قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِنَّ الْعَبْدَ لَيَتَكَلَّمُ بِالْكَلِمَةِ مِنْ رِضْوَانِ اللهِ لَا يُلْقِى لَهَا بَالًا يَرْفَعُهُ اللهُ بِهَا دَرَجَاتٍ. (خ)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : محققك قل ، الله تعالى نيك راضى اولديغى بر سوزى ، أهميتنيك فرقنده اولمادان سويلرده الله تعالى بو سوز سببيله او قلون دره جلرينى يوكسلتورير . "
Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “ Muhakkak kul, Allâhü Teâlâ’nın razı olduğu bir sözü, ehemmiyetinin farkında olmadan söyler de Allâhü Teâlâ bu söz sebebiyle o kulun derecelerini yükseltiverir.”
(Sahîh-i Buhârî)
Hicrî: 05 Safer 1444 Fazilet Takvim
ALLÂHÜ TEÂLÂ’NIN KULUNDAN RAZI OLMASI NE BÜYÜK BİR MUVAFFAKİYETTİR!
Allâhü Teâlâ, Leyl Sûresi’nin 17 ilâ 21. âyet-i kerîmelerinde, müttakî olan müminleri müjdelemiştir. Müfessirlerin çoğuna göre de bu âyetler, Ebûbekr-i Sıddîk (r.a.) Hazretleri hakkında nâzil olmuştur. Bununla birlikte bu âyet-i kerîmelerin hükmü umumîdir; takvâ sahibi, cömert müminlerin mükâfatlara nâil olacaklarını müjdelemektedir. Şöyle tefsir edilmiştir:
Ve çok müttakî olan ise yani, hem küfürden hem günahtan korunan; onları hatırına bile getirmeyen o pek samimî mümin ise ondan; o bildirilen cehennem ateşinden, çok uzaklaştırılacaktır. Öyle bir zât, o ateşe atılmak değil, ona yakın bile bulundurulmayacaktır. Çünkü o, ona yaslanıp kalmak şöyle dursun oraya aslâ girmeyecek, üzerinden kolaylıkla geçip cennete gidecektir. O, Allâhü Teâlâ’nın muhafazasına tamamen nâildir. O zâtın pek güzîde vasıfları, meziyetleri vardır.
O zât öyle müttakî bir zâttır ki: Malını bir riya için, bir medhe nâil olmak için değil, sırf Allah rızası için verir, hayır yolunda sarf eder, fakirlere ve muhtaç kimselere yardımda bulunur. Allâhü Teâlâ indinde pek nezih bir kul olmuş olur.
Hâlbuki onun, o pek müttakî zâtın, yanında mükâfat olarak hiçbir kimsenin bir nimeti yoktur. Onun bu infâkı, başkasından görmüş olduğu bir nimetin, bir yardımın mukabili, bir mükâfatı değildir. Yani hiç kimseye borçlu ve minnettar olduğu için ona karşılık olarak vermez yahut herhangi bir kimseye ondan bir karşılık, bir mükâfat beklediği için vermez.
O muhterem zât, ancak pek yüce olan Rabb’inin rızasını aramak için öyle infakta bulunur. O, öyle âlicenabtır.
Ve and olsun ki, muhakkak, o pek müttakî zâttan, Allâhü Teâlâ Hazretleri de razı olacaktır. Onu, o güzel amelinin mükâfatına kavuşturacaktır. O zât da böyle nâil olacağı pek büyük nimetlerden dolayı her vechile bir ebedî saadet içinde kalacaktır. Bu, ne muazzam bir muvaffakiyettir.
BEYİT:
Hak yolunda kim verirse cânını, emvâlini
Elde eyler âkıbet binlerce kat emsâlini.
”Hicrî: 05 Safer 1444 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder