445  Fazilet Takvim

 

 

ALLAH’TAN KORKAN BAŞKA ŞEYDEN KORKMAZ

 

Bir kul, Rabb’inin huzuruna çıkacağı günden korkarak bütün gayretiyle ona itaatle meşgul olsa, Rabb’ine isyan etmekten ve nefsinin hevâsından sakınsa, Allâhü Teâlâ, bu kimsenin heybetini insanların kalplerine yerleştirir.

Takvâ sahibi âlimde öyle bir heybet bulunur ki, kimse onun bulunduğu yerde faydasız işlerle meşgul olamaz.

Kul, nefsini Allâhü Teâlâ’ya itaat ederek, sâlih ameller işleyerek, sükûta alıştırarak terbiye etmelidir ki vakar ve heybet ona yerleşsin. Heybeti; kibir, övünmek, kötülük ve düşmanlık gibi şeylerde aramamalıdır.

Heybetin kaynağı Allah korkusudur. Hadîs-i şerifte, “Kim Allah’tan korkarsa, her şey de ondan korkar.” buyurulmuştur.

Abdullah bin Ömer radıyallâhü anhümâ Hazretleri, bir sefere çıkmıştı. İlerlerken, içinde bulunduğu kafile durdu. Sebebini sordu, yol üzerinde bir aslan olduğunu, ondan korktuklarından dolayı durduklarını söylediler. İbn-i Ömer Hazretleri bineğinden indi, aslanın yanına gidip onu kulağından çekerek yoldan uzaklaştırdı. Sonra -aslana işaret ederek- buyurdu ki: “Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) senin hakkında, elbette doğrusunu bildirdi. Sen, âdemoğluna ancak, Allah’tan başka şeyden korktukları için musallat kılındın. Eğer âdemoğlu sırf Allah’tan korkmuş olsaydı, onlara hiçbir şey musallat kılınmazdı. Eğer (insan) her şeyi sırf Rabb’inden umsaydı, başka hiç kimseye muhtaç kalmazdı.”

Buradan anlaşılacağı üzere Allah korkusu, insana kuvvet ve şecâat verir. Hazret-i Allah’tan başkasına karşı, kalpte emniyet hissini yerleştirir. Mahlûkatın insana musallat olmasının sebebi, Allah’tan başkasından korkması sebebiyledir.

Hadîs-i şerifte, “Hasbiyallâhü ve ni’me’l-vekîl, demek, her korkan kimsenin (sebeb-i) emniyetidir.” buyurulmuştur.

Takvâ sahibi âlim, halk arasında hürmet görür. Zira o, insanların Hazret-i Allah’tan en çok korkanı, Rabb’ine karşı en çok hürmet ve tazim içinde bulunanıdır. Mükâfatı da ameli cinsinden olur ki o da halktan saygı ve hürmet görmesidir.

Hicrî:    15 Şevval  1445  Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"