قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يَتَقَارَبَ الزَّمَانُ فَتَكُونُ السَّنَةُ كَالشَّهْرِ وَالشَّهْرُ كَالْجُمُعَةِ وَتَكُونُ الْجُمُعَةُ كَالْيَوْمِ وَيَكُونُ الْيَوْمُ كَالسَّاعَةِ وَتَكُونُ السَّاعَةُ كَالضَّرْمَةِ بِالنَّارِ. (ت)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : ( زمانيك بركتى آزالب ) سنه آى قدار ، آى حفطه قدار ، حفطه كون قدار ، كون ساعت قدار و ساعت ده قورى اوطون آتشته يانماسى قدار قصالمادقجه قيامت قوبماياجقدر . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “(Zamanın bereketi azalıp) Sene ay kadar, ay hafta kadar, hafta gün kadar, gün saat kadar ve saat de kuru otun ateşte yanması kadar kısalmadıkça kıyamet kopmayacaktır.”
(Sünen-i Tirmizî)
Hicrî: 19 Şevval 1445 Fazilet Takvim
MUS’AB BİN UMEYR’İN (R.A.) ŞEHİT OLUŞU
Müslümanların Mekke’den Medine’ye hicretlerinin 3. yılında, yapılan Uhud Harbi’nde, İslâm sancağını Hz. Mus’ab (r.a.) taşıyordu. Okçuların yerlerinden ayrılması üzerine, düşman şiddetli bir hücum ile İslâm askerini arkadan vurdu ve bütün kuvvetleriyle Resûlullâh’a doğru hücum ettiler. Ashâb-ı Kirâm şiddetle çarpıştı. Resûlullâh’ın (s.a.v.) mübarek dişi şehit oldu ve mübarek yüzü yaralandı. Mus’ab (r.a.) elinde sancağıyla Peygamber Efendimizi (s.a.v.) müdafaa ve mücadeleye devam etti. Bu esnâda İbn-i Kamie, onun sağ koluna vurup kesti.
Mus’ab (r.a.) sancağı sol eline aldı ve düşürmemek için üzerine eğildi. İbn-i Kamie bu defa sol kolunu da kesti. Sonra Mus’ab (r.a.) sancağı, kesik kollarıyla tutup göğsüne yasladı. İbn-i Kamie, üçüncü defa mızrağıyla saldırdı ve onu şehit etti. Hz. Mus’ab şehit olunca sancağı, onun sûretinde bir melek aldı. Resûlullah (s.a.v.) “İleri ey Mus’ab, ileri!..” diyordu. Melek, Resûlullâh’a dönüp ‘Ben, Mus’ab değilim!..’ deyince Resûlullah (s.a.v.) sancağı alıp Ali bin Ebû Tâlib’e (r.a.) verdi.
Harpten sonra Resûlullah (s.a.v.) yüzünde bir üzüntü ile Hazret-i Mus’ab’ın (r.a.) yanına geldi. Sonra, Uhud şehitleri hakkında: “Müminlerden bir kısım erler vardır ki, Allâh’a verdikleri ahde sadâkat gösterdiler. Onlardan kimisi adağını ödedi (şehit oldu) ve kimisi de adağı(nı yerine getirmek, şehit olmak) için bekliyor. Hiçbir şekilde (sözlerini, hak yolundaki azim ve gayretlerini) değiştirmemişlerdir.” meâlindeki, Ahzâb Sûresi’nin 23. âyetini okuyup “Allâh’ın resûlü, kıyamet günü Allah katında sizin şehit olduğunuza şâhitlik edecektir. Ey insanlar! Bunları (Uhud şehitlerini) ziyaret ediniz ve onlara selâm veriniz. Nefsim, kudretinde olan Allâh’a yemin ederim ki, kıyamete kadar bu şehitlere selâm veren kimselere, onlar da muhakkak selâm verirler.” buyurdular.
Habbâb bin Eret (r.a.) dedi ki: Şehit olduğunda kırk yaşlarında olan Mus’ab bin Umeyr (r.a.), geride bir parça elbisesinden başka hiçbir şey bırakmamıştı. Kefenlemek için elbisesini başına örttüğümüzde ayakları açık kalıyor, ayaklarını örttüğümüzde başı açılıyordu. Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Elbisesiyle başını örtün, ayaklarını da ızhır otu ile örtün.” (Radıyallâhü anhüm)
Hicrî: 19 Şevval 1445 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder