قَالَ
النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ لَا يَقْبَلُ مِنَ
الْعَمَلِ إِلَّا مَا كَانَ لَهُ خَالِصًا وَابْتُغِيَ بِهِ وَجْهُهُ. (ن)
بيغمبر أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) بويوردولر ."محقق
الله تعالى آنجق إخلاصلى اولرق و سادجه كندى رضاسى كوزتلرك يابلان عملى قبول أدر
."
Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Muhakkak Allâhü Teâlâ ancak ihlâslı olarak ve sadece kendi rızâsı gözetilerek yapılan ameli kabul eder.”
(Sünen-i Nesâî)
Hicrî: 06 Şaban 1439 Fazilet
Takvimi
ANCAK İHLÂSLA YAPILAN AMELLER KABUL OLUNUR
Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem) Efendimiz “Üzerinize en çok korktuğum şey, küçük şirktir.” buyurunca Sahâbe-i Kiram: “Küçük şirk nedir yâ Resûlallah?” dediler. Resûlullah (s.a.v) Efendimiz: “Riyâ’dır. Allâhü Teâlâ, kullarını amelleriyle mükâfatlandırdığı veya cezalandırdığı günde (mahşerde) onlara: Dünyada kime göstermek için amel işlediyseniz onlara gidiniz. Bakın bakalım onların yanında bir hayır, bir mükâfat bulabilecek misiniz?” buyuracaktır.
Bir hadîs-i kudsîde şöyle buyurulmuştur:
“Ben ortakların ortaklığından en uzak olanım. Kim bir amel işler de benden başkasını o amele ortak koşarsa ben ondan uzağım.”
Bu hadîs-i kudsî, Allâhü Teâlâ’nın, kendi rızâsı dışında yapılan amelleri kabul etmeyeceği hususunda bir delildir.
Allâhü Teâlâ, İsrâ Sûresi’nin 18 ve 19. âyetlerinde -meâlen- şöyle buyurmuştur:
“Her kim (yaptığı amelinin karşılığını dünyada) peşin istiyorsa biz ona ve istediğimize dünyada dilediğimiz kadar peşin veririz. Sonra da kınanmış ve rahmetten kovulmuş olarak ona cehennemi tahsis ederiz.
Her kim de mü’min olarak lâyıkı vechile (gerektiği gibi) çalışarak âhireti isterse işte bunların çalışmaları makbul olur.”
Bu âyet-i kerîme, Allah rızâsının dışında bir şey için yapılan amellere âhirette bir sevap olmayacağını ve karşılığının Cehennem olacağını beyan buyurmaktadır. Kim de amelini Allah rızâsı için yaparsa onun ameli makbul olur.
Allah rızâsından başka şeyler için amel işleyenlerin nasibi yorgunluk ve rahatsızlıktan ibarettir.
Nitekim hadîs-i şerîfte “Nice oruç tutanlar vardır ki, onun oruçtan nasîbi ancak susuzluk ve açlıktır. Nice gece kalkıp namaz kılanlar da vardır ki onların bundan nasîbi ancak uykusuzluk ve ayakta durmaktır.” buyurulmuştur.
Bir hadîs-i kudsîde şöyle buyurulmuştur:
“Ben ortakların ortaklığından en uzak olanım. Kim bir amel işler de benden başkasını o amele ortak koşarsa ben ondan uzağım.”
Bu hadîs-i kudsî, Allâhü Teâlâ’nın, kendi rızâsı dışında yapılan amelleri kabul etmeyeceği hususunda bir delildir.
Allâhü Teâlâ, İsrâ Sûresi’nin 18 ve 19. âyetlerinde -meâlen- şöyle buyurmuştur:
“Her kim (yaptığı amelinin karşılığını dünyada) peşin istiyorsa biz ona ve istediğimize dünyada dilediğimiz kadar peşin veririz. Sonra da kınanmış ve rahmetten kovulmuş olarak ona cehennemi tahsis ederiz.
Her kim de mü’min olarak lâyıkı vechile (gerektiği gibi) çalışarak âhireti isterse işte bunların çalışmaları makbul olur.”
Bu âyet-i kerîme, Allah rızâsının dışında bir şey için yapılan amellere âhirette bir sevap olmayacağını ve karşılığının Cehennem olacağını beyan buyurmaktadır. Kim de amelini Allah rızâsı için yaparsa onun ameli makbul olur.
Allah rızâsından başka şeyler için amel işleyenlerin nasibi yorgunluk ve rahatsızlıktan ibarettir.
Nitekim hadîs-i şerîfte “Nice oruç tutanlar vardır ki, onun oruçtan nasîbi ancak susuzluk ve açlıktır. Nice gece kalkıp namaz kılanlar da vardır ki onların bundan nasîbi ancak uykusuzluk ve ayakta durmaktır.” buyurulmuştur.
(Tenbîhü’l-Gâfilîn)
Hicrî: 06 Şaban 1439 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder