قالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: بَادِرُوا بِالْأَعْمَالِ فِتَنًا
كَقِطَعِ اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ يُصْبِحُ الرَّجُلُ مُؤْمِنًا وَيُمْسِي كَافِرًا
وَيُمْسِي مُؤْمِنًا وَيُصْبِحُ كَافِرًا يَبِيعُ أَحَدُهُمْ دِينَهُ بِعَرَضٍ
مِنَ الدُّنْيَا. (ت)
رسول الله أفندمز ( ﷺ ) بيوردولر ،: " قرانلق
كجه بارجالرى كبى بر تقم فتنه لر ( حرب لر ، ظلم لر ) اورطايه جقمادان أؤنجه صالح
عمللر إشلميه قوشون ، عجله أديك . إنسان ( لردان بعضسى او فتنه لر إيجنده ) مؤمن
اولرق صبحلر ، كافر اولرق آقشاملر ، مؤمن اولرق آقشاملر ، كافر اولرق صبحلر .
اونلردان بعضسى دنلرنى ، دنيا منفعتى قارشلغنده صطرلر ."
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Karanlık gece
parçaları gibi birtakım fitneler (harbler, zulümler) ortaya çıkmadan önce sâlih
ameller işlemeye koşun, acele edin. İnsan(lardan bazısı o fitneler içinde)
mümin olarak sabahlar, kâfir olarak akşamlar, mümin olarak akşamlar, kâfir
olarak sabahlar. Onların bazısı dinlerini, dünya menfaati karşılığında
satarlar.”
(Sünen-i Tirmizî)
Hicrî: 13 Rebiulâhir 1441 Fazilet
Takvimi
GENÇLİĞİ FAZÎLETLİ AMELLERLE GEÇİRMELİDİR
İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri, Mektûbât-ı Şerîfe’sinde buyurdular: “Ey evladım, cemiyet sebeplerinin hepsinin müyesser olduğu fırsat vakti olan bu vakitte, sonra yaparım deyip tehir etmeye asla yer yoktur. Vakitlerin en kıymetlisi olan gençlik yıllarını, en fazîletli ameller işleyerek geçirmek lazımdır. Bu en fazîletli ameller de Allâhü Teâlâ’ya itâat ve ibâdettir.
Yine haramlardan ve şer’an (dîne göre) şüpheli şeylerden sakınarak beş vakit namazı cemâatle eda etmeye devam etmek lazımdır. Nisab mevcut olduğu takdirde zekâtı vermek de İslâm’ın zarûriyyâtındandır. Bunu da isteyerek ve lütuf kabul ederek eda etmek lazımdır. Allâhü Teâlâ, kullarına kâmil olan keremi sebebiyle, bir gün ve gecede (namaz için) sadece beş vakti tayin etmiş; (zekât için) nâmiye, yani vasfında çoğalma olan mallar ile sâime, yani yılın çoğunu otlakta geçiren hayvanlardan da tahkîkan ve takrîben kırkta birini fakirler için tayin etmiştir. Mübahları işlemek için de geniş bir meydan bırakmıştır.
Yirmi dört saatten sadece bir saati Allâhü Teâlâ’ya ibadette geçirmek hususunda tembellik göstermek; kırk hisseden birini fakirlere vermekte cimrilik yapmak; mübahlar için ayrılan bu kadar geniş dâireden çıkıp haram ve şüpheli şeylere düşmek ne kadar büyük insafsızlıktır.
Nefs-i emmârenin sultan olduğu ve mel’ûn şeytanın kahraman olduğu gençlik vaktinde, azıcık bir amel için çok büyük ecirler verilir. Yarın ihtiyarlık günleri gelip hislerde ve kuvvette zayıflık meydana geldiği, cemiyet sebepleri dağılıp kaybolduğu zamana ulaştığında pişmanlık ve üzüntüden başka bir şey eline geçmez. Belki yarına da çıkamayıp, bir nevi tevbe olan pişmanlık ve üzüntü fırsatını da yakalayamazsın. Peygamber Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) haber verdiği ve âsî müminleri sakındırdığı ebedî ve dâimî azab önümüzde gelecektir, asla geri kalmayacaktır…”
Yine haramlardan ve şer’an (dîne göre) şüpheli şeylerden sakınarak beş vakit namazı cemâatle eda etmeye devam etmek lazımdır. Nisab mevcut olduğu takdirde zekâtı vermek de İslâm’ın zarûriyyâtındandır. Bunu da isteyerek ve lütuf kabul ederek eda etmek lazımdır. Allâhü Teâlâ, kullarına kâmil olan keremi sebebiyle, bir gün ve gecede (namaz için) sadece beş vakti tayin etmiş; (zekât için) nâmiye, yani vasfında çoğalma olan mallar ile sâime, yani yılın çoğunu otlakta geçiren hayvanlardan da tahkîkan ve takrîben kırkta birini fakirler için tayin etmiştir. Mübahları işlemek için de geniş bir meydan bırakmıştır.
Yirmi dört saatten sadece bir saati Allâhü Teâlâ’ya ibadette geçirmek hususunda tembellik göstermek; kırk hisseden birini fakirlere vermekte cimrilik yapmak; mübahlar için ayrılan bu kadar geniş dâireden çıkıp haram ve şüpheli şeylere düşmek ne kadar büyük insafsızlıktır.
Nefs-i emmârenin sultan olduğu ve mel’ûn şeytanın kahraman olduğu gençlik vaktinde, azıcık bir amel için çok büyük ecirler verilir. Yarın ihtiyarlık günleri gelip hislerde ve kuvvette zayıflık meydana geldiği, cemiyet sebepleri dağılıp kaybolduğu zamana ulaştığında pişmanlık ve üzüntüden başka bir şey eline geçmez. Belki yarına da çıkamayıp, bir nevi tevbe olan pişmanlık ve üzüntü fırsatını da yakalayamazsın. Peygamber Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) haber verdiği ve âsî müminleri sakındırdığı ebedî ve dâimî azab önümüzde gelecektir, asla geri kalmayacaktır…”
(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/m.96)
Hicrî: 13 Rebiulâhir 1441 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder