قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: الْحَسَنُ وَالْحُسَيْنُ سَيِّدَا
شَبَابِ أَهْلِ الْجَنَّةِ. (ت)
رسول الله أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) بويوردولر :"
حسن
و حسين جنت أهلنين كنجلرى نين أفنديلرى در ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Hasan ve Hüseyin cennet ehlinin gençlerinin efendileridir.”
(Sünen-i Tirmizî)
Hicrî: 01 Safer 1440 Fazilet
Takvimi
HAZRET-İ HÜSEYİN’İN (R. ANH) SÖZLERİNDEN
Dedem Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu işittim.
“Ebûbekir ve Ömer hakkında kötü sözler söylemeyiniz. Zirâ bu iki zât, peygamber ve resûller müstesnâ, gelmiş gelecek bütün insanların cennetlik kühûlünün (yaşı kemâle ermişlerinin) efendileridir. Hasan ve Hüseyin’e de kötü söz söylemeyiniz, çünkü o ikisi de gelmiş gelecek bütün insanların cennetlik gençlerinin efendileridir. Ali hakkında kötü söz söylemeyin, çünkü Ali’ye kötü söz söyleyen bana söylemiş olur. Bana kötü söz söyleyen, -hâşâ- Allâh’a kötü söz söylemiş olur. Her kim Allâh’a kötü söz söylerse, Allâh da ona azâb eder.”
Antakyalılar Hazret-i Hüseyin’in yanına geldiler. Hazret-i Hüseyin onlara memleketlerinin ahvalinden, idârecilerinin gidişatından sordu. Onlar idârecilerini hayırla andılar. Yalnız memleketlerinin çok soğuk olduğundan şikâyet ettiler.
Hazret-i Hüseyin buyurdu ki. “Babam, dedem Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem)’den şöyle rivâyet etti. ‘Peygamberimiz buyurdular ki. ‘Hangi beldede namaz için ezân çok okunursa o beldenin soğuğu kırılır.”
“Kim cömertçe infakta bulunursa cemiyette hürmet görür. Cimrilik eden, insanlar nezdinde kıymetsiz olur. Kim bir kardeşine hayır ulaştırmak için acele ederse, kendi başına bir hal geldiğinde de aynı hayır kendisine ulaşır.”
“Hak yolunda hoşuna gitmeyen hallere sabret. Ne kadar hoşuna giderse gitsin nefsinin, gayr-ı meşrû arzularına karşı da sabret, onu işleme.”
Hazret-i Hüseyin’i Beytullâh’ı tavâf ederken gördüler. Makâm-ı İbrahim’e gidip namaz kıldı. Sonra yanağını makâma dayayıp gözyaşları içinde şöyle ilticâ ve tazarru etti. “Kapına gelen kulundur, kapındaki senin dilencindir. Kapındaki sana muhtaç bir miskîndir.” Bu sözleri hayli tekrar etti. Sonra Mescid-i Haram’dan ayrıldı, yolda hiç malı olmayan bazı fakîrlere rastladı ki yanlarındaki ekmek parçalarını yiyorlardı. Onlara selâm verdi, fakîrler kendisini yemeğe davet ettiler, yanlarına oturdu ve. “Eğer bu sadaka olmayaydı sizinle birlikte yerdim. Haydi kalkınız, evime gidelim” dedi. Hep birlikte evine gittiler, onları yedirdi, giydirdi, sonra her birine para verdi.
“Ebûbekir ve Ömer hakkında kötü sözler söylemeyiniz. Zirâ bu iki zât, peygamber ve resûller müstesnâ, gelmiş gelecek bütün insanların cennetlik kühûlünün (yaşı kemâle ermişlerinin) efendileridir. Hasan ve Hüseyin’e de kötü söz söylemeyiniz, çünkü o ikisi de gelmiş gelecek bütün insanların cennetlik gençlerinin efendileridir. Ali hakkında kötü söz söylemeyin, çünkü Ali’ye kötü söz söyleyen bana söylemiş olur. Bana kötü söz söyleyen, -hâşâ- Allâh’a kötü söz söylemiş olur. Her kim Allâh’a kötü söz söylerse, Allâh da ona azâb eder.”
Antakyalılar Hazret-i Hüseyin’in yanına geldiler. Hazret-i Hüseyin onlara memleketlerinin ahvalinden, idârecilerinin gidişatından sordu. Onlar idârecilerini hayırla andılar. Yalnız memleketlerinin çok soğuk olduğundan şikâyet ettiler.
Hazret-i Hüseyin buyurdu ki. “Babam, dedem Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem)’den şöyle rivâyet etti. ‘Peygamberimiz buyurdular ki. ‘Hangi beldede namaz için ezân çok okunursa o beldenin soğuğu kırılır.”
“Kim cömertçe infakta bulunursa cemiyette hürmet görür. Cimrilik eden, insanlar nezdinde kıymetsiz olur. Kim bir kardeşine hayır ulaştırmak için acele ederse, kendi başına bir hal geldiğinde de aynı hayır kendisine ulaşır.”
“Hak yolunda hoşuna gitmeyen hallere sabret. Ne kadar hoşuna giderse gitsin nefsinin, gayr-ı meşrû arzularına karşı da sabret, onu işleme.”
Hazret-i Hüseyin’i Beytullâh’ı tavâf ederken gördüler. Makâm-ı İbrahim’e gidip namaz kıldı. Sonra yanağını makâma dayayıp gözyaşları içinde şöyle ilticâ ve tazarru etti. “Kapına gelen kulundur, kapındaki senin dilencindir. Kapındaki sana muhtaç bir miskîndir.” Bu sözleri hayli tekrar etti. Sonra Mescid-i Haram’dan ayrıldı, yolda hiç malı olmayan bazı fakîrlere rastladı ki yanlarındaki ekmek parçalarını yiyorlardı. Onlara selâm verdi, fakîrler kendisini yemeğe davet ettiler, yanlarına oturdu ve. “Eğer bu sadaka olmayaydı sizinle birlikte yerdim. Haydi kalkınız, evime gidelim” dedi. Hep birlikte evine gittiler, onları yedirdi, giydirdi, sonra her birine para verdi.
Hicrî: 01 Safer 1440 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder