قالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ لاَ يَنْزِعُ
الْعِلْمَ بَعْدَ أَنْ أَعْطَاکُمُوهُ اِنْتِزَاعًا، وَلٰكِنْ يَنْتَزِعُهُ
مِنْهُمْ مَعَ قَبْضِ الْعُلَمَاءِ بِعِلْمِهِمْ فَيَبْقَى نَاسٌ جُهَّالٌ
يُسْتَفْتَوْنَ فَيُفْتُونَ بِرَأْيِهِمْ ، فَيُضِلُّونَ وَيَضِلُّونَ. (خ)
رسول
الله أفندمز ( ﷺ ) بيوردولر ،: " الله
تعالى ، علمى سزه إحسان بيوردقدان صكره ( حافظه نزدان ) ظورله سوكوب آلماز . لكن
جمعيتيك عالم اولانلرنى علملرى إيله برابر جمعيت إيجندن آلير . آرتق قره جاهل بر
زمره قالير . او صراده إنسانلر ( دينى إهتياجلرنى ) بونلردان سورارلر ، اونلرده شحصى
كوروشلرى إيله جواب وره رك هم حلقى إضلال أدرلر همده كنديلرى ضلالتده قالرلر ."
Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdular: “Allâhü Teâlâ, ilmi size
ihsan buyurduktan sonra (hâfızanızdan) zorla söküp almaz. Lâkin cemiyetin âlim
olanlarını ilimleriyle beraber cemiyet içinden alır. Artık kara câhil bir zümre
kalır. O sırada insanlar (dînî ihtiyaçlarını) bunlardan sorarlar, onlar da
şahsî görüşleri ile cevap vererek hem halkı idlâl ederler hem de kendileri
dalâlette kalırlar.”
(Sahîh-i Buhârî)
Hicrî: 05 Rebiulâhir 1441 Fazilet
Takvimi
BİLMİYORUM DEMEKTEN UTANMA
Hazret-i Ali (kerremallâhü vecheh) şöyle buyurdu:
“Benden şu beş şeyi iyi öğreniniz. Siz bunları öğrenmek için develerinize binip dünyayı gezseniz, develeriniz bitkin düşerdi de bunları yine bulamazdınız:
1. Hiç kimse Rabbinden başkasından bir şey ümid etmesin.
2. Günâhından başka bir şeyden korkmasın.
3. Bilmeyen kimse, bilmediği şeyi sorup öğrenmekten utanmasın.
4. Âlim kimse de bilmediği bir şey sorulduğu zaman “(Ben bilmiyorum) en doğrusunu Allâhü Teâlâ bilir.” demekten asla utanmasın.
5. Sabrın îmândaki yeri; başın ceseddeki yeri gibidir. Sabrı olmayanın (kâmil) îmânı olmaz.” (Hılyetü’l-Evliyâ)
“Benden şu beş şeyi iyi öğreniniz. Siz bunları öğrenmek için develerinize binip dünyayı gezseniz, develeriniz bitkin düşerdi de bunları yine bulamazdınız:
1. Hiç kimse Rabbinden başkasından bir şey ümid etmesin.
2. Günâhından başka bir şeyden korkmasın.
3. Bilmeyen kimse, bilmediği şeyi sorup öğrenmekten utanmasın.
4. Âlim kimse de bilmediği bir şey sorulduğu zaman “(Ben bilmiyorum) en doğrusunu Allâhü Teâlâ bilir.” demekten asla utanmasın.
5. Sabrın îmândaki yeri; başın ceseddeki yeri gibidir. Sabrı olmayanın (kâmil) îmânı olmaz.” (Hılyetü’l-Evliyâ)
DİN BÜYÜKLERİNE UYMAK
Cenâb-ı Hak -meâlen-: “Bir de peygamber size her ne (emir) verirse tutun, nehyettiğinden de sakının...” (Haşr S., âyet 7) buyurmuştur. Biz, Kur’ân-ı Kerîm, hadîs-i şerîfler ve büyük âlim ve evliyanın sözlerine îtibar ederiz ki Cenâb-ı Hakk’ın inâyetine, Peygamberimizin (s.a.v.) şefâatine, İslâm büyüklerinin himmet ve yardımına kavuşalım.
İslâm büyüklerinin tavsiye ettikleri ile meşgul oluruz. Çünkü onların emrettikleri ile meşgul olmak, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hadîs-i şerîflerini anlamaya ulaştırır. Hadîs-i Nebevî de Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın hakîkatlerini anlamaya vesîle olur. Ölüm bize ulaşıncaya kadar yüksek makamlara ermek için bunların her biri ile meşgul oluruz.
İnsan evrâd, ezkâr ve dînin emrettiği ameller ile ne kadar çok meşgul olursa manevî mertebesi o kadar yüksek olur. Peygamberler Aleyhimüssalâtü Vesselâm, vazîfelerinin başlangıcından ömürlerinin nihâyetine kadar hep Cenâb-ı Hakk’a yaklaşmak, onun zâhirî ve bâtınî nîmetlerine şükretmek ve ümmetlerine dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşturacak yolu öğretmekle ve devamlı ibâdet etmekle meşgul oldular. Peygamberler böyle ise ya diğer insanların hâli nasıl olur düşünmelidir. (Tamâmü’l-Feyz, İ. Hakkı Bursevî)
İslâm büyüklerinin tavsiye ettikleri ile meşgul oluruz. Çünkü onların emrettikleri ile meşgul olmak, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hadîs-i şerîflerini anlamaya ulaştırır. Hadîs-i Nebevî de Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın hakîkatlerini anlamaya vesîle olur. Ölüm bize ulaşıncaya kadar yüksek makamlara ermek için bunların her biri ile meşgul oluruz.
İnsan evrâd, ezkâr ve dînin emrettiği ameller ile ne kadar çok meşgul olursa manevî mertebesi o kadar yüksek olur. Peygamberler Aleyhimüssalâtü Vesselâm, vazîfelerinin başlangıcından ömürlerinin nihâyetine kadar hep Cenâb-ı Hakk’a yaklaşmak, onun zâhirî ve bâtınî nîmetlerine şükretmek ve ümmetlerine dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşturacak yolu öğretmekle ve devamlı ibâdet etmekle meşgul oldular. Peygamberler böyle ise ya diğer insanların hâli nasıl olur düşünmelidir. (Tamâmü’l-Feyz, İ. Hakkı Bursevî)
Hicrî: 05 Rebiulâhir 1441 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder