31 Mart 2014 Pazartesi

ANAYA HİZMETİN EHEMMİYETİ



Hadîs-i Şerîf:
 "Üç duâ vardır ki, bunlar kabul edilir, bunda hiç şüphe yoktur: Mazlumun duâsı, yolcunun duâsı ve (ana ve) babanın evladına duâsı."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)
Hicrî:30 Cemâziyelevvel 1435   •Fazilet Takvim

ANAYA HİZMETİN EHEMMİYETİ


Silsile-i Sâdât'ın altıncı halkası Ebu'l-Hasan Harkânî (k.s.) Hazretleri anlattılar:
İki kardeş vardı. Aralarında anlaşmışlar: Bir gece birisi annesine hizmet edip diğeri ibadetle meşgul olacak, diğer gecede hizmet eden ibadetle, ibadet eden de annesine hizmetle meşgul olacaktı. Bir gece kardeşlerden biri Allâhü Teâlâ'ya ibadetle meşgul olmuş ve bu ibadetinden çok büyük manevi lezzet duymuş, ertesi gece kardeşinden ibadet sırasını kendisine vermesini istemiş, kardeşi de kabul etmiş. O gece yine ibadetle meşgul iken secdede uyuyakalmış. Rüyasında:
"Allâhü Teâlâ kardeşini bağışladı. Onun bereketine seni de bağışladı." diye bir ses işitmiş.
"Yâ Rabbi! Ama ben sana hizmet ediyorum, kardeşim ise anneme hizmet ediyor, demiş.
"Evet, sen hizmete ihtiyacı olmayana hizmet ediyorsun, kardeşin ise hizmete muhtaç olan annene hizmet ediyor." denilmiş.
Hicrî:30 Cemâziyelevvel 1435   •Fazilet Takvim



İMÂM A'ZAM HAZRETLERİNİN KOMŞULUĞU



Hadîs-i Şerîf:
 "Cebrâil (as.) komşu (hakkı) husûsunda bana o kadar tavsiyede bulundu ki, komşuyu komşuya vâris kılacak zannettim."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)
Hicrî:29 Cemâziyelevvel 1435   •Fazilet Takvim

PEYGAMBER EFENDİMİZİN MUCİZELERİ


Ay, parmağının işareti ile bölünüp iki parça oldu. Güneş, batmışken, duasıyla geri dönüp, gökyüzünde göründü. Beşikteki çocuk, O'nun Peygamber olduğunu haber verdi. Burak isimli binekle Mi'rac'a gitti, yedi kat gökleri, melekûtu, Arşı, Kürsîyi seyretti, perdeleri aştı, Sidretü'l-müntehaya ve Tuba ağacına ulaştı, Kâbe Kavseyn ve ev edna makamlarına ulaştı. Allâhü Taâlâ'yı baş gözü ile gördü, O'nunla çok konuştu. Sonra geri döndü. Bütün bunlar, gecenin birinci veya ikinci veya üçüncü yarısında olmuştur.


İMÂM A'ZAM HAZRETLERİNİN KOMŞULUĞU

İmâm A'zam Hazretlerinin Kûfe'de ayakkabıcılık yapan bir komşusu vardı. Akşama kadar işinde çalışır, akşam olup evine dönerken et veya balık getirip pişirir ve şarap içer sarhoş olunca da yüksek sesle; Beni zayi ettiler, harcadılar. Daha nice gençleri harcadılar, derdi.
Uyuyuncaya kadar hem içer hem de bunu tekrar ederdi. İmâm A'zam Hazretleri, her zaman bütün gece namaz kılar, ibadetle meşgul olurken, onun sesini de duyardı. Bir gece onun sesini duyamayınca sordu. Bir kaç gün önce zabıtalar onu alıp götürdü, hapse attı dediler.
İmâm A'zam Hazretleri ertesi gün sabah namazını kıldıktan sonra emîrin huzuruna çıktı. Emir, hürmetle karşıladı. İhtiyacınız nedir? diye sordu.
İmâm A'zam Hazretleri benim ayakkabıcı bir komşum vardı. Zabıtalar birkaç gün önce onu hapse atmışlar, dedi. Emîr derhal serbest bırakılmasını ve onun tevkif edildiği geceden bu yana herkesin de bırakılmasını emretti.
İmâm A'zam Hazretleri önde, komşusu da arkasında yürüyerek döndüler. İmâm A'zam Hazretleri; "Biz seni zayi ettik." dedi. Genç;
"Hayır, bilakis siz beni kollayıp gözettiniz. Komşu hakkına riayet ettiğiniz ve koruduğunuz için Allâhü Teâlâ sizi hayırla mükâfatlandırsın." diye dua etti ve tevbe edip hatalarından vazgeçti.
Hicrî:29 Cemâziyelevvel 1435   •Fazilet Takvim



29 Mart 2014 Cumartesi

EHL-İ BEYTE HÜRMET




Hadîs-i Şerîf:
"Muhakkak ki ahmak cehaleti sebebiyle fâcirin günahından daha büyüğünü işler."
(Hadîs-i Şerîf, îhyâü Ulûmiddîn)
Hicrî:28 Cemâziyelevvel 1435   •Fazilet Takvim

EHL-İ BEYTE HÜRMET

Bir gün Zeyd bin Sâbit (r.a.) bineğine binerken Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) amcası Abbâs'ın (r.a.) oğlu Abdullah hayvanın üzengisinden tutmak için yaklaştı.
Bunun üzerine Zeyd b. Sâbit (r.a.); 'Bırak, ey Resûlullah'ın amcasının oğlu!' dedi. İbn-i Abbas (r.a.) da;
'Biz büyüklerimize/âlimlerimize böyle davranmakla emrolunduk.' dedi. Zeyd bin Sâbit (r.a.) da, elini uzat buyurdu. O da uzatınca elini öptü ve
'Biz de Resûlullâh'ın (s.a.v.) ehl-i beytine böyle davranmakla emrolunduk.' dedi.
Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) Ehl-i Beytine hürmet Resûlullâh'a (s.a.v.) hürmet, onlara saygısızlık Resûlullâh'a (s.a.v.) saygısızlıktır.

TARİHÎ İTİRAFLAR 

1729'da Osmanlı hizmetine giren ve ilk topçu mektebini kuran Fransız asker Comte de Bonneval, Ahmed adını almış ve Humbaracı Ahmed Paşa ünvanı ile meşhur olmuştur. Dedi ki: "Osmanlıları seviyorum... Onlar, cennetten bir köşe olan bu eşsiz memlekete yakışan, eşsiz insanlar. Yaradılışlarında semavî bir azamet, gönül alışlarında ise melekler gibi bir mahviyet var. Bu büyük ruhlu milletin arasında vatanımı unutmaktan korkuyorum... "

MUTFAĞIMIZ:        KABAK TATLISI (5 kişilik)
Malzemeler: Yarım kg. bal kabağı, 1,5 su bardağı şeker, 2 adet karanfil, 5 gr. vanilya, 100 gr. ceviz içi, 100 gr. beyaz tahin. Hazırlık: Soyulmuş olan kabaklar bir tavaya konulur, üzerine şeker, karanfil ve vanilya ilave edilir. Akşamdan sabaha kadar bekletilir. Pişirme: Önce tencere kapalı olarak pişirilir. Sonra kapağı açıp kabakların üzeri köpükleninceye kadar pişirilir ve tencerenin kapağı açık soğumaya bırakılır. Arzu edilirse tepsiye dizilerek fırına verilir. Biraz kızardıktan sonra çıkarılır. Üzerine tahin ve ceviz vb. konulabilir..
Hicrî:28 Cemâziyelevvel 1435   •Fazilet Takvim




"SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

SALİHLERDEN OLMANIN YOLU




Hadîs-i Şerîf:
"Muhakkak ki ahmak cehaleti sebebiyle fâcirin günahından daha büyüğünü işler."
(Hadîs-i Şerîf, îhyâü Ulûmiddîn)
Hicrî:27 Cemâziyelevvel 1435   •Fazilet Takvim

SALİHLERDEN OLMANIN YOLU

Bişr-i Hâfî (rh.) şöyle buyurdular: Rüyâmda Peygamber Efendimiz'i (s.a.v.) gördüm. Bana
"Yâ Bişr! Allâhü Teâlâ, senin dereceni niçin akranlarından üstün kıldı, bilir misin?" diye sordular. Ben "Hayır, yâ Resûlallah" dedim. Buyurdular ki;
"Sünnetime tâbi olman, sâlihlere hizmet etmen, din kardeşlerine nasihatta bulunman, Ashâbımı ve Ehl-i beytimi sevmen. Seni ebrârın (sâlih kulların) makamına ulaştıran işte bunlardır." buyurdular.

KÖTÜ VASIFLARDAN CEHALET

Cahillik, ilim ve marifetten mahrumiyet demektir ve kötü ahlâktandır. Zira cahil kimse kendisini çirkinlik ve edepsizliklerden kurtaramaz. Görüşü daima hatalı olur, vebalden kurtulamaz. Cahillik bütün fenalıkların kaynağıdır.
Cahilde birkaç haslet vardır ki; cehaleti onunla bilinir:
•  Kendisiyle ülfet edip, geçinen kimseye zulmeder.
•  Kendisinden aşağıda bulunanlara zulmedip hakkına tecavüz eder.
•   Daima kendisinin üstünde bulunanlara bakıp, onlara galip gelmek düşüncesinde olur.
•  Sözünü, kendi aleyhinde olabileceğini düşünmeksizin söyler.
•  Bir kimsede üstünlük ve fazilet görürse ondan yüz çevirir. Alimler dediler ki:
"Cehalet bir binektir, ona kim binerse aşağılanır, kim de beraber gider ise yolunu şaşırır."
"Allah vergisi olan şeylerin hayırlısı akıl, insanın başına gelebilecek kötülüklerin en şerlisi de cahilliktir."
"Câhil, bir şeye gözleriyle bakar; akıllı, kalbiyle bakar. Yani cahil her şeyi dışarıdan gördüğü kadar bilir, akıllı ise her şeyi aklıyla tarttığı için, dışını da içini de bilir."
BEYİT:
Etme âr öğren, oku, ehlinden,
Her şeyin ilmi güzel, cehlinden. (Vehbî)
Hicrî:27 Cemâziyelevvel 1435   •Fazilet Takvim



AHMED CEVDET PAŞA'DAN HAYAT DERSLERİ




Hadîs-i Şerîf:

"İbâdetin en kolay ve bedene en hafif olanını size haber vereyim mi? Susmak (boş ve faydasız konuşmamak) ve güzel ahlâk."
(Hadîs-i Şerîf, Feyzü 'l-Kadîr)
Hicrî:26 Cemâziyelevvel 1435   •Fazilet Takvim

AHMED CEVDET PAŞA'DAN HAYAT DERSLERİ

Cevdet Paşa, İkinci Abdülhamid Han'a sunduğu arzların bir kısmı olan Mâ'rûzât'ın sonunda tahsilini, hayat anlayışını ve gerek devlet büyüklerinden gerekse sultanlardan gördüğü iltifatları hiçbir zaman istismar etmediğini, hırs ve tamaha düşüp de pek ileri seğirtmediğini söyler ve;
"Erişir menzil-i maksuduna âheste giden
Tîz-reftar olanın pâyine dâmen dolaşır."* beytini tekrarlardı:
Cevdet Paşa, hayatta ilerlemek ve yüksek makamlara gelmek hususunda hiçbir zaman acele etmemiştir. Mecelle'nin 99. maddesi olan "Kim ki bir şeyi vaktinden evvel isti'cal ederse, andan mahrumiyetle mu'âkab olur" hükmüne önce kendisinin riayet ettiğini bildirmiştir.
Cevdet Paşa, hayatı boyunca riayet ettiği, hayat felsefesini şöyle anlatır:
"Gördüm ki düşünerek ve temkinli hareket edenlerin sonları hayırla bitiyor. Hemen ateş gibi birdenbire parlayanların gelecekleri ise çabuk sönüyor. Bu sebeple dünyanın alış-veriş ve iniş-çıkış esaslarına göre hareket ettiğini görüp ibret aldım. Daima orta yollu, ihtiyatlı ve akıllıca hareket ettim. Nasibime razı oldum ve bana verilen nimetlere şükrederek Allâh'a tevekkül ettim. 'El-muhlisûn alâ hatarin azîm' (İhlaslı mü'minler de büyük bir tehlikededirler) vadisinde çok dolaşıp çok büyük zorluklar ve tehlikeler yaşadım, çok zahmetler çektim. Ancak 'en-Necâtü fi's-sıdk' (kurtuluş doğruluktadır) yolundan hiç şaşmadım, doğruluktan ayrılmadım. Allâh'ın bir lütfu olarak da leke­lenmedim. Allah da bu kulunu her hâl ü kârda korudu. Bu istikamette olanlar her zaman rahat ve huzur bulacaklardır. Dünyada korkulacak olan bir şey varsa o da yalnızca Allâhü Teâlâ'dır... Padişahtan korkmak hikmettir. Anadan babadan korkmak hikmettir. Büyüklerden vesâireden korkmak, sakınmak, utanmak hikmettir.
Hicrî:26 Cemâziyelevvel 1435   •Fazilet Takvim




ŞÂH-I NAKŞİBEND HAZRETLERİNDEN (K.S.)




Hadîs-i Şerîf:
"Her âlimin sohbetinde bulunmayınız, ancak beş şeyden beş şeye; şekden yakîne, kibirden tevazua, düşmanlıktan nasihate, riyadan ihlâsa, (dünyaya) rağbetten zühde davet eden âlimlerin sohbetinde bulununuz."
(Hadîs-i Şerîf; Tarih-i Dimaşk, İbn-i Asakir)
Hicrî:25 Cemâziyelevvel 1435   •Fazilet Takvim

ŞÂH-I NAKŞİBEND HAZRETLERİNDEN (K.S.)

Silsile-i Saadatın 15. halkası olan Şâh-ı Nakşibend Hazretleri çok zâhid ve verâ sahibi idi. Şüpheli şeylerden kaçınır, bilhassa yemek hususunda buna çok dikkat ederdi. Talebelerini helâl yoldan kazanıp yemeye teşvik eder ve Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) şu hadîs-i şerîflerini okurdu:
"İbadet on kısımdır: Bunların dokuzu helâl kazançtır. Kalan biri ise diğer ibadetlerdir."
Şâh-ı Nakşibend Hazretleri, öfkeli, isteksiz olarak ve meşakkatle pişirilen yemeğe el sürmez, kendisi ile beraber olanların da o yemekten yemelerine mâni olurdu. Bir ziyaretinde müritlerinden birisi yemek getirmişti. Yemeğe baktı ve şöyle dedi: "Bunu yapan kimse hamurunu yoğurmasından, pişirip bu hale getirinceye kadar hep öfkeli idi. Ondan yemek bize yakışmaz. Öfke ile yapılan yemekte hayır da yoktur bereket de yoktur. Şeytan bir yolunu bulup ona girer. Bu halde ondan nasıl iyi bir netice alınabilir?"
Bir gün Şâh-ı Nakşibend Hazretlerinden kerâmet göstermesini istediler. Şöyle buyurdu:
"Bunca günahımıza rağmen yeryüzünde yürüyebilmemizden daha açık kerâmet mi olur!"
Şâh-ı Nakşibend (k.s.) Hazretleri, Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) "İnsanların senden görmelerini istemediğin bir şeyi yalnızken de yapma!" hadîs-i şerîflerini şöyle izah etmiştir:
"Hak yolcusunun, boş ve yalnız olduğu yerleri dolu olarak görmesi lazımdır. İnsanların yanında nasıl hareket ediyorsa, yalnızken de öyle hareket etmelidir."
"Bizim yolumuz ender bulunan yollardandır. Sağlam halkadır. Resûlullâh Efendimiz'in (s.a.v.) sünnet-i seniyyesine sarılmaktan, Ashâb-ı Kirâm'ın takip ettiği yola uymaktan başka bir şey değildir."
"Dostlarımızın ayıbına bakacak olursak, dostsuz kalırız. Zira hiç kimse beşerî sıfatlardan; ayıp ve kusurdan arınmış olamaz..." "Hakk'a komşu olmak, Hakk'ın yarattıklarına komşu olmaktan evlâdır." (Kaddesellahu Sırrehu'l-Azîz)
Hicrî:25 Cemâziyelevvel 1435   •Fazilet Takvim