قَالَتْ أُمُّ الْمُؤْمِنِينَ أُمُّ سَلَمَةَ رَضِيَ اللهُ عَنْهَا : كَانَ أَكْثَرُ دُعَائِهِ يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ ثَبِّتْ قَلْبِي عَلَى دِينِكَ. (ت)
بيغمبر أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : رسول الله أفندمزيك ( صلى الله عليه وسلم ) أك جوق يابطغى دعا ( لرندان بريسى ده ) ’ يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ ثَبِّتْ قَلْبِي عَلَى دِينِكَ ‘ دعاسى إيدى . ؛ ( معناسى : أى قلبلرى جويرن اللهم ! بنم قلبمى دينيك أؤزرينه ثابت قل ) . "
Müminlerin annesi Ümmü Seleme (r. anhâ) buyurdu ki: “ Resûlullah Efendimizin (sallallâhü aleyhi ve sellem) en çok yaptığı dua(larından birisi de) ‘Yâ mukallibe’l-kulûb, sebbit kalbî alâ dînike’ duası idi.” (Manası: Ey kalpleri çeviren Allâh’ım! Benim kalbimi dinin üzerine sabit kıl.)
(Sünen-i Tirmizî)
Hicrî: 08 Rebiulahir 1444 Fazilet Takvim
ABDULLAH BİN HUZÂFE (R.A.)
Ebû Râfi (r.a.) şöyle naklediyor: Hazret-i Ömer (r.a.), Rumlar üzerine bir ordu göndermişti. Harp sırasında Rumlara esir düşenler oldu. Ashâb-ı Kirâm’dan Abdullah bin Huzâfe (r.a.) de esirler arasında idi. Düşmanlar, “Bu adam, Muhammed’in (s.a.v.) ashâbındandır!” diyerek onu, krallarına götürdüler. Zalim kral ona, “Seni, mülküme ve saltanatıma ortak etsem Hristiyan olur musun?” dedi. Abdullah (r.a.), “Dinimden dönmem için bana kendi saltanatınla birlikte bütün Arapların saltanatlarını da versen, gözümü açıp kapayacak bir vakit kadar dahi olsa bu dediğini yapmam!” dedi. Kral, “O zaman seni öldürteceğim!” dedi. Abdullah (r.a.), “Sen bilirsin.” dedi.
Kralın emri üzerine, Abdullah (r.a.) çarmıha gerildi. Kral, okçulara, “Ellerinin ve ayaklarının yakınlarına atınız!” diyerek ok attırdı. Kral, Abdullah (r.a.)’a bu işkenceler altında sürekli Hristiyanlığı teklif ediyordu ama o, kabul etmiyordu. Sonunda emir verdi ve Abdullah (r.a.) çarmıhtan indirildi. Bir kazan getirtti. Getirilen kazan, su ile doldurulup kaynatıldı. Sonra Müslüman esirlerden birine Hristiyanlığı teklif ettiler. Kabul etmeyince, kaynar suya attılar, şehit oldu. Kral, bu kez o suya Abdullah bin Huzâfe’nin (r.a.) atılmasını emretti. Abdullah (r.a.) getirilince ağladı. Neden ağladığı sorulunca:
“Düşündüm ki, şimdi bu kazana atılacağım, biraz sonra da öleceğim. İstedim ki; vücudumdaki kıllar sayısınca canım olsaydı da hepsini Allah yolunda feda etseydim!” diye cevap verdi. Kral bu kez şu teklifte bulundu: “Eğer başımı öpersen seni serbest bırakırım.” Abdullah (r.a.), “Şâyet bütün Müslüman esirleri de bırakırsan kabul ederim.” dedi. Kral, “Peki, tamam.” dedi. Abdullah (r.a.), sonraları, bununla alâkalı şöyle demiştir: “Kendi kendime dedim ki: Bu adam, Allah düşmanlarından biridir. Hem beni hem de öteki esir Müslümanları serbest bırakması için başını öpsem ne çıkar?” Abdullah (r.a.) yaklaştı ve kralın başını öptü. O da diğer esirleri kendisine verdi.
Abdullah (r.a.), esirleri alıp Medîne-i Münevvere’ye getirdi. Hâdiseyi Hazret-i Ömer’e (r.a.) haber verdi. Hz. Ömer (r.a.), “Şimdi her Müslümanın, Abdullah bin Huzâfe’nin başını öpmesi bir haktır; işte ilk önce ben başlıyorum!” dedi, kalktı ve Hazret-i Abdullâh’ın başını öptü.
Hicrî: 08 Rebiulahir 1444 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder