23 Ağustos 2024 Cuma

HAZRET-İ EBÛBEKİR’İN DİNDEKİ SALÂBETİ


 

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِنَّ الرَّجُلَ مِنْ أَهْلِ عِلِّيِّينَ لَيُشْرِفُ عَلَى أَهْلِ الْجَنَّةِ فَتُضِيءُ الْجَنَّةُ لِوَجْهِهِ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ وَإِنَّ أَبَا بَكْرٍ وَعُمَرَ لَمِنْهُمْ وَأَنْعَمَا. (د)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : محقق جنتيك أك يوجه مقامنه صاحب كمسلردن بريسى ، ( درجسى آشاغيده اولان ) جنت أهلنه بقار ده بتون جنت صنكى بارلق يلدزله آيدنلانمش ير يوزى كبى اونون يوزى ( نون نورى ) إيله آيدنلانر . و محقق أبى بكر و عمر ده اونلارداندر ، اونلاريك مقامى هبسندن يوجه در . "

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:  “Muhakkak Cennet’in en yüce makamına sahip kimselerden birisi, (derecesi aşağıda olan) Cennet ehline bakar da bütün Cennet sanki parlak yıldızla aydınlanmış yeryüzü gibi onun yüzü(nün nuru) ile aydınlanır. Ve muhakkak Ebûbekir ve Ömer de onlardandır, onların makamı hepsinden yücedir.”

(Sünen-i Ebû Dâvud)

Hicrî:    19  Safer  1446  Fazilet Takvim

 

HAZRET-İ EBÛBEKİR’İN DİNDEKİ SALÂBETİ

 

Hz. Âişe-i Sıddîka (r. anhâ) Validemiz şöyle anlatmıştır:

İslâm’ın ilk zamanlarında Mekke’de iken Müslümanlar, müşrikler tarafından şiddetli ezâ ve cefalara maruz kalmışlardı. Bu sırada babam Ebûbekir de bazı Müslümanlar gibi Habeşistan’a hicret etmeye teşebbüs etti. Mekke’den çıkıp Yemen’e beş gecelik mesafede olan Birkü’l-Ğımâd denilen yere kadar gitmişti. Orada Hûnoğulları kabilesinden el-Kâre aşiretinin reîsi İbnü’d-Düğunne ile karşılaştı. İbnü’d-Düğunne, kendisine nereye gittiğini sorunca babam, “Kavmim (Kureyş) beni yurdumdan çıkmaya mecbur etti. Ben de hicret edip, Rabb’ime ibadet etmek istiyorum.” dedi.

İbnü’d-Düğunne, “Senin gibi bir zât çıkmaz ve çıkarılamaz. Sen, insanlara başkasının yanında bulamadığını verirsin, akrabalığı gözetirsin, düşkünün elinden tutarsın, müsafirperversin. Ben, seni himaye edeceğim. Sen dön, kendi beldende Rabb’ine ibadete devam et.” dedi. Bunun üzerine babam, İbnü’d-Düğunne ile Mekke’ye döndü.

İbnü’d-Düğunne, Kureyş’in büyükleriyle görüştü. Hz. Ebûbekir’in güzel vasıflarını saydı. Kimse itiraz etmediğinden himayesi kabul edilmişti. Fakat ona, “Ebûbekir’e söyle, namazıyla ve Kur’ân-ı Kerîm okumasıyla bizi rahatsız etmesin ve onları âşikâre yapmasın; kendi evinin içinde istediği kadar namaz kılsın ve okusun. Zira biz, kadınlarımıza ve çocuklarımıza tesir etmesini istemiyoruz.” dediler.

İbnü’d-Düğunne de bunu babama iletti. Babam, bir müddet ibadetine ve okumaya evin içinde devam etti. Sonra, evin önünde bir namazgâh yaptı. Orada ibadet etmeye ve Kur’ân-ı Kerîm okumaya başladı. Çoğu vakit de gözyaşlarını tutamaz ağlardı. Müşriklerin kadın ve çocukları oraya gelip onun bu hâline hayretle bakarlardı. Bu hâl, müşrikleri ürküttü. İbnü’d-Düğunne’ye haber gönderdiler. “Ebûbekir’e söyle, ya evinin içinde ibadet etmeye devam etsin veya himayeni sana iade etsin.” dediler. İbnü’d-Düğunne, hâli babama haber verince babam, “Ben, Allah Azze ve Celle’nin himayesinde olmaya râzıyım.” deyip himayeyi reddettiğini bildirdi. Bu hâdiseden sonra ise Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), Müslümanlara, Medîne-i Münevvere’ye hicret izninin çıktığını haber verdiler.

Hicrî:    19 Safer  1446  Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder