6 Ağustos 2024 Salı

İNSANLARI İDARE ETMEK, YAĞCILIĞI TERK ETMEK


قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : مُدَارَاةُ النَّاسِ صَدَقَةٌ. (طس)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : إنسانلره مدارى إيله معامله أتمك ( كولر يوز كوسترمك و إي داورانمق ) ، صدقه در . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  “İnsanlara müdârâ ile muâmele etmek (güler yüz göstermek ve iyi davranmak), sadakadır.”

(Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat)

Hicrî:    02  Safer  1446  Fazilet Takvim

 

İNSANLARI İDARE ETMEK, YAĞCILIĞI TERK ETMEK

 

Müdârâ: Zâhiren dostluk göstererek güler yüzlü olmak, sulh ve salâh üzere olmak, insanlara güzel ve iltifâtkârâne muâmelede bulunmaktır. Müdârâ, muvaffakiyete vesiledir. Lüzumsuz müdâra ise müdâheneden, yani yağcılıktan, dalkavukluktan sayılır ve kişinin diğer insanlar gözünde kadrinin düşmesine sebep olur.

Müdâhene ise, dalkavukluk ile yüze gülmek, yalan yere muhabbet göstermek, birinin yüzüne karşı kalbindekinin zıttına olarak muhabbet ve samimiyet göstermektir.

Müdâhene ile müdâra arasındaki fark: Müdârâ, insanın, nefsini ıslâh için sermayesi olan vaktini, dininde herhangi bir kınamaya maruz kalmayacak surette insanlarla güzel geçinerek geçirmesidir. Müdâhene ise insanın fiillerine, Cenâb-ı Hakk’ın razı olmayacağı huyları karıştırmasıdır.

Hasan-ı Basrî (rah.), “İnsanlara, sana nasıl dost olmalarını istiyorsan öyle arkadaşlık yap.” buyurmuştur.

Hazret-i Ali’nin (r.a.) oğlu Muhammed İbnü’l-Hanefiyye (r.a.) buyurmuştur ki: “Hoşlanmadığı hâlde aynı mecliste bulunmak mecburiyetinde kaldığı kimselere, Cenâb-ı Hak, onlardan kurtarıncaya yahut bir çıkış yolu gösterinceye kadar, dinin hoş gördüğü surette idare ile davranmayan hikmet sahibi değildir.”

İbrahim bin Edhem (rah.) şöyle dedi: “Ebu’d-Derdâ (r.a.), hanımı Ümmü’d-Derdâ ile evlendiklerinde, ‘Ben öfkelenirsem sabırla beni idare et. Sen öfkelenirsen ben de seni idare edeyim. Eğer böyle yapmazsak pek çabuk ayrılırız.’ demiştir.”

İnsanların bazı kusurlarını görmezden gelerek onları idâre etmeyen ve yaptıkları iyilikleri takdir etmeyen kimse kederli yaşar, insanların dostluğunu kazanmak yerine düşmanlık ve buğzunu kazanır. Hakîkî dostunu idare ettiği gibi fena arkadaşını idare edemeyen kimse akıllı değildir. Bir kimse, herhangi bir arkadaşında bir kusur görüp de onu hemen terk ederse arkadaşlık kuracak kimse bulamaz.

Hazret-i Ali (r.a.) buyurmuştur ki: “Hile ile iş görme! Çünkü o, fena kimselerin ahlâkıdır. Kardeşine, iyi ya da kötü hangi hâlde olursa olsun samimi olarak nasihatte bulun ve yardımcı ol. Onu bir hata etmiş bulursan yalnız bırakma, doğru yola davet et.”

Hicrî:    02 Safer  1446  Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder