قَالَ رَسُولُ
اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّمَا يُبْعَثُ النَّاسُ عَلَى
نِيَّاتِهِمْ. (هـ)
رسول
الله أفندمز ( ﷺ ) بيوردولر
، " إنسانلر آنجق نيتلرى أؤزرينه بَعْث ( قبرلرندن
قالديريلب محشره سَوْك ) اولونور . "
Resûlullah Efendimiz
sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “İnsanlar ancak niyetleri üzerine ba’s
(kabirlerinden kaldırılıp mahşere sevk) olunurlar.
” (Sünen-i İbn-i
Mâce)
Hicrî: 14 Zilhicce 1441 Fazilet
Takvim
AMELLERDE NİYETİN EHEMMİYETİ
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: “Ameller(in hükmü) ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.” (Sahîh-i Buhârî)
Ameller; itâat-ibâdet, isyân-günah ve mübah olmak üzere üç kısımdır.
Günah olan bir amelin değişmesi, yani kişinin niyetine göre hayır olması düşünülemez. Meselâ, başkasının malı ile bir kimseyi doyurmak, haram mal ile mescit inşâ ettirmek gibi. Ancak hadîs-i şerîfte de buyurulduğu üzere: “Bir kimse kötü bir iş işlemek ister de onu yapmazsa, Allâhü Teâlâ, o kimseye divânında (amel defterinde) tam bir hasene sevâbı yazdırır.” (Muttefekun aleyh)
Tâat, yani ibâdet olan ameller ise hem asıl olarak hem de fazîlet cihetinden niyete bağlıdır. Asıl olan, bir ibâdeti yaparken Allâhü Teâlâ’nın rızâsını kazanmaya niyet etmektir. Şâyet riyâ maksadıyla yapılırsa, bu amel, ibâdet değil masiyet olur. Fazîlet cihetinden, yapılan bir ibâdetle birden çok hayra güzelce niyet edilirse, mükâfâtı da o kadar ziyâdeleşir.
Mübah olan amellerde ise niyet olmazsa karşılığında bir mükâfât olmaz. Fakat yapılacak güzel bir niyetle mübah olan fiiller, Allâhü Teâlâ’ya yaklaştırıcı amellerden olabilir. Bu gibi bir niyetten mahrum kalmak ne büyük bir hüsrandır. Şu bir hakîkattir ki mübâhlardan, Allah için yapılan her şey ibâdettir. Allah rızâsı kastedilmeden yapılan amellerin ise helâli hesâb, harâmı azabdır.
Ameller; itâat-ibâdet, isyân-günah ve mübah olmak üzere üç kısımdır.
Günah olan bir amelin değişmesi, yani kişinin niyetine göre hayır olması düşünülemez. Meselâ, başkasının malı ile bir kimseyi doyurmak, haram mal ile mescit inşâ ettirmek gibi. Ancak hadîs-i şerîfte de buyurulduğu üzere: “Bir kimse kötü bir iş işlemek ister de onu yapmazsa, Allâhü Teâlâ, o kimseye divânında (amel defterinde) tam bir hasene sevâbı yazdırır.” (Muttefekun aleyh)
Tâat, yani ibâdet olan ameller ise hem asıl olarak hem de fazîlet cihetinden niyete bağlıdır. Asıl olan, bir ibâdeti yaparken Allâhü Teâlâ’nın rızâsını kazanmaya niyet etmektir. Şâyet riyâ maksadıyla yapılırsa, bu amel, ibâdet değil masiyet olur. Fazîlet cihetinden, yapılan bir ibâdetle birden çok hayra güzelce niyet edilirse, mükâfâtı da o kadar ziyâdeleşir.
Mübah olan amellerde ise niyet olmazsa karşılığında bir mükâfât olmaz. Fakat yapılacak güzel bir niyetle mübah olan fiiller, Allâhü Teâlâ’ya yaklaştırıcı amellerden olabilir. Bu gibi bir niyetten mahrum kalmak ne büyük bir hüsrandır. Şu bir hakîkattir ki mübâhlardan, Allah için yapılan her şey ibâdettir. Allah rızâsı kastedilmeden yapılan amellerin ise helâli hesâb, harâmı azabdır.
(et-Tefsîru’l-Kebîr)
BİLMECELER:
Dolu gelir boş gider, ağzımıza hoş gelir? (Kaşık)
Yola gider izi yok, canı var kanı yok, başı var saçı yok? (Arı)
Ben giderim o gider, üstümde gölge eder? (Şemsiye)
Hayvanlar içinde dilsiz? (Balık)
Ben giderim o gider, ben varmadan haber eder? (Ayaklar)
Yola gider izi yok, canı var kanı yok, başı var saçı yok? (Arı)
Ben giderim o gider, üstümde gölge eder? (Şemsiye)
Hayvanlar içinde dilsiz? (Balık)
Ben giderim o gider, ben varmadan haber eder? (Ayaklar)
Hicrî: 14 Zilhicce 1441 Fazilet
Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder