قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كَفَى بِالْمَرْءِ عِلْمًا أَنْ
يَخْشَى اللهَ وَكَفَى بِالْمَرْءِ جَهْلًا أَنْ يُعْجِبَ بِعِلْمِهِ. (مى)
رسول الله أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) بويوردولر :"
بر
كمسيه ، علم اولرق الله تعالى دان قورقماسى يتر . و بر كمسيه ده جهالت اولرق علمنى
بكنمسى يتر ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Bir kimseye, ilim olarak Allâhü Teâlâ’dan korkması yeter. Ve bir kimseye de cehâlet olarak ilmini beğenmesi yeter.”
(Sünen-i Dârimî)
Hicrî: 26 Muharrem 1440 Fazilet
Takvimi
İMÂM EVZÂÎ (RAHİMEHULLAH)
İmâm Evzâî’nin ismi Abdurrahman bin Amr olup Tebe-i Tâbiîndendir. 88 senesinde Ba‘lebek’de doğdu.
Tâbiînden birçoklarına yetişti ve Yahya bin Kesîr, Hasan-ı Basrî ve İbn-i Sîrîn gibi büyük âlimlerden ilim tahsîl etti. Bütün islâmî ilimlerde söz sahibiydi. Kendisi Tebe-i Tâbiînden iken Mâlik bin Enes, Süfyân-ı Sevrî, Zührî gibi Tâbiînin büyük âlimleri kendisinden hadîs rivâyet ettiler. Kütüb-i Sitte’de hadîsleri vardır. Müslümanlar onun adâleti, mertebesinin yüceliği, fazîletleri, zühdü, verâı, ibâdetinin çokluğu, cömertliği, fıkhı, fesâhati, sünnete sımsıkı sarılıp bid‘atlardan sakındığında ittifak ettiler. Dimaşk ve etrafındaki beldeler iki yüz sene kadar onun mezhebinde kaldılar.
Yaptığı bir haccında Mekke’ye girerken Tâbiînin büyüklerinden Süfyân-ı Sevrî (r.a.) devesinin yularını tutuyor, Mâlik bin Enes (r.a.) ardınca deveyi sürüyor, Süfyân-ı Sevrî (r.a.). “Şeyhe yer açın” diyordu. Onu doğruca Ka‘be’ye götürdüler ve oturttular, huzurunda diz çöktüler. Ona soruyorlar, o da cevap veriyordu. Böyle “haddesenâ, ahberanâ” diyerek yetmiş bin meseleye cevap verdi.
Beyrut’ta ikâmet ederdi. 67 yaşında iken Hicrî 2 Safer 157 senesinin Pazar günü erken saatlerde vefat etti. Cesedi kıbleye doğru sağ yanına yatmış ve sağ elini yanağı altına koymuş vaziyette bulundu.
Buyurdular ki. “Rüyamda Rabbü’l-izzeti gördüm. Bana “Ey Abdurrahman, sen marûf ile emredip münkerden nehyeden değil misin?” buyurdu. Ben “Senin fazlınla yâ Rabbi” dedim. Sonra “Yâ Rabbi, beni İslâm üzere öldür” diye duâ ettim. Bana “Ve sünnet üzere” buyurdu.
Buyurdular ki. “Dünya vakitlerinden bir sâat yoktur ki kıyâmet günü kula gün gün, saat saat arz olunmasın. Kul Allâhü Teâlâ’yı zikretmeden geçirdiği bir ânı görünce pişmanlık çeker. Ya Allâhü Teâlâ’yı zikretmeden geçirdiği saatler ve günler için nasıl hasret çeker bir düşününüz. Ey insanlar Allâhü Teâlâ’nın azâbından kurtulmak için size nimet olarak verilen elinizdeki vakitlerin kıymetini biliniz.”
Tâbiînden birçoklarına yetişti ve Yahya bin Kesîr, Hasan-ı Basrî ve İbn-i Sîrîn gibi büyük âlimlerden ilim tahsîl etti. Bütün islâmî ilimlerde söz sahibiydi. Kendisi Tebe-i Tâbiînden iken Mâlik bin Enes, Süfyân-ı Sevrî, Zührî gibi Tâbiînin büyük âlimleri kendisinden hadîs rivâyet ettiler. Kütüb-i Sitte’de hadîsleri vardır. Müslümanlar onun adâleti, mertebesinin yüceliği, fazîletleri, zühdü, verâı, ibâdetinin çokluğu, cömertliği, fıkhı, fesâhati, sünnete sımsıkı sarılıp bid‘atlardan sakındığında ittifak ettiler. Dimaşk ve etrafındaki beldeler iki yüz sene kadar onun mezhebinde kaldılar.
Yaptığı bir haccında Mekke’ye girerken Tâbiînin büyüklerinden Süfyân-ı Sevrî (r.a.) devesinin yularını tutuyor, Mâlik bin Enes (r.a.) ardınca deveyi sürüyor, Süfyân-ı Sevrî (r.a.). “Şeyhe yer açın” diyordu. Onu doğruca Ka‘be’ye götürdüler ve oturttular, huzurunda diz çöktüler. Ona soruyorlar, o da cevap veriyordu. Böyle “haddesenâ, ahberanâ” diyerek yetmiş bin meseleye cevap verdi.
Beyrut’ta ikâmet ederdi. 67 yaşında iken Hicrî 2 Safer 157 senesinin Pazar günü erken saatlerde vefat etti. Cesedi kıbleye doğru sağ yanına yatmış ve sağ elini yanağı altına koymuş vaziyette bulundu.
Buyurdular ki. “Rüyamda Rabbü’l-izzeti gördüm. Bana “Ey Abdurrahman, sen marûf ile emredip münkerden nehyeden değil misin?” buyurdu. Ben “Senin fazlınla yâ Rabbi” dedim. Sonra “Yâ Rabbi, beni İslâm üzere öldür” diye duâ ettim. Bana “Ve sünnet üzere” buyurdu.
Buyurdular ki. “Dünya vakitlerinden bir sâat yoktur ki kıyâmet günü kula gün gün, saat saat arz olunmasın. Kul Allâhü Teâlâ’yı zikretmeden geçirdiği bir ânı görünce pişmanlık çeker. Ya Allâhü Teâlâ’yı zikretmeden geçirdiği saatler ve günler için nasıl hasret çeker bir düşününüz. Ey insanlar Allâhü Teâlâ’nın azâbından kurtulmak için size nimet olarak verilen elinizdeki vakitlerin kıymetini biliniz.”
(el-Hakîkat ve’l-Mecâz, Nablusî)
Hicrî: 26 Muharrem 1440 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder