31 Ekim 2016 Pazartesi

HZ. HÂTEM-İ ESAM’DAN HİKMETLER (2)



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا نَظَرَ أَحَدُكُمْ إِلَى مَنْ فُضِّلَ عَلَيْهِ فِي الْمَالِ وَالْخَلْقِ فَلْيَنْظُرْ إِلَى مَنْ هُوَ أَسْفَلَ مِنْهُ. (ق)
بيغمبر أفندمز صلى الله عليه وسلم بيوردلر ."      سزدن برينز مال و ياراتلش ( و دنيا زينتلرى ) خصوصنده كندسندن اؤستون اولان كمسلرى كورديغو زمان ( اؤزولمسيك ) ، همن حالى كندندن آشاغى ده اولانلره باقسيك ."
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Sizden biriniz mal ve yaratılış (ve dünya zînetleri) husûsunda kendisinden üstün olan kimseleri gördüğü zaman (üzülmesin), hemen hâli kendinden aşağıda olanlara baksın.” 
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)
Hicrî:   29  Muharrem   1438  Fazilet Takvimi 

HZ. HÂTEM-İ ESAM’DAN HİKMETLER (2)


• Bazı kişiler, ululuk ve yüceliğin, aşîret, kabile ve akraba çokluğunda olduğunu zannedip bunlarla övünürler. Bazıları da şeref ve izzetin, mal ve evlat çokluğunda olduğunu zannedip bununla övünürler. Bazı kimseler de şeref ve izzeti, başkalarının mallarını mülklerini zorla almakta, zulmetmek ve kan dökmekte bulurlar. Bir kısmı da şeref ve izzetin mal ve mülkü lüzumsuz yere saçıp savurmakta, israf etmekte olacağına inanırlar.
Allâhü Teâlâ’nın, 

اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰیكُمْ
   “...Allah katında en itibarlınız, en takvâlınız (Allâh’dan korkanınız)dır...” meâlindeki (Hucurât S., 13.) âyetini düşündüm ve takvâyı seçtim. Kur’ân-ı Kerim’in hak ve sâdık olduğuna, onların zan ve iddiâlarının boş olduğuna inandım.
• İnsanların birbirlerini çekiştirdiklerini, birbirleri hakkında dedikodu ve gıybet yaptıklarını gördüm. Bütün bunların mal, mevki ve ilimde hasetten olduğunu anladım.
Allâhü Teâlâ’nın,  

نَحْنُ قَسَمْنَا بَيْنَهُمْ مَعيشَتَهُمْ فِى الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا
    “...Onların dünya hayatındaki maişetlerini aralarında biz taksim ettik…” meâlindeki (Zuhruf S., 32.) âyetini düşündüm. Rızıkların ezelde Allahü Teâlâ tarafından dağıtıldığını anladım ve hiçbir kimseye haset etmedim, Allah’ın verdiğine kanâat edip, râzı oldum.
• İnsanların bazı garaz ve sebeplerden dolayı birbirlerine düşmanlık ettiklerini gördüm. Allahü Teâlâ’nın, 

اِنَّ الشَّيْطَانَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَاتَّخِذُوهُ عَدُوًّا
    “Haberiniz olsun ki şeytan size düşmandır. Siz de onu düşman tutun…” meâlindeki (Fâtır S., 6.) âyetini düşündüm. Böylece şeytandan başkasına düşmanlığın câiz olmadığını öğrendim.
• Herkesin bir yaratılmışa güvendiğini; kiminin mala-mülke, altına, gümüşe; kiminin meslek ve sanatına; kiminin de kendisi gibi bir insan olan bir yaratılmışa bel bağladığını gördüm.
Allahü Teâlâ’nın, 

وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُ اِنَّ اللّٰهَ بَالِغُ اَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللّٰهُ لِكُلِّ شَیْءٍ قَدْرًا
    “...Her kim Allah’a tevekkül ederse, artık o, ona kâfidir. Şüphe yok ki Allâh emrini yerine getirendir. Muhakkak Allah her şey için bir miktar tayin buyurmuştur.” meâlindeki (Talâk S., 3.) âyetini düşündüm ve “Hasbünallâhü ve ni‘me’l-vekîl” (O, bana yeter ve O, ne güzel vekildir!) diyerek Allah’a tevekkül ettim.
Hâtem-i Esam (rah.) sözlerini bitirince Şakîk-i Belhî (rah.): “Ey Hâtem! Allah seni muvaffak etsin.” dedi. (Eyyühe’l-Veled)
Hicrî:   29  Muharrem   1438  Fazilet Takvimi