قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : طُوبَى لِمَنْ عَمِلَ بِعِلْمِهِ وَأَنْفَقَ الْفَضْلَ مِنْ مَالِهِ وَأَمْسَكَ الْفَضْلَ مِنْ قَوْلِهِ. (هب)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : علمى إيله عمل أدن ، مالنيك فضله سنى إنفاق أدن ( ذكوة و صدقه سنى ورن ) ، فضولى ( بوش و لزومسوز ) سوزدن ديلنى طوطان كمسيه مجده لر اولسون . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “İlmi ile amel eden, malının fazlasını infâk eden (zekât ve sadakasını veren), fuzûlî (boş ve lüzumsuz) sözden dilini tutan kimseye müjdeler olsun.”
(Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)
Hicrî: 22 Ramazân 1445 Fazilet Takvim
ÂHİRETTEKİ EN BÜYÜK ÜZÜNTÜNÜN SEBEBİ
Tâbiîn’den Ebûbekir el-Hüzelî (rah.) şöyle anlattı: Biz, Hasan-ı Basrî’nin (rah.) yanında otururken birisi geldi ve “Az önce falancanın yanında idik, ölüm döşeğinde idi. Ona, kendisini nasıl hissettiğini sorduk.
“Vallâhi çok acı çekiyorum. Zannederim âhirete yolculuk vaktim geldi. Fakat şimdi onu bırakalım. Siz söyleyin; şu sandıkta bulunan, zekâtı ödenmemiş ve akrabaların hakkı gözetilmemiş yüz bin dirhem için ne dersiniz?” dedi. Biz, kendisine bu parayı ne diye biriktirdiğini sorduk. O da “Bunları sıkıntılı zamanlara karşı, idarecilerin zulmünden sakınmak ve kavmime karşı övünmek için biriktirmiştim.” cevabını verdi.
Bunun üzerine Hasan-ı Basrî (rah.) şöyle dedi: “Şu bedbaht adama bakın! Şeytan nasıl da kendisine gelip sıkıntılı zamanları ve idarecilerin zulmünü ileri sürerek Allâhü Teâlâ’nın kendisine emanet olarak verdiği şeyi harcamaktan sakındırmış. Vallâhi o; üzgün, pişman ve hakir bir hâlde ölerek bu malından ayrılacaktır.
Ey böyle bir mala vâris olan kişi! Şu adam gibi sakın sen de aldanma! Bu mal, sana helâl olarak geldi. Fakat hakkını vermeyerek bu malın senin üzerinde bir vebal olmasından sakın! Vallâhi bu mal sana, hiçbir şeye sarf etmeden biriktiren, biriktirmek için gece gündüz çalışan, bunun için sahralar, dağlar aşan, uygun olmayan yollardan toplayıp hakkı olanı ondan mahrum eden, topladığını keselere koyup ağızlarını sıkıca bağlayan, ondan ne zekât ödeyip ne de akrabalarını gözeten birinden gelmiştir.
Kıyamet günü birçok insan üzüntülere boğulacaktır. Yarın en büyük üzüntü de sizden birinizin kendi malını başkasının terazisinde görmesi olacaktır. Bu nasıl olur biliyor musunuz? Allâhü Teâlâ, birine bir mal ihsan eder ve bu malı, Allâh’ın hakkı olan yerlere infak etmesini emreder. Ancak bu kişi cimrilik edip hakları yerine getirmez. Neticede malı, vârislerine kalır ve kıyamet günü o malı, başkasının terazisinde görür. Bu, dile getirilemeyecek ne büyük bir üzüntü ve artık tevbesi olmayan bir pişmanlıktır.”
Hicrî: 22 Ramazân 1445 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder