قَالَ رَسُولُ اللهِ ﷺ : يَا عَائِشَةُ تَوَاضَعِي فَإِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ يُحِبُّ الْمُتَوَاضِعِينَ وَيُبْغِضُ الْمُتَكَبِّرِينَ. (كنز)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : أى عائشه ! متواضع ( آلجق كونوللى ) اول . محقق الله تعالى ، متواضع اولانلرى سور ، كبرلى اولانلره ده بغض أدر . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: Ey Âişe! Mütevazı (alçak gönüllü) ol. Muhakkak Allâhü Teâlâ, mütevazı olanları sever, kibirli olanlara da buğzeder.”
(Kenzü’l-Ummâl)
Hicrî: 12 Muharrem 1445 Fazilet Takvim
ALLAH, KİBİRLENENLERİ SEVMEZ
Allâhü Teâlâ, Lokman Sûresi’nin 18. âyet-i kerîmesinde -meâlen-: “Hem insanlara avurdunu şişirme (böbürlenip kibirlenme) ve yeryüzünde çalımla yürüme. Şüphe yok ki Allah, hiçbir kibirleneni sevmez.” buyurmaktadır. Bu âyet-i kerîme Lokman aleyhisselâm’ın oğluna yaptığı nasihatlerindendir. Yani; insanlara karşı kibirli bir vaziyet alarak onlardan yüzünü çevirme, hastalıklı bir şahıs gibi tavır takınma, mütebessim ol ve gururlanarak gezip durma. İnsanlara karşı çalım satan, kendisini başkalarının üstünde görüp duran kibirli kimseler, muhabbet-i İlâhiyye’ye lâyık olamazlar.
Tarihçi Ebu’l-Hasen-i Medâyinî şöyle anlattı: Hac mevsiminde Arafat’ta, altın işlemelerle süslü bir binek üzerinde bir adam gördüm. Etrafında birçok köle ve hizmetçi vardı. Orada bulunan insanlar, kendisine bakıyor; o adam ise tam bir kibir ve gurur içinde kimseye bakma tenezzülünde bulunmuyordu. Bu vaziyete çok hayret ettiğimden: “Ey Allâh’ın kulu! Burası kibirlenilecek yer değildir. Bineğinden in! Hizmetçilerini yanından uzaklaştır! Nefsini alçaltarak, büyük bir tevâzu içinde Allâh’ın huzuruna yönel ki Allah Azze ve Celle de rahmet ve mağfiretiyle senden razı olsun.” dedim. Fakat o, bana hiç iltifat etmedi ve ben de yanından uzaklaştım.
Bir sene sonra, Bağdat hududunda bulunan bir köprüden geçerken, o adamı, gözleri kör olmuş bir vaziyette dilencilik yaparken gördüm ve “Ey Allâh’ın kulu! Geçen sene, Arafat’ta (şu hâlde) gördüğüm kimse sen değil miydin?” dediğimde, “Evet, bendim. Lâkin o zaman bütün insanların tevâzu ve tezellül ettikleri bir mahalde, ben kibirlenip böbürlendiğim için, Cenâb-ı Allah, beni bu hâle düşürdü. Şimdi herkesten daha aşağı bir vaziyetteyim.” dedi.
Netice olarak, bir kimse kibir ve gurura sebep olan şeyleri kendinden uzaklaştırıp, Allah için tevâzu ve huşûa yönelirse; şeref ve izzet sahibi olur, insanların kalplerini kendisine meylettirir ve muhabbetlerini kazanır.
Hicrî: 12 Muharrem 1445 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder