قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِنَّمَا مَوْضِعُ الصَّلَاةِ
مِنَ الدِّينِ كَمَوْضِعِ الرَّأْسِ مِنَ الْجَسَدِ. (طب)
رسول الله أفندمز ( ﷺ ) بيوردولر ،: " نمازيك دين ده كى يرى ،
باشيك جستده كى يرى كبى در ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi
ve sellem buyurdular: “Namazın dindeki yeri, başın cesetteki yeri gibidir.”
(Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)
Hicrî: 18 Safer 1441 Fazilet
Takvimi
NAMAZI KASTEN TERK ETMEK BÜYÜK GÜNAHLARDANDIR
Allâhü Teâlâ (meâlen): “Ancak namaz kılan (müslüman)lar (o ahlâksızlıktan, o azaptan ve o kötü âkibetten) müstesnâdır ki onlar namazları üzerine devam edicidirler.” (Meâric Sûresi, âyet 23) buyurmuştur. Yani, müminler, sadece namazın farziyetine îmân ettim, demekle kalmayıp Allâhü Teâlâ’nın emrettiği ve Peygamberimizin (s.a.v.) öğrettiği gibi namazlarını terk etmeksizin her zaman kılarlar. Allâh’ı ve emirlerini asla unutmazlar.
Bir namazı vaktinde kılmaya ‘edâ’, vaktinden sonra kılmaya da ‘kazâ’ denir. Vaktinde kılınmamış olan beş vakit farz namazların kazâsı da farzdır. Vitir namazının kazâsı ise vâciptir. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.):
“Sizden biriniz bir namazdan (gaflet edip) uyuyakalır veya onu unutur da sonra onu (hatırladığında) kılmak için kalkarsa onu vaktinde kıldığı gibi kılsın. (Onun bundan başka keffâreti yoktur).” buyurmuştur.
Hendek Harbi’nde müşrikler, Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) ve Sahabe-i Kirâm’ı çok sıkıştırarak öğle, ikindi ve akşam namazlarını vaktinde kılmaktan alıkoymuşlardı. Onlar da bu üç vakti, yatsı namazından önce tertip üzere, cemâatle kazâ etmişlerdi. (Sünen-i Nesâî)
Müslüman olan kimse Allâhü Teâlâ’nın bir emri olan namazı bilerek terk etmez. Belki kulun gafleti, unutması veya uyuyakalması gibi sebeplerle namaz o kuldan geçmiş olur.
Özürsüz olarak namazı terk etmek ise büyük günahlardandır ve bu bir mümine asla yakışmaz. Kişi namazı kazâ etmekle sadece borcunu ödemiş olur. İşlediği bu büyük günâh ise namazı kazâ etmekle telâfi edilmiş olamaz. Belki namazı kazâ ettikten sonra bir daha terk etmemek üzere tevbe ve istiğfar ederek, nâfile ibâdetler yaparak telâfiye çalışmalıdır.
Namazın kazâya kalmasına meşrû sebep ise üçtür:
Uyku, muhârebe esnasında düşmandan hiç fırsat bulamamak ve unutmak.
Bir namazı vaktinde kılmaya ‘edâ’, vaktinden sonra kılmaya da ‘kazâ’ denir. Vaktinde kılınmamış olan beş vakit farz namazların kazâsı da farzdır. Vitir namazının kazâsı ise vâciptir. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.):
“Sizden biriniz bir namazdan (gaflet edip) uyuyakalır veya onu unutur da sonra onu (hatırladığında) kılmak için kalkarsa onu vaktinde kıldığı gibi kılsın. (Onun bundan başka keffâreti yoktur).” buyurmuştur.
Hendek Harbi’nde müşrikler, Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) ve Sahabe-i Kirâm’ı çok sıkıştırarak öğle, ikindi ve akşam namazlarını vaktinde kılmaktan alıkoymuşlardı. Onlar da bu üç vakti, yatsı namazından önce tertip üzere, cemâatle kazâ etmişlerdi. (Sünen-i Nesâî)
Müslüman olan kimse Allâhü Teâlâ’nın bir emri olan namazı bilerek terk etmez. Belki kulun gafleti, unutması veya uyuyakalması gibi sebeplerle namaz o kuldan geçmiş olur.
Özürsüz olarak namazı terk etmek ise büyük günahlardandır ve bu bir mümine asla yakışmaz. Kişi namazı kazâ etmekle sadece borcunu ödemiş olur. İşlediği bu büyük günâh ise namazı kazâ etmekle telâfi edilmiş olamaz. Belki namazı kazâ ettikten sonra bir daha terk etmemek üzere tevbe ve istiğfar ederek, nâfile ibâdetler yaparak telâfiye çalışmalıdır.
Namazın kazâya kalmasına meşrû sebep ise üçtür:
Uyku, muhârebe esnasında düşmandan hiç fırsat bulamamak ve unutmak.
Hicrî: 18 Safer 1441 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder