قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ يَرْفَعُ بِهَذَا
الْكِتَابِ أَقْوَامًا وَيَضَعُ بِهِ آخَرِينَ .(م)
رسول الله أفندمز ( ﷺ ) بيوردولر ،: " الله تعالى قرآن كريمى (
اوقويوب اونده عمل أتملرى ) سببيله بعضى قوم لرى يوكسلتر بعضى لرينى ده ( قرآنله
عمل أتمدكلرندن ) آلجالتر ."
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Allâhü
Teâlâ Kur'ân-ı Kerîm’(i okuyup onunla amel etmeleri) sebebiyle bazı kavimleri
yükseltir, bazılarını da (Kur’ân’la amel etmediklerinden) alçaltır.”
(Sahîh-i
Müslim)
Hicrî: 02 Safer 1441 Fazilet
Takvimi
TEMELİ TAKVÂ ÜZERE KURULU DEVLET
İran hükümdarı olan Nâdir Şah, Osmanlı padişahı ve İslam halîfesi Sultan Birinci Mahmud Han’a, vezîriâzamını ve en meşhur âlimlerinden bir topluluğu sulh akdi için göndermişti. Bunun yanında Câferîliğin amelde beşinci bir mezheb olarak tanınması gibi -Osmanlı’nın tamamen reddettiği- bazı talepleri de vardı. Bir defasında Reîsülküttâb Efendi onlara şöyle söyledi:
“Devlet-i Aliyye ve İran’ın hâlini kısaca size ifâde edeyim:
“Kostantîniyye (İstanbul) fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır. Onu fetheden asker ne güzel askerdir” hadîs-i şerîfindeki müjdeye nâil olan Osmanlı’dır. Yine Muhyiddin ibnü’l-Arabî Hazretleri, eş-Şeceretü’n-Nu’mâniyye fi’d-Devleti’l-Osmâniyye adlı kitabını, bu devlet henüz kurulmadan önce, devlet adamlarının ve âlimlerinin medhi için yazmış ve orada: “O devlet, Resûlullâh’ın (s.a.v.) gazâ sancağının sahibidir.” demiş, bu devletin kıyâmete kadar devam edeceğine işâret etmiştir.
Nitekim Devlet-i Aliyye, ilk kuruluşundan itibaren: “Allah uğruna hakkıyla cihâd ile mücâhedede bulununuz” meâlindeki âyetinin emrini düstur edinmiş, devamlı cihadla meşgul olarak padişahları Sultânü’l-Berreyn ve’l-Bahreyn (Karaların ve Denizlerin Sultanı) ünvânını kazanmıştır.”
Bundan sonra Osmanlı’nın yaptığı gazâları, Süleyman Gazi’den başlayıp Gazi Hüdâvendigâr’ın Kosova Gazâsını, Eğri’yi fetheden Sultan Mehmed’in Mohaç Gazâsını ve diğer meşhur gazâları beyân etti ve dedi ki:
İran devletlerine gelince, onlardan böyle cihâdlar meydana gelmemiş, “Mülk galip gelenindir” düsturuyla bu vefâsız dünya el değiştirip durmuş, şimdi de Nâdir Şah’da karar kılmıştır.
Padişahımız “Allâh’ın emrine tâzim, mahlûkâta şefkat” düstûruyla hareket ettiğinden dolayı şimdi Nâdir Şâh’ın Ehl-i Sünnete yakınlaşmak yolundaki niyetini işittikçe onun şahlığının kuvvetlenmesini istemektedir. Malumunuz olsun ki bu taraftan Nâdir Şâh’ın şahlığına unvan verilerek Halîfe Hazretleri şahlığını tebrik etmişlerdir. Bu size kâfidir, ötesini aramayın.
“Devlet-i Aliyye ve İran’ın hâlini kısaca size ifâde edeyim:
“Kostantîniyye (İstanbul) fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır. Onu fetheden asker ne güzel askerdir” hadîs-i şerîfindeki müjdeye nâil olan Osmanlı’dır. Yine Muhyiddin ibnü’l-Arabî Hazretleri, eş-Şeceretü’n-Nu’mâniyye fi’d-Devleti’l-Osmâniyye adlı kitabını, bu devlet henüz kurulmadan önce, devlet adamlarının ve âlimlerinin medhi için yazmış ve orada: “O devlet, Resûlullâh’ın (s.a.v.) gazâ sancağının sahibidir.” demiş, bu devletin kıyâmete kadar devam edeceğine işâret etmiştir.
Nitekim Devlet-i Aliyye, ilk kuruluşundan itibaren: “Allah uğruna hakkıyla cihâd ile mücâhedede bulununuz” meâlindeki âyetinin emrini düstur edinmiş, devamlı cihadla meşgul olarak padişahları Sultânü’l-Berreyn ve’l-Bahreyn (Karaların ve Denizlerin Sultanı) ünvânını kazanmıştır.”
Bundan sonra Osmanlı’nın yaptığı gazâları, Süleyman Gazi’den başlayıp Gazi Hüdâvendigâr’ın Kosova Gazâsını, Eğri’yi fetheden Sultan Mehmed’in Mohaç Gazâsını ve diğer meşhur gazâları beyân etti ve dedi ki:
İran devletlerine gelince, onlardan böyle cihâdlar meydana gelmemiş, “Mülk galip gelenindir” düsturuyla bu vefâsız dünya el değiştirip durmuş, şimdi de Nâdir Şah’da karar kılmıştır.
Padişahımız “Allâh’ın emrine tâzim, mahlûkâta şefkat” düstûruyla hareket ettiğinden dolayı şimdi Nâdir Şâh’ın Ehl-i Sünnete yakınlaşmak yolundaki niyetini işittikçe onun şahlığının kuvvetlenmesini istemektedir. Malumunuz olsun ki bu taraftan Nâdir Şâh’ın şahlığına unvan verilerek Halîfe Hazretleri şahlığını tebrik etmişlerdir. Bu size kâfidir, ötesini aramayın.
(Tahkîk ve Tevfîk, Koca Râgıp Paşa)
Hicrî: 02 Safer 1441 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder