قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ كَانَتْ فِيهِ ثَلَاثٌ
أَدْخَلَهُ اللهُ فِي رَحْمَتِهِ وَأَرَاهُ مَحَبَّتَهُ وَكَانَ فِي كَنَفِهِ:
مَنْ إِذَا أُعْطِيَ شَكَرَ وَإِذَا قَدَرَ غَفَرَ وَإِذَا غَضِبَ فَتَرَ. (هب)
رسول الله أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) بويوردولر :"
كندسنده
شو اؤج حصلت بولونان كمسيى الله تعالى جنتنه قويار ، اونه محبتنى كوسترير و او
كمسه الله تعالى نين همايه سنده اولور : ورلديكى زمان شكردن ، كوجى يتديكى حالده
عفو أدن و اؤفكلنديكى زمان أؤفكسنى ينن ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Kendisinde şu üç haslet bulunan kimseyi Allâhü Teâlâ cennetine koyar, ona muhabbetini gösterir ve o kimse Allâhü Teâlâ’nın himâyesinde olur: Verildiği zaman şükreden, gücü yettiği halde affeden ve öfkelendiği zaman öfkesini yenen.”
(Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)
Hicrî: 23 Muharrem 1440 Fazilet
Takvimi
EBÛ HÂZIM EL-A’REC’DEN HALİFEYE NASİHATLER
Emevî Halîfesi Süleyman bin Abdülmelik, bir Mekke-i Mükerreme yolculuğunda Medîne-i Münevvere’ye uğrar. Orada tâbiînden Ebû Hâzım (radıyallâhü anh) ile görüşür. Aralarında şu konuşma geçer.
“Yâ Hâzım, biz neden ölümü istemeyiz?”
“Çünkü siz âhiretinizi harâb edip dünyanızı mâmur ettiniz. Mâmur olandan harâb olana gitmek istemezsiniz.”
“Allâhü Teâlâ’nın huzuruna varmamız nasıl olacak?”
“İnsan ya güzel amel sahibidir veya kötü amel sahibidir. Güzel amel sahiplerinin Allâh’ın huzuruna varışı, bir kimsenin gurbetten vatanına; âilesine gitmesi gibidir ki, biran önce kavuşmak için koşar. Ama kötü amel sâhiplerinin Allâh’ın huzuruna varması, firardan sonra yakalanıp, sâhibine zorla geri getirilen kölenin hâli gibidir.” demesi üzerine Halife ağladı.
“Allahü Teâlâ yanında hâlimiz nicedir?” Ebû Hâzım (r.a.).
“Amellerini Kur’ân-ı Kerîm’e arz et, orada görürsün.”
“Peki, hangi âyetlerinde bulabilirim.”
“Şüphesiz hayır ehli nîmet içindedirler. Fâcirler (aşırı isyana sapanlar) da cehennemdedirler” (meâlindeki İnfitar sûresinin 13 ve 14.) âyetlerinde bulursun.”
“Allâhü Teâlâ’nın rahmeti nerededir ve kimleredir?”
“Şüphe yok ki; Allâhü Teâlâ’nın rahmeti iyilik edenlere pek yakındır.” (A’râf Sûresi, âyet 56)
“Allâhü Teâlâ’nın hangi kulları en cömerttir?”
“İyilik sâhibi olan ve kötü fiillerden men eden kişi.”
“Hangi ameller daha fazîletlidir?”
“Haramlardan kaçınmakla beraber farzları edâ etmek.”
“Hangi duâ daha müstecâb, hangi sadaka daha makbul ve hangi söz daha doğrudur?”
“İyilik yapılan kimsenin iyilik edene yaptığı duâ müstecabdır. Ezâ ve cefâ etmeden malı az, gönlü zengin kimselerin, ihtiyaç sâhibi, hâli perişan kimselere verdiği sadaka makbuldür. Kendisinden korktuğun veya bir şeyler ümit ettiğin kimselerin yanında doğruyu söylemek en doğru sözdür.” (Tefsîr-i Rûhu’l-Beyân)
“Yâ Hâzım, biz neden ölümü istemeyiz?”
“Çünkü siz âhiretinizi harâb edip dünyanızı mâmur ettiniz. Mâmur olandan harâb olana gitmek istemezsiniz.”
“Allâhü Teâlâ’nın huzuruna varmamız nasıl olacak?”
“İnsan ya güzel amel sahibidir veya kötü amel sahibidir. Güzel amel sahiplerinin Allâh’ın huzuruna varışı, bir kimsenin gurbetten vatanına; âilesine gitmesi gibidir ki, biran önce kavuşmak için koşar. Ama kötü amel sâhiplerinin Allâh’ın huzuruna varması, firardan sonra yakalanıp, sâhibine zorla geri getirilen kölenin hâli gibidir.” demesi üzerine Halife ağladı.
“Allahü Teâlâ yanında hâlimiz nicedir?” Ebû Hâzım (r.a.).
“Amellerini Kur’ân-ı Kerîm’e arz et, orada görürsün.”
“Peki, hangi âyetlerinde bulabilirim.”
“Şüphesiz hayır ehli nîmet içindedirler. Fâcirler (aşırı isyana sapanlar) da cehennemdedirler” (meâlindeki İnfitar sûresinin 13 ve 14.) âyetlerinde bulursun.”
“Allâhü Teâlâ’nın rahmeti nerededir ve kimleredir?”
“Şüphe yok ki; Allâhü Teâlâ’nın rahmeti iyilik edenlere pek yakındır.” (A’râf Sûresi, âyet 56)
“Allâhü Teâlâ’nın hangi kulları en cömerttir?”
“İyilik sâhibi olan ve kötü fiillerden men eden kişi.”
“Hangi ameller daha fazîletlidir?”
“Haramlardan kaçınmakla beraber farzları edâ etmek.”
“Hangi duâ daha müstecâb, hangi sadaka daha makbul ve hangi söz daha doğrudur?”
“İyilik yapılan kimsenin iyilik edene yaptığı duâ müstecabdır. Ezâ ve cefâ etmeden malı az, gönlü zengin kimselerin, ihtiyaç sâhibi, hâli perişan kimselere verdiği sadaka makbuldür. Kendisinden korktuğun veya bir şeyler ümit ettiğin kimselerin yanında doğruyu söylemek en doğru sözdür.” (Tefsîr-i Rûhu’l-Beyân)
Hicrî: 23 Muharrem 1440 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder