قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَأَنْ يَهْدِيَ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ عَلَى يَدَيْكَ رَجُلًا خَيْرٌ لَكَ مِمَّا طَلَعَتْ عَلَيْهِ الشَّمْسُ وَغَرَبَتْ. (طب)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : ( يا أبا رافى ) ، الله عز وجله ، نيك ، سنيك إيكى أليك ( ظاهرى وباطنى غيرتن ) واسطاسيله بر كشيه هدايت أتمسى ، سنيك إيجن ، أؤزرينه كونه شيك دوغوب باطديغى هر شيدن خيرليدر . "
Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: (Yâ Ebâ Râfi‘), Allah Azze ve Celle’nin, senin iki elin (zâhirî ve bâtınî gayretin) vasıtasıyla bir kişiye hidâyet etmesi, senin için, üzerine Güneş’in doğup battığı her şeyden hayırlıdır.”
(Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)
Hicrî: 19 Safer 1444 Fazilet Takvim
HİKMETLİ SÖZLER
Ebu’l-Fâruk Süleyman Hilmi TUNAHAN (K.S.) (SİLİSTREVÎ) Hazretleri şöyle buyurmuşlardır:
“Bu dünya, gölgeye benzer. Nasıl ki arkanı Güneş’e dönsen gölge önüne düşer. Arkasından ne kadar gitsen, yakalamak kabil olmazsa dünya da aynen bunun gibidir. Peşinden gidenlerin daima bir adım önünde olur. Fakat insan, Güneş’e dönüp ona doğru yürürse gölge arkasına düşer, peşini hiç bırakmaz. İnsan, gölgenin peşinden gider mi? Mühim olan Hakk’a dönüp gölge misali, dünyayı kendimize tâbi kılmaktır. Dünya için koşan, âhireti kaybeder. Âhiret için çalışan, dünyayı da kazanır. Eğer bir ağacı yerinden alır götürürsen, gölgesi de beraber gelir. Çünkü âhiret asıl, dünya ise onun halefidir.”
“Kıyamet gününün dehşetinden herkes, orada zikretmeye başlar. Melâike-i Kirâm da onlara ‘Zikrin yeri geçti. O, dünyada olacaktı.’ derler.”
“İnsanı hayırdan ve irşâddan alıkoyan yegâne şey nefistir. Yetmiş iki şeytan kuvvetinde olup bütün vücuda dağılmıştır. Merkezi ise iki kaşın arasıdır. İnsan bazen gazaba gelir; yararım, kırarım der, ebeveynine âsî olur. İşte bunlar hep nefsin mahsulüdür. Bu hâllerden kurtulmanın yalnız bir tek yolu vardır; o da ancak râbıtadır.”
“Her gün, hakk-ı Kur’ân 200 âyettir. Elli ihlâs-ı şerîf okunursa Kur’ân-ı Kerîm’in hakkı ödenmiş olur. Buna riâyet eden bu vesile ile dünyada hiçbir sıkıntı görmez. Rızkı da geniş olur.”
“Âfet ve belâlar üç sebepten gelir:
• O adam itaat etmiyorsa itaat edip ibadete başlasın diyedir. Şâyet isyana devam ederse onun için ceza olur. İbadete başlarsa hakkında aff-ı ilâhî tecelli eder.
• İtaat ediyorsa âfet gelince vazgeçerse onun için cezadır. İbadete devam ederse affa mazhar olur. Eğer biraz ziyadelik gösterirse onun hakkında terfî-i derece (derecesinin yükselmesine vesîle)dir.
• Zevk ve feyz hâlinde ibadet ederken gelirse eğer ondan sonra feyz azalırsa onun için aff-ı ilâhîdir, çoğalırsa terfîde büyüklüktür.”
Hicrî: 19 Safer 1444 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder