قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أُغْدُ عَالِمًا أَوْ مُتَعَلِّمًا أَوْ مُسْتَمِعًا أَوْ مُحِبًّا وَلَا تَكُنِ الْخَامِسَةَ فَتَهْلِكَ. (الجامع الصغير)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : يا عالم اول ويا طلبه اول ويا دنلين اول وياحوط بونلارى سون اول . بشنجسى اولما هلاك اولورسون . "
Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “ Ya âlim ol veya talebe ol veya dinleyen ol veyahut bunları seven ol. Beşincisi olma yoksa helâk olursun.”
(Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)
Hicrî: 06 Safer 1444 Fazilet Takvim
İSTANBUL’UN İLK KÂDISI: HIZIR BEY
Nasreddin Hoca’nın torunu olan Hızır Bey, Fâtih Sultan Mehmed Han devrinin önde gelen âlimlerindendir.
Sivrihisar kasabasında dünyaya gelmiş ve ilk tahsîlini babası Celaleddin Bey’den yapmıştır. Daha sonra o devirde pâyitaht olan Bursa’ya gitmiş ve Başkâdı Molla Şemseddin Fenârî’den ve Başmüftü Molla Yegân’dan dînî ilimlerde icâzet alarak genç yaşta, misli nâdir bulunacak bir âlim olmuştur.
Bir gün pâyitahta, Mağrip (Kuzey Afrika) tarafından, ilim-irfân sahibi bir zât gelmişti. Bu zât, padişahın huzuruna çıkarak uzun zamandır hakikatlerini aradığı bazı müphem meseleleri Osmanlı âlimlerine sormak istediğini arz etti. Bu gibi ilmî sohbetlerden çok hoşlanan Fâtih Sultan Mehmed Han Hazretleri de hemen bir ilim meclisi kurulmasını ve ulemânın hepsinin bu meclise iştirâk etmesini emretti.
İlim meclisi kurulunca Mağripli âlim, huzurdaki diğer âlimlere birkaç mesele sordu. Fakat hiçbirisi onu iknâ edecek cevabı veremediler. Bu sebeple Sultan Fâtih, huzurundakilere kızarak: “İdaremiz altındaki topraklarda bunca âlim var iken bu şahsın suallerine cevap verebilecek kabiliyetli bir kimse çıkmaması lâyık mıdır? Mutlaka bir kimse bulunmalıdır ki bu şahsın suallerine cevap versin.” demiştir.
O zamanlar Sivrihisar’da müderris olan Hızır Bey’in bu suallere cevap verebileceği arz olundu. Bunun üzerine hemen huzura gelmesi emredildi. Pâyitaht’a gelen Hızır Bey ile tekrar bir meclis yapıldı. Karşısında henüz otuz yaşına bile ulaşmamış olan bu genç âlimi gören Mağripli, onu pek hafife aldı. Lâkin Hızır Bey, Mağripli’nin sorduğu suallerin tamamına tek tek cevap verdi. Hattâ onun bilmediği on altı fenden daha bahsederek Mağripli’yi hem ikna etti hem de kendisine hayran bıraktı.
Hızır Bey’in bu muvaffakiyeti ve ilimdeki üstünlüğü, Fâtih Sultan Mehmed Han’ın çok hoşuna gitti ve onu, Bursa’daki, dedesi Çelebi Sultan Mehmed Han’ın yaptırmış olduğu medresenin müderrisliğine tayin etti. Hızır Bey, bu medresede Hocazâde Molla Muslihuddin ve Molla Hayâlî gibi pek çok mümtâz âlim yetiştirmiştir. Akâid ilmine dâir kendisinden sonra birçok âlimin şerh ettiği Kasîde-i Nûniyye isimli bir eser yazmıştır. İstanbul’un fethinden sonra bu güzel beldenin ilk kâdısı da o olmuştur.
”Hicrî: 06 Safer 1444 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder