28 Şubat 2018 Çarşamba

EZAN VE KÂMET ESNÂSINDA DUÂ REDDOLUNMAZ





قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا نَادَى الْمُنَادِى فُتِحَتْ اَبْوَابُ السَّمَاءِ وَاسْتُجِيبَ الدُّعَاءُ. (الجامع الصغير)
رسول الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر   ."   مؤزن أزان اوقومايه باشلاديغى زمان سما قابولرى آجلر و يابلان دعالر قابول اولونور ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Müezzin ezân okumaya başladığı zaman semâ kapıları açılır ve yapılan duâlar kabûl olunur.”
(Suyûti, el-Câmiu’s-Sağîr)
Hicrî:   12  Cemaziyelahir  1439  Fazilet Takvimi 

EZAN VE KÂMET ESNÂSINDA DUÂ REDDOLUNMAZ


Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “Ezan ve kâmet arasında yapılan duâ reddolunmaz. O halde (bu vakitte) duâ ediniz.” Ashâb-ı Kirâm: “Yâ Resûlallâh, nasıl duâ edelim?” diye sorduklarında, Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem):
“Allâhü Teâlâ’dan dünyâ ve âhirette âfiyet isteyin.” buyurdular.
Bir hadîs-i şerîfte de “Müezzin ezan okumaya başladığı zaman ona semâ kapıları açılır ve (o anda yapılan) bütün duâlar kabul olunur. Binâenaleyh kime bir üzüntü ve sıkıntı gelirse müezzine icâbet etsin” buyurulmuştur. Yani, müezzinin ezan okurken söylediklerini tekrar etsin. Sonra da ihtiyâcı için Allâhü Teâlâ’ya duâ etsin.
Bu husûsa dâir diğer hadîs-i şerîfler:
“Müezzinin söylediği gibi sen de söyle. (Ezan) bittiği zaman duâ et, istediğin verilir.”
“İki an vardır ki o anlarda duâ edenlerin duâları reddolunmaz: Namaz için kâmet edildiği zaman ve Allah yolunda cihad için saf tutulduğu zaman.”
(Levâkıhu’l-Envâr)

İSLÂM’IN ŞARTLARI

İslâm: Resûlullah Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) tebliğ buyurduğu şeyleri dil ile ikrar, kalb ile tasdik ederek Cenâb-ı Hakk’a itâat etmektir. İslâm’ın şartı beştir. Yani, İslâm dîni beş esas üzerine kurulmuştur:
Kelime-i şehâdet getirmek, namaz kılmak, zekât vermek, ramazan orucunu tutmak, haccetmek.
İslâm’ın şartlarını yerine getiren kimseye mü’min ve müslüman denir.
Bu şartlardan herhangi birini inkâr eden ise dinden çıkmış olur.
İslâm’ın birinci şartı olan kelime-i şehâdet şudur:
Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh.
Mânâsı: Ben şehâdet ederim ki, Allah’tan başka ilâh yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed Aleyhisselam onun kulu ve resûlüdür.
(M. İlmihal, Fazilet Neşriyât)
Hicrî:   12  Cemaziyelahir  1439  Fazilet Takvimi 


27 Şubat 2018 Salı

SANCAKLAR ALTINDA CENNETE GİRENLER





قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَسِيقَ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ إِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًا...  (سورة الزمر، ٧٣ )
الله تعالى شويله بيوردى  ( مئآلاً  : "...رابلرندن قورقانلر ، بولوك بولوك جنته سَوْق أديلرلر ."
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Rablerinden korkanlar, bölük bölük cennete sevk edilirler.”
(Zümer Sûresi, âyet 73)
Hicrî:   11  Cemaziyelahir  1439  Fazilet Takvimi 

SANCAKLAR ALTINDA CENNETE GİRENLER


Mü’minler sırâtı geçtikten sonra, melekler cennet elbiseleri, binekler ve taçlarla onların yanlarına gelirler.
Sonra bir sancak getirirler ve: “Hayırda önde olanlar, ilkler nerede?” diye nidâ ederler.
Hazret-i Ebûbekir (radıyallâhü anh): “Lebbeyk (buyurun)” diye cevap verir, bu sancak kendisine verilir. Muhâcirler (Mekke’den Medîne’ye hicret edenler) ve sıddîklar o sancağın altında toplanıp Hazret-i Ebûbekir (radıyallâhü anh) ile beraber cennete girerler.
Başka bir sancak getirilir, “İslâm dînine yardım edenler nerede?” diye nidâ edilir.
Hazret-i Ömer (radıyallâhü anh): “Lebbeyk” diye cevap verir, bu sancak ona verilir; adâletle hareket edenler, emr-i bilmâruf ve nehy-i anilmünker vazîfesini yapanlar; insanlara iyiliği emredip fenalıktan sakındıranlar, o sancağın altında toplanıp Hazret-i Ömer (radıyallâhü anh) ile beraber cennete girerler.
Başka bir sancak getirilir, “Malını Allah yolunda harcayanlar nerede?” diye nidâ edilir.
Hazret-i Osman (radıyallâhü anh): “Lebbeyk” diyerek kalkar. Bu sancak da ona verilir; malını Allah yolunda harcayanların tamamı o sancağın altında toplanıp Hazret-i Osman’la (radıyallâhü anh) beraber cennete girerler.
Başka bir sancak getirilir, “Allah dostları (evliyâullah) nerede?” diye nidâ edilir.
Hazret-i Ali (radıyallâhü anh): “Lebbeyk” diyerek kalkar. Bu sancak ona verilir; velîler o sancağın altında toplanıp Hazret-i Ali (radıyallâhü anh) ile beraber cennete girerler.
Nasûh tevbe edenler “Namazlarını huşu ile (Allah korkusuyla) kılanlar, Allâh’ı çok zikredenler, Allah korkusu taşıyanlar diye bu şekilde birçok sancaklar getirilip her birinin altında bir topluluk cennete girerler.
(Hammâmî, Tefsîr-i Yâsin)
Hicrî:   11  Cemaziyelahir  1439  Fazilet Takvimi 

26 Şubat 2018 Pazartesi

HASED VE HASEDİN KÖTÜLÜKLERİ





قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ لِنِعَمِ اللهِ أَعْدَاءٌ، قِيلَ: وَمَا أُولَئِكَ؟ قَالَ: اَلَّذِينَ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلَى مَا آتَاهُمُ اللهُ مِنْ فَضْلِهِ. (اتحاف السادة)
رسول الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر   ."   محقق اللهيك نعمتلرينيك بر تقم دشمانلرى واردر ." بيوردى . ، اونلر كيم ؟ ديه صورولنجه " اونلر اللهيك فضليله إنسانلره ورديكى شيلره حسد أدن كمسلردر ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Muhakkak Allâh’ın ni’metlerinin bir takım düşmanları vardır.” buyurdu. ‘Onlar kim?’ diye sorulunca “Onlar, Allâh’ın fazlıyla insanlara verdiği şeylere haset eden kimselerdir.” buyurdular.
(İthâfu’s-Sâde)
Hicrî:   10  Cemaziyelahir  1439  Fazilet Takvimi 

HASED VE HASEDİN KÖTÜLÜKLERİ


Hased, Allâhü Teâlâ’nın bir kimseye ihsân ettiği din veya dünyâ nimetinin ondan kaybolmasını istemektir.
Eğer hased sadece kalbe gelip kişi haram olduğunu bilerek onu açığa vurmazsa bunda vebal yoktur. Lâkin açıktan onun îcâbını yaparsa bu haramdır.
Hasan-ı Basrî’ye (rahimehullah) hasedi sordular, “Açığa çıkarmadığın müddetçe sana zararı dokunmayan bir kederden ibârettir” dedi. Nitekim hadîs-i şerîfte: “Allâhü Teâlâ, ümmetimin kalplerinden geçirdikleri şeyleri konuşmadıkça yahut onunla amel etmedikçe affetmiştir” buyurulmuştur. (Tayâlisî)
Semâda kendisi ile Allâhü Teâlâ’ya isyan olunan ilk günah haseddir. İblis, Âdem Aleyhisselâm’a hased etti de secde etmeyerek kovulmuş şeytan oldu. Yeryüzünde ilk olarak Kâbil hased etti ve kardeşini öldürdü.
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:
“Muhakkak hased, ateşin odunu yediği gibi sevapları yer, bitirir. Sadaka, suyun ateşi söndürdüğü gibi günahları söndürür. Namaz, mü’minin nûru, oruç da cehenneme karşı kalkanıdır.” (S. Tirmizî)
“Mü’min gıbta eder, münâfık ise hased eder.” (İhyâu Ulûmiddin)
Allâhü Teâlâ’nın kazâsına ve takdîrine râzı olan kimse öfkelenmez. Rabbinin verdiğine kanâat eden hased etmez.
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurmuşlardır ki: “Birbirinize düşmanlık etmeyin, birbirinize hased etmeyin, çarpışmayın. Dinde kardeşler olarak Allâh’a kul olun.” (el-Edebü’l-Müfred)
Ebulleys Semerkandî Hazretleri şöyle buyurdu: “Hasedden daha zararlı kötü ahlâk yoktur. Hased olunana henüz bir zarar erişmeden önce hasetçiye şu beş cezâ erişir: Hased, bitmeyen bir hüzündür. Karşılığında sevap kazanmadığı bir musîbettir. Aslâ övülmeyen kötü bir nâmdır. Allah (azze ve celle)’nin gazabına sebeptir. Hasedciye muvaffakiyet ve yardım kapıları kapanır.
Hicrî:   10  Cemaziyelahir  1439  Fazilet Takvimi 


25 Şubat 2018 Pazar

SİPAHİLİKTEN ŞEYHÜLİSLÂMLIĞA





قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ كَانَ لَهُ عِلْمٌ فَلْيَتَصَدَّقْ مِنْ عِلْمِهِ، وَمَنْ كَانَ لَهُ مَالٌ فَلْيَتَصَدَّقْ مِنْ مَالِهِ. (كنز)
رسول الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر   ."   علمى اولان كمسه ( اونى اؤكرترك )  علمندن تصدقده بولنسون ، مالى اولان كمسه ده مالندان تصدقته بولنسون ( زكات و صدقه ورسين ) ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “İlmi olan kimse (onu öğreterek) ilminden tasaddukta bulunsun, malı olan kimse de malından tasaddukta bulunsun (zekât ve sadaka versin).”
(Kenzü’l-Ummâl)
Hicrî:   09  Cemaziyelahir  1439  Fazilet Takvimi 

SİPAHİLİKTEN ŞEYHÜLİSLÂMLIĞA


İbn-i Kemal Paşa (rahimehullah) gençliği zamanında cennet-mekân Sultan İkinci Bâyezid Han Hazretlerinin maiyetinde sipâhi askeri olarak sefere katılır. Bir gün bir mahalde bazı kumandanlar, vezir Çandarlı İbrâhim Paşa’nın yanında bulundukları sırada ulemânın büyüklerinden Molla Lütfi, dervişâne bir kıyâfetle gelerek kumandanların en ileri gelenlerinden olan Evrenoszâde Ahmet Bey’den üst bir makama oturur.
Kemal Paşazâde o zamana kadar Molla Lütfi’yi bilmezmiş. Kim olduğunu arkadaşlarından birisine sorunca ulemâdan olduğunu öğrenir. Bir müderrisin, Evrenoszâde Ahmet Bey gibi makâm ve mevkî sâhibi bir kumandandan öne geçmesini hayretle karşılar. Akıl ve edep sâhibi arkadaşlarından birisi ilmin en üstün mertebe olduğunu ve binâenaleyh ulemâ sınıfının diğerlerinden mümtâz olması lâzım geleceğini ifâde eder. Bunun üzerine Kemal Paşazâde, seferden sonra askerî vazîfeleri terk ederek ilim tahsiline devam eder. Edirne Dâru’l-Hadîs medresesine müderris tâyin olunan Molla Lütfi’nin (rahimehullah) derslerinden istifâdeye başlar.
Derslerini tamamlayarak birçok medresede müderrislik yapar. Anadolu Kazaskerliği vazîfesine tâyin olunur. Kânûnî Sultân Süleyman Han, Zenbilli Ali Efendi’nin vefâtı üzerine H.932 (M. 1525) senesinde fetvâ makâmını (Şeyhülislâm) Kemâl Paşazâde’nin uhdesine emânet eder. Fetvâ husûsunda aklî ve naklî meseleleri halletmede herkesin müşkillerini giderdiği için “Müfti’s-Sekaleyn ” ünvânına nâil olur.
Rivâyet olunur ki bir gün Arap âlimlerinden bir zât gelir. O sıralarda âlimler arasında okunmaya devam edilen ilimlere âit birçok suâller bulunan bir kitap takdîm ederek Mısır ulemâsı adına kitaptaki meselelerin hallini ricâ eder. Kemâl Paşazâde (rahimehullah) meseleleri süratle gözden geçirerek bir gecede îcâp eden cevapları sayfaların kenarına yazar ve sabah olunca kitabı getiren zâta iâde eder.
Hicrî:   09  Cemaziyelahir  1439  Fazilet Takvimi