قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ دَفَعَ غَضَبَهُ دَفَعَ
اللهُ عَنْهُ عَذَابَهُ. (فيض)
رسول الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بويوردولر ."اؤفكسنى دفع أدن كمسدن ، الله تعالى عذابى دفع أدر ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Öfkesini def’ eden kimseden, Allâhü Teâlâ azâbı def’ eder.”
(Feyzu’l-Kadîr)
Hicrî: 02 Şaban 1439 Fazilet
Takvimi
İNSANLARIN İHTİYAÇLARINI GÖRMEK
Ashâb-ı
Kirâm’dan Ebû Meryem es-Sekûnî, Halîfe Hazret-i Muâviye’yi ziyârete
gitti. Yanına girdiğinde Muâviye (radıyallâhü anh) onu hürmetle
karşıladı ve:
“Merhabâ Ey Ebû Meryem, buyur” diyerek yer gösterdi. Ebû Meryem (r.a.):
“Yanına herhangi bir ihtiyâcım için gelmedim. Sadece şu hadîs-i şerîfi nakledeceğim. Resûlullah Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduklarını işittim:
“Kim her hangi bir husûsda Müslümanlara âmir olur, kapısını da fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine kapatırsa, Allâhü Teâlâ da o kimsenin ihtiyâç ve sıkıntılı zamanlarında semânın kapılarını ona kapatır; yani duâlarını kabul etmez.”
Hazret-i Muâviye, gözyaşları içinde başını önüne eğdi. Sonra: “Ey Ebû Meryem! Hadîs-i şerîfi tekrar et” dedi. Tekrar dinledikten sonra, teşrîfatçısı Sa‘d ismindeki zâtı yanına çağırdı.
Sonra: “Ey Ebû Meryem! Hadîs-i şerîfi Resûlullah Efendimizden (s.a.v.) işittiğin üzere tekrar söyle!” dedi. Sa‘d’a da dinlettikten sonra:
“Allâhım, ben bu husustaki vebâli ve mesûliyeti Sa‘d’a yüklüyorum” dedi ve Sa‘d’a şöyle emretti:
“Bir ihtiyaç sahibi geldiğinde onu muhakkak yanıma ulaştıracaksınız. İhtiyâcını bize arzeder, artık ondan sonra şerîatin emri üzere gereken hükmü veririz.” (Müsnedü’ş-Şâmiyyîn)
Hazret-i Muâviye (radıyallâhü anh) devamlı şöyle derdi: “Yeryüzünde hilmimi; tahammül ve sabrımı aşacak hiçbir cehâlet, affımı aşacak hiçbir cürüm, cömertliğimin ulaşmayacağı hiçbir ihtiyaç kalmamasını dilerim.”
“Merhabâ Ey Ebû Meryem, buyur” diyerek yer gösterdi. Ebû Meryem (r.a.):
“Yanına herhangi bir ihtiyâcım için gelmedim. Sadece şu hadîs-i şerîfi nakledeceğim. Resûlullah Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduklarını işittim:
“Kim her hangi bir husûsda Müslümanlara âmir olur, kapısını da fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine kapatırsa, Allâhü Teâlâ da o kimsenin ihtiyâç ve sıkıntılı zamanlarında semânın kapılarını ona kapatır; yani duâlarını kabul etmez.”
Hazret-i Muâviye, gözyaşları içinde başını önüne eğdi. Sonra: “Ey Ebû Meryem! Hadîs-i şerîfi tekrar et” dedi. Tekrar dinledikten sonra, teşrîfatçısı Sa‘d ismindeki zâtı yanına çağırdı.
Sonra: “Ey Ebû Meryem! Hadîs-i şerîfi Resûlullah Efendimizden (s.a.v.) işittiğin üzere tekrar söyle!” dedi. Sa‘d’a da dinlettikten sonra:
“Allâhım, ben bu husustaki vebâli ve mesûliyeti Sa‘d’a yüklüyorum” dedi ve Sa‘d’a şöyle emretti:
“Bir ihtiyaç sahibi geldiğinde onu muhakkak yanıma ulaştıracaksınız. İhtiyâcını bize arzeder, artık ondan sonra şerîatin emri üzere gereken hükmü veririz.” (Müsnedü’ş-Şâmiyyîn)
Hazret-i Muâviye (radıyallâhü anh) devamlı şöyle derdi: “Yeryüzünde hilmimi; tahammül ve sabrımı aşacak hiçbir cehâlet, affımı aşacak hiçbir cürüm, cömertliğimin ulaşmayacağı hiçbir ihtiyaç kalmamasını dilerim.”
BİLMECELER:
Şekere benzer tadı yok, gökte uçar, kanadı yok? (Kar)
Gece baktım pek çok, gündüz baktım hiç yok? (Yıldızlar)
Gece baktım pek çok, gündüz baktım hiç yok? (Yıldızlar)
Hicrî: 02 Şaban 1439 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder