قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لِكُلِّ شَيْءٍ طَرِيقٌ وَطَرِيقُ الْجَنَّةِ اَلْعِلْمُ. (فر)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : هر شئ ( اولاشتران ) بر يول واردر ، جنته ( اولاشتران ) يول ده ( كندسيله عمل اولونان ) علمدر . "
Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: Her şeye (ulaştıran) bir yol vardır; cennete (ulaştıran) yol da (kendisiyle amel olunan) ilimdir.”
(Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs)
Hicrî: 16 Safer 1444 Fazilet Takvim
İLİM EHLİ KANAATKÂR OLMALI
Hakîkî âlimler, hidâyet yolunun kandilleridirler. Dinimizin öğretilmesi ve hükümlerinin tatbiki vazifesi, Allâhü Teâlâ tarafından onlara yüklenmiş ve onlar, dinimizin muhafızı kılınmışlardır. Allâhü Teâlâ, âlimleri, halkın her türlü dînî husûslarında başvuracakları merci kılmıştır.
Âlimlerin, dünyevî husûslarda idarecilerin kapılarına gidip-gelmeleri, kendilerini zelil göstermeleri uygun olmaz. Âlimler, Allâhü Teâlâ’nın kendilerine taksîm ettiği rızka razı olup kanaat etmelidirler. Eğer zengin iseler, mallarını ilim öğrenmek ve öğretmek yolunda sarf etmeli ve bu husûsta cimrilikten sakınmalıdırlar. Nitekim Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), “Hangi hastalık, cimrilik hastalığından daha şiddetlidir!” buyurmuşlardır.
Büyük Hanefî fakîhlerinden Şemsü’l-Eimme Halvânî’nin (rah.) babası, pek fakir olup helva satarak geçimini sağlardı. Ara sıra sattığı helvadan, fıkıh ilmi ile meşgul olan âlimlere hediye eder, “Oğluma dua edin, Cenâb-ı Hak, ona da ilim nasip etsin.” diye dua isterdi. Cenâb-ı Hak, onun bu cömertliği, samimi inanışı, şefkati ve arzusunun bereketi sebebi ile olacak ki oğluna o büyük ilmî dereceyi (fıkıh ilminde yüksek pâyeyi) nasip etmiştir.
Yine Hanefî müctehidlerinin önde gelenlerinden ve İmâm-ı Âzam Hazretlerinin de talebelerinden olan İmâm Muhammed (rah.), pek zengin olup kendisine babasından otuz bin dirhem miras kalmıştı. O, bu otuz bin dirhemin tamamını ilim uğrunda harcamış ve neticede giyecek yeni bir gömleği bile kalmamıştı. Onu eskimiş giysiler içerisinde gören İmâm Ebû Yusuf (rah.), kendisine güzel elbiseler göndermişti.
Denilmiştir ki: İlim, açlıkta olur toklukta olmaz; izzet, Mevlâ’ya tâatte olur, ümerâ (hükümdarlar) kapısında olmaz; zenginlik, kanâatte olur, malın çokluğunda olmaz; rahat, cennette olur, dünyada olmaz.
Bu şekilde ilim ehlinin bütün arzu ve gayreti, dünyevî şeyler elde etmeye değil, ilim öğrenmeye ve öğretmeye olmalıdır.
Hicrî: 16 Safer 1444 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder