3 Ağustos 2024 Cumartesi

İSLÂM HUKUKU, HUKUKLARIN EN ÜSTÜNÜDÜR


 

قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى : اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ دِينًا. (سورة المائدة، ٣)

الله تعالى شويله بيوردى ( مئالا ) : إشته بو كون ، سزيك إيجن ديننزى كماله أرديردم ، أؤزرينزدكى نعمتمى تماملادم و سزيك إيجن دين اولرق إسلامه راضى اولدم . "

Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen:  “İşte bugün, sizin için dininizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’a razı oldum...”

(Mâide Sûresi, âyet 3)

Hicrî:    28  Muharrem  1446  Fazilet Takvim

 

İSLÂM HUKUKU, HUKUKLARIN EN ÜSTÜNÜDÜR

 

Osmanlı’nın Rum asıllı gayrimüslim devlet adamlarından Sava Paşa, İslâm hukukuna dair yaptığı tetkikler neticesinde şunları söylemiştir:

İslâm hukuku ile Roma hukukunun menbalarının birbirinden farklı bulunduğu şüphesizdir. Jüstinyanus hukukunun esası, Hristiyan ahlâkıyla şekillenmiş bir akla dayanmaktadır. İmâm-ı Âzam’ın cemettiği İslâm hukuku ise Allâhü Teâlâ’nın kelâmına (Kur’ân-ı Kerîm’e) ve Peygamber (s.a.v.) Hazretlerinin sünnetlerine istinâd etmektedir. İslâm kanununun tek bir maddesi, tek bir hükmü mevcut değildir ki, İslâm hukuk âbidesinin bu iki temel taşından birisine istinâd etmiş bulunmasın.

İslâmiyet, insanlığı dünya ve âhirette saadete nâil etmek suretiyle idare edeceğini, Allâhü Teâlâ’nın namına vaat etmiş bulunmaktadır.

Dünyevî hayatında muvaffak olmak isteyen ve aynı zamanda ebedî hayatının teminini de arzu eden kimseye İslâmiyet’in büsbütün yeni yollar açtığı hususu inkâr olunamaz hakikatlerdendir. Hazret-i Muhammed’in (s.a.v.) neşretmiş olduğu din, mükemmel hukukî hükümleri ihtivâ etmektedir. İslâmiyet’in kanunu, âlem şümuldür.

Mesela: Fertlerin, ictimâî münasebetlerini tesis husûsunda yakınlarına karşı yapmakta mecbur bulundukları nakdî yardımları, Hazret-i Muhammed (s.a.v.), tamamıyla yeni bir şekilde, çok amelî (işlenebilir), binâenaleyh daha fazla tesiri bulunan bir sûrette emir buyurmuş; zayıflara yardım kaidesine kanunî kıymetini vermiştir. “Fakirlerin, zenginlerin servetinde hissesi mevcuttur.” kaidesini tesis etmiş, ancak bunlara ait hisseye bizzât el koymaları husûsunu menetmiştir. Zenginden alınan hisseyi, fakirlerin yardımına tahsîs etmiştir. Böylelikle hem zenginin hırs ve tamahına dizgin vurmuş hem de aynı şekilde fakirin her türlü meydana gelecek gayrimeşrû arzu ve teşebbüslerine, aşılması mümkün olmayan bir set çekmiştir.

Hicrî:    28 Muharrem  1446  Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder