قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: نَضَّرَ اللهُ امْرَأً سَمِعَ مِنَّا شَيْئًا فَبَلَّغَهُ كَمَا سَمِعَ فَرُبَّ مُبَلَّغٍ أَوْعَى مِنْ سَامِعٍ. (ت)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : بنم سوزومى إشتيب بلله دكدن صوكره ، إشتديكى كبى باشقاسينه اولاشترانيك ، الله يوزونى آغارتسين . كنديسينه تبليغ أديلن نيجه كمسلر واردركى بززات إشيتندن دها إي محافظه أدر . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Benim sözümü işitip belledikten sonra, işittiği gibi başkasına ulaştıranın, Allah yüzünü ağartsın. Kendisine tebliğ edilen nice kimseler vardır ki bizzat işitenden daha iyi muhafaza eder.”
(Sünen-i Tirmizî))
Hicrî: 24 Şâbân 1445 Fazilet Takvim
MESCİD-İ KUBÂ
Sultan Üçüncü Ahmed Han devri ve 18. asır İslâm âlimlerinden Abdülganî Nablûsî (rah.) (1641-1731) “el-Hakîkat ve’l-Mecâz” isimli Hac seyâhatnâmesinde Mescid-i Kubâ ile alâkalı şöyle anlatıyor:
Hicrî 1105 (M. 1693) senesi 6 Şevvâl Pazartesi günü, Resûlullah Efendimizi (s.a.v.) ziyaret ettik. Sabah namazını Mescid-i Nebevî’de kıldıktan sonra Mescid-i Kubâ’yı ziyarete gittik. Medîne halkı bu mescide “Kubbetü’l-İslâm” derler.
Kubâ, Medîne-i Münevvere’ye yakın olan köylerdendir. İsmi, orada bulunan Kubârâ isimli bir kuyudan gelir. Mescid-i Kubâ’nın kapısı, Mescid-i Nebevî’nin Cibrîl kapısının tam hizasındadır.
Hazret-i Allâh’ın, Kur’ân-ı Kerîm’de “Temeli, takvâ üzerine atılan mescit” olarak vasfettiği bu mübarek mescidi ziyaret etmek, orada namaz kılmak çok faziletlidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri de Mescid-i Kubâ’yı sıkça ziyarete gelirler, orada iki rekât namaz kılarlardı. Hadîs-i şerîfte, “Mescid-i Kubâ’da kılınan namazın, umre yapmış gibi sevabı vardır.” ve “Her kim evinde temizlenip Mescid-i Kubâ’ya gelir, orada namaz kılarsa o kimse için umre yapmış gibi sevap vardır.” buyurulmuştur.
Biz de bu mübarek mescide girip iki rekât namaz kıldık, Hazret-i Allâh’a dua ettik. Mescitte birkaç mihrap ve büyük bir minber vardı. Kıble duvarındaki mihraba “Mihrâbü’l-Keşf” denir. Zira burada Peygamber Efendimize (s.a.v.), Mekke-i Mükerreme ve Kâbe-i Muazzama keşfolunmuş, mescidin kıblesi ona göre tayin buyurulmuştur. Bir diğer mihrap daha vardı ki orada Tevbe Sûresi’nin “Ta ilk günden temeli takvâ üzerine kurulan mescid, elbette içinde namaza durmana daha lâyıktır.” meâlindeki, 108. âyet-i celîlesi nâzil olmuştur. Bir mihraba da “Mebrekü’n-Nâka” denir ki Peygamber Efendimizin devesinin çöktüğü mahal olduğu söylenir. Her mihrapta, teberrüken ikişer rekât namaz kıldık.
Hicrî: 24Şâbân 1445 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder