قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِتَّقُوا الْحَجَرَ الْحَرَامَ
فِي الْبُنْيَانِ فَإِنَّهُ أَسَاسُ الْخَرَابِ. (فيض)
رسول
الله أفندمز ( ﷺ ) بيوردولر ،: " بنا
أتديكنز شيلرده حرام طاش بولنماسندان صاقنيك . جونكى بو ( حرام طاش بولوندورمق او
بنانيك ) حراب اولماسنيك آصلى و أساسى در ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Binâ ettiğiniz şeylerde haram taş bulunmasından sakının. Çünkü bu (haram taş
bulundurmak o binânın) harâb olmasının aslı ve esasıdır.”
(Feyzü’l-Kadîr)
Hicrî: 27 Rebiulâhir 1441 Fazilet
Takvimi
HARAMDAN SAKINMAK
Akıllı kimse haram kazançtan ve haram yemekten son derece sakınmalıdır. Çünkü haram, maddî-mânevî cezâlara, acılara ve kıyâmet gününde de azâba sebep olur. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:
“Haramla gıdâlanan hiçbir vücut (cehennem ateşiyle temizlenmedikçe) cennete giremez. Haramdan beslenen her vücuda lâyık olan cehennem ateşidir.”
Ancak Allâhü Teâlâ’ya tevbe edip hasımlarını râzı eden yahut bir şefâate nâil olan veya sırf Hazret-i Allâh’ın fazlıyla mağfiret olunan kimseler bu hadîsin şümûlü hâricindedirler.
Âyet-i celîlede -meâlen-: “Ey insanlar! Yeryüzündeki nîmetlerin helâl, tertemiz olanlarından yiyiniz…”
(Bakara Sûresi, âyet 168) buyurulmuştur.
Bu âyet-i celîle Huzâa, Sakîf ve Benî Âmir kabîlelerinin, Allâh’ın helâl kıldığı bazı şeyleri kendilerine haram kıldıkları vakit nâzil olmuştur ve Cenâb-ı Hak bundan menetmiştir.
İbn-i Abbas (radıyallâhü anhümâ) dedi ki:
Bu âyet-i celîle Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) yanında okundu. Sa’d bin Ebû Vakkâs (r.a.) ayağa kalkarak dedi ki:
“Yâ Resûlallâh! Allâhü Teâlâ’ya duâ et de beni duâsı müstecâb (makbûl) kimselerden kılsın.” Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:
“Ey Sa’d, temiz ve helâlinden ye, duân makbul olsun. Muhammed’in nefsini kudretinde tutan Allâh’a yemîn ederim ki muhakkak bir adam haramdan bir lokmayı boğazına atarsa kırk gün onun hayırlı ameli kabul olunmaz. Hangi kul ki bedenini haramla ve faizle beslerse ona lâyık olan cehennemdir.”
Bu âyet-i celîle Huzâa, Sakîf ve Benî Âmir kabîlelerinin, Allâh’ın helâl kıldığı bazı şeyleri kendilerine haram kıldıkları vakit nâzil olmuştur ve Cenâb-ı Hak bundan menetmiştir.
İbn-i Abbas (radıyallâhü anhümâ) dedi ki:
Bu âyet-i celîle Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) yanında okundu. Sa’d bin Ebû Vakkâs (r.a.) ayağa kalkarak dedi ki:
“Yâ Resûlallâh! Allâhü Teâlâ’ya duâ et de beni duâsı müstecâb (makbûl) kimselerden kılsın.” Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:
“Ey Sa’d, temiz ve helâlinden ye, duân makbul olsun. Muhammed’in nefsini kudretinde tutan Allâh’a yemîn ederim ki muhakkak bir adam haramdan bir lokmayı boğazına atarsa kırk gün onun hayırlı ameli kabul olunmaz. Hangi kul ki bedenini haramla ve faizle beslerse ona lâyık olan cehennemdir.”
(ed-Dürrü’l-Mensûr)
Mûsâ Aleyhisselâm, gözyaşlarıyla secdeye kapanmış bir adam gördü. “Yâ Rabbi, şu kuluna rahmet etmez misin?” dedi. Cenâb-ı Hak buyurdu ki:
“Ağlamaktan helâk olsa da ona rahmet etmem, çünkü onun yediği haram, giydiği haramdır.”
Mûsâ Aleyhisselâm, gözyaşlarıyla secdeye kapanmış bir adam gördü. “Yâ Rabbi, şu kuluna rahmet etmez misin?” dedi. Cenâb-ı Hak buyurdu ki:
“Ağlamaktan helâk olsa da ona rahmet etmem, çünkü onun yediği haram, giydiği haramdır.”
Hicrî: 27 Rebiulâhir 1441 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder