30 Eylül 2016 Cuma

TEVBE NASIL OLUR?




قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَلهُ أَشَدُّ فَرَحًا بِتَوْبَةِ أَحَدِكُمْ مِنْ أَحَدِكُمْ بِضَالَّتِهِ إِذَا وَجَدَهَا. (م)
بيغمبر أفندمز صلى الله عليه وسلم بيوردلر ."    الله تعالى سزدن برينز توبه أتمسينه ، برينزيك غَيْبَتْديكى بر شيئ بولدوغو زمان سونمسندن ألبتده داها جوق راضى اولور ."
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Allâhü Teâlâ sizden birinizin tevbe etmesine, birinizin kaybettiği bir şeyi bulduğu zaman sevinmesinden elbette daha çok razı olur.” 
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)
Hicrî:   26  Zilhıcce   1437  Fazilet Takvimi 

TEVBE NASIL OLUR?


Hz. Ali (kerremallâhü vecheh), bir A‘râbî’nin acele “estağfirullâh ve etûbü ileyh” dediğini işitti. Ona:
“Ey adam, istiğfâr ederken sür‘atle, acele ederek sadece diliyle söylemek yalancıların tevbesidir. Senin tevbenden de tevbe etmeye ihtiyâcın vardır” dedi.
A‘râbî: “Tevbe nedir?” diye sordu. Şöyle buyurdular:
Tevbe etmek şu altı şeyi yapmaktır:
1- Geçmiş günahlarına pişman olmak,
2- Geçirdiği farzları kazâ etmek,
3- Haksız olarak aldığı kul haklarını sahiplerine iâde etmek,
4- Nefsini nasıl günah ile büyüttüyse öylece Allâh’a itâatle terbiye etmek,
5- Nefsine günah lezzetini tattırdığın gibi tâatin acılığını da tattırmak ve nefsini Allâh’a isyânda nasıl süslediysen Allâh’a itâat için de süslemek.
6- Ve gülerek işlediğin günahlar için ağlamaktır. (Tezkiretü’l-Kurtubî)

ÜÇ HUSUSTA KÂFİR MÜSLÜMANLA
AYNI HAKKA SAHİPTİR

Tâbiînden Meymûn bin Mihran (r.a.) şöyle demiştir:
Üç şeyde kâfir Müslüman ile müsâvî (denk)tir:
• Ahitte bulunduğun; söz verdiğin zaman ahdine vefa göster, sözünde dur. O kimse ister Müslüman olsun ister kâfir. Çünkü ahit Allah içindir.
• Kendisiyle akrabalık bağın bulunan kimseyi ziyaret et. İster Müslüman olsun, ister kâfir olsun.
• Sana emanet verenin emanetine riayet et; onu koru. İster Müslüman olsun ister kâfir. (Tenbîhü’l-Gâfilîn)
Hicrî:   26  Zilhıcce   1437  Fazilet Takvimi 



DÂVÛD-İ TÂÎ RAHİMEHULLÂH



قَالَ اللهُ تَعَالَى: إِنَّ الَّذِينَ يُحِبُّونَ أَنْ تَشِيعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذِينَ آمَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَاللهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ. (سورة النور، ١٩)
الله تعالى شويله بيوردو : " محقق اونلر ( منافقلر ) كى ، إيمان أدنلر آراسنده جركن ، ياراماز شيلريك يايلماسنى آرضو أدرلر . او كمسه لر إيجن دنياده و آخرتده بك آجقلى بر عذاب واردر . و الله بلر ، سزلر ايسه بلمزسنز ."
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Muhakkak onlar (münâfıklar) ki, iman edenler arasında çirkin, yaramaz şeylerin yayılmasını arzu ederler. O kimseler için dünyada ve âhirette pek acıklı bir azap vardır. Ve Allah bilir, sizler ise bilmezsiniz.” 
(Nûr sûresi, âyet 19)
Hicrî:   25  Zilhıcce   1437  Fazilet Takvimi 

DÂVÛD-İ TÂÎ RAHİMEHULLÂH


Ebû Süleyman Dâvûd bin Nasr-ı Tâî hazretleri, evliyâullâhdan ve İslâm büyüklerinden âbid ve fakîh bir zât idi. İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe hazretlerinin talebelerindendir.
Abbâsîler devrinde hicrî 185 senesinde vefât etti.
Dâvûd-i Tâî (rah.) bir dakikasını bile zayi etmeden gece ve gündüz ibâdete devâm etmiş, zarûri olmayanmeşguliyetlerden uzak durmuştur.
Kırk sene devamlı oruç tuttuğunu ev halkından gizlemiştir. Zira evinden çıkacağı zaman yemeğini yanına alıp yolda sadaka olarak verir, dükkânına da biraz geç vardığı için evinde yemiş olduğu zannolunurdu.
Bir gün İmâm-ı A‘zam hazretleri ona:
“Elhamdülillah, bunca zaman içinde âlet kabilinden olan ilimleri güzelce tahsîl edip esas maksada hazırlık yapmış oldun” buyurdular. Davud-i Tâî (rah.):
“Efendim, bunlardan başka en çok gayret edilecek ne var” deyince buyurdular ki:
“Dünyâ ve âhiretin saâdetine ulaştıran en mühim şey ilmimiz ile amel etmektir.”
Bu söz ona çok tesir edip tasavvuf yoluna girdi, Habîb-i Acemî hazretlerine intisâb edip mürîdi oldu.
Hikmetli sözlerinden:
“Gece ve gündüz, insanların ömür yolculuğunun merhaleleridir. İnsanlar merhale merhale yolculuğa devam ederler, nihâyet seferlerinin son merhalesine ulaşırlar. Her merhalenin azığını önceden hazırlamak gerektir. Zîrâ ecel ansızın gelir.”
“Her nefis dünyâdan susuz olarak gidecektir. Ancak Allâhü Teâlâ’yı zikreden kul bundan müstesnâdır.”
“Senin ayıplarını araştıran kötü insanlarla arkadaş olma.”
“Nice kimse vardır ki başına gelen bir hâle sevinir. Hâlbuki o hal onun helâkine sebep olur. Nice kimsenin başına gelen belâ onun din ve dünyasının düzelmesine, bazı isteklerinin eline geçmesine sebep olur. Öyle ise kula düşen vazife ancak takdîr-i ilâhîye râzî olmaktır.”
Hicrî:   25  Zilhıcce   1437  Fazilet Takvimi 



HARAM LOKMA DOĞRU YOLDAN AYIRIR



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ تَمَسَّكَ بِسُنَّتِي عِنْدَ فَسَادِ أُمَّتِي فَلَهُ أَجْرُ مِائَةِ شَهِيدٍ. (الزهد للبيهقى)
بيغمبر أفندمز صلى الله عليه وسلم بيوردلر ."    اُمَّتِميك فساده اوغراديغى ( سُنَّتِمْ ايله عمل أدلمديكى )  زمانده بنم سُنَّتِمَه صارلان كمسيه يوز شهيد ثوابى واردر ."
Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Ümmetimin fesâda uğradığı (sünnetim ile amel edilmediği) zamanda benim sünnetime sarılan kimseye yüz şehit sevabı vardır.”
 (Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, ez-Zühdü’l-Kebîr)
Hicrî:   24  Zilhıcce   1437  Fazilet Takvimi 

HARAM LOKMA DOĞRU YOLDAN AYIRIR


Silsile-i Sâdât’ın 17. halkası Ya’kûb-i Çarhî Hazretleri anlatıyor:
Herat’ta ilim tahsîli için kaldığım zamanlar Abdullâh Ensârî’nin (k.s.) dergâhında kalır ve yemeklerimi orada yerdim. Zira onun vakıf şartlarında genişlik ve vakfın esaslarına riâyette ihtiyat vardı.
Herat’ta, Abdullâh Ensârî’nin (k.s.), Hankâh-ı Melik ve Gıyasiyye Medresesi vakıflarından başka yerde yemek yemek uygun olmazdı. Bu sebepten Mâverâünnehir büyükleri mürîdlerini Herat’a göndermezlerdi. Orada helâl lokma çok azdı.
Mürîd, haram lokma yiyecek olursa, nefis kötü tabiatına geri döner, doğru yoldan, Resûlüllâh’ın (s.a.v.) ve ashâbının yolundan ayrılmış olur. (Silsile-i Sâdât-ı Nakşibendiyye)

ÇOCUK TERBİYESİNE DÂİR

• Çocuklar doğru, güzel bir şey yaptıkları zaman takdir edilmelidir. Meselâ ‘Aferin’ denilir.
• Çalışkan, dürüst ve büyüklere saygılı olmaya teşvik etmelidir.
• Bir şey isterken ‘lütfen’ demeli, onlardan bir şey alınca ‘teşekkür’ etmelidir.
• Kızdığımız zaman öfkemizi yenmek sûretiyle onlara bizzat örnek olmalıdır.
• Çocuk parmak emiyorsa, aşağılamadan telkin ederek ve onu meşgul ederek bırakması sağlanmalıdır.
• Çocuk içinde bulunduğu bir sıkıntıdan dolayı tırnağını yiyebilir, kendisine yardımcı olunacağı husûsunda ikna edilerek bıraktırılabilir.
• Çocuğun her istediğini yapmak, onu şımarık ve tatminsiz olmaya götürür. Bazı isteklerini yapmak, uygun olmayanlarını da yapmayarak ona beklemeyi ve sabretmeyi öğretmelidir.
Hicrî:   24  Zilhıcce   1437  Fazilet Takvimi 



GIYBET EDEN SEVABLARINI KAYBEDER



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا أَرَدْتَ أَنْ تَذْكُرَ عُيُوبَ غَيْرِكَ فَاذْكُرْ عُيُوبَ نَفْسِكَ. (كنز)
بيغمبر أفندمز صلى الله عليه وسلم بيوردلر ."    باشقه سينيك عيب و قصورونو سويليه جكيك زمان ، درحال كندى قُصورونو خطرله ."
Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Başkasının ayıp ve kusurunu söyleyeceğin zaman, derhal kendi kusurunu hatırla.” 
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)
Hicrî:   23  Zilhıcce   1437  Fazilet Takvimi 

GIYBET EDEN SEVABLARINI KAYBEDER


Kıyâmet günü kula amel defteri verilir. Orada, kendisine âit olmayan sevaplar görür:
“Yâ Rabbi! Bu sevaplar bana nereden geldi.” diye sorar.
Allâhü Teâlâ: “Bu sevaplar, sen farkında olmadan, insanların senin gıybetini yapmalarına karşılıktır.” buyurur.
Hasan-ı Basrî Hazretlerine bir adam gelip:
“Falan kimse senin gıybetini yapıyor.” demiş. Hasan-ı Basrî Hazretleri de ona bir tabak hurma göndermiş ve:
“Duydum ki sen sevaplarını bana hediye etmişsin. Buna karşılık ben de sana hediye gönderiyorum. Ancak benim hediyem, senin hediyenin tam karşılığı olmadığı için beni mâzur gör, kusura bakma.” demiş.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Dört şey vardır ki oruç, abdest ve diğer amellerin sevabını yok eder. Bunlar gıybet etmek, yalan söylemek, koğuculuk yapmak ve bakılması helal olmayan kadınlara bakmak.” (T. Gâfilîn)

SAĞLIĞIMIZ:

 Soğuk algınlığına yakalanmamak için!
Hava sıcaklıklarının gün içinde bile ani değişmesi ile soğuk algınlıkları artıyor. Toplu yerlerde bulunan kişiler arasında hızla yayılan soğuk algınlığından korunmak, tedâvisi hakkında bilgi sahibi olmaktan ehemmiyetlidir.
Soğuk algınlığında tedâviden daha ehemmiyetlisi hastalanmadan tedbir almak ve hastalığın bulaşmasını engellemektir.
• Sık sık bilhassa dışarıdan gelince elleri sabunla yıkamalı. Çocukları da buna alıştırmalıdır.
• Soğuk algınlığı olan kişilere yaklaşılmamalı.
• Aksırırken veya öksürürken mendil ile burun ve ağız kapatılmalıdır.
• Kış aylarında su içmeyi ihmal etmemeli ve sağlıklı gıdalar almalıdır.
• Sigara ve alkol kullanmamalıdır.
• Odanın havası kuru olmamalı, soba ve peteklerin üzerine uygun bir kap ile su konularak odanın havası nemlendirilmelidir. 
Hicrî:   23  Zilhıcce   1437  Fazilet Takvimi