قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِنَّ أَهْلَ بَيْتِي مِثْلُ سَفِينَةِ نُوحٍ مَنْ رَكِبَ فِيهَا نَجَا وَمَنْ تَخَلَّفَ عَنْهَا غَرِقَ. (ض)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : محقق أهل بيتم ، ، نوح ( عليه السلام ) ، يك كمسى كبيدر . هر كيم اونه بنرسه ( اونلاره محبتله تابى اولورسه ) قورتولوشه أرر . هر كيمده اوندان كرى قالرسه بوغولور ( هلاك اولور ) . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: Muhakkak Ehl-i Beytim, Nûh (a.s.)’ın gemisi gibidir. Her kim ona binerse (onlara muhabbetle tâbi olursa) kurtuluşa erer. Her kim de ondan geri kalırsa boğulur (helâk olur).”
(Kuzâî, Müsnedü’ş-Şihâb)
Hicrî: 21 Safer 1444 Fazilet Takvim
SİLSİLE-İ SÂDÂT’IN 33. VE SON HALKASI EBU’L-FÂRUK SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN (K.S.) (SİLİSTREVÎ) HAZRETLERİ -2
Medresetü’l-Mütehassısîn’in ilk iki senesini muvaffakiyetle tamamlayınca 1918 senesinde yirmi arkadaşıyla birlikte kendilerine -Şeyhülislamlık makamının teklifi ve Padişah Mehmed Vahîdüddin Hân’ın tasdiki ile- İstanbul Müderrisliği Ruûsu verildi, 1919’da Medresetü’l-Mütehassısîn’in Tefsir ve Hadîs şubesinden birinci derece ile mezun oldu. Medresetü’l-Mütehassısîn’den mezun olduktan sonra, Medresetü’l-Kuzât (Hukuk Fakültesi)’nin de giriş imtihânını birincilikle kazandılar. Fakat bunu büyük bir sevinç ile babasına mektupla bildirdiği zaman, babasından şu telgrafı aldı: “Süleyman, ben seni cehenneme göndermek için İstanbul’a göndermedim.” Pederleri bu telgraf ile kendisine, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) “Üç kâdıdan ikisi cehennemdedir.” meâlindeki hadîs-i şerîflerini hatırlatıyorlardı. Süleyman Efendi Hazretleri (k.s.), pederine verdiği cevapta; kendisinin aslâ kâdılık (hâkimlik) mesleğine sülûk etmeğe niyeti olmadığını, asıl maksadının, devrinin bütün zâhirî din ilimleri sahasında kemâle ermek olduğunu, bildirdi ve Medrese-i Süleymâniye’nin Tefsir ve Hadîs kısmından diplomasını alıp dersiâm olduğu gibi, Medresetü’l-Kuzât’tan da mezun olup kâdılık rütbesini aldılar. Böylelikle devrinin aklî ve naklî ilimlerinde en yüksek dereceyi ihrâz etmiş oldular.
Ezelî takdir olarak Silsile-i Sâdât’ın 33. ve son halkası kendilerinin nasîbi olduğundan, Seyyidler zincirinin 32. halkası Salâhuddîn İbn-i Mevlânâ Sirâcuddîn (k.s.) Hazretlerinde mânevî seyr ü sülûkünü tamamladıktan sonra, tecelliyâtın büyüklüğünden üstâzı, kendilerini İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed-i Fârûkî Serhendî (k.s.) Hazretlerinin nispet-i rûhâniyesine teslim ettiler.
Dünyanın şu son zamanlarında ilâhî feyizden nasipleri bulunan insanları, yüksek himmetleriyle küfr ü dalâl çukurundan, iman ve ihlâs sahasına çıkardılar. Hâlen de çıkarmaktadırlar.
Ebu’l-Fâruk Süleyman Hilmi TUNAHAN (K.S.) (SİLİSTREVÎ) Hazretleri, 16 Eylül 1959 (13 Rebîulevvel 1379) Çarşamba günü dâr-ı bekâya irtihal buyurdular (Kaddesallâhü sirrahü’l-eaz). Ancak tasarruf ve irşâdları, tamamıyla ve kemâliyle berdevamdır. Cenâb-ı Hak, sevenlerini ve bütün müminleri, şefaatlerine nâil kılsın. (Âmin)
Hicrî: 21 Safer 1444 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder