قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَيْسَ الْغِنَى عَنْ كَثْرَةِ الْعَرَضِ وَلٰكِنَّ الْغِنَى غِنَى النَّفْسِ. (ق)
بيغمبر أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : ( حقيقى ) زنكنلك ، مال جوقليغوندان دكيلدر . ( حقيقى ) زنكنلك ، آنجق كونول زنكنلكى در ( دنيايه طمح أتمه مكدر ) . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “ (Hakîkî) zenginlik, mal çokluğundan değildir. (Hakîkî) zenginlik, ancak gönül zenginliğidir (dünyaya tamah etmemektir).”
(Müttefekun Aleyh)
Hicrî: 16 Rebiulahir 1444 Fazilet Takvim
İSLÂM DİNİ YÜCEDİR, MÜSLÜMANI YÜCELTİR
İran, Hazret-i Ömer radıyallâhü anh’ın halifeliği zamanında fethedilmiştir. Aşere-i Mübeşşere’den Sa’d bin Ebû Vakkâs radıyallâhü anh’in kumandasındaki İslâm ordusu, o zamana kadar her türlü ahlâksızlığın merkezi olan o memleketleri, İslâm’ın feyzi ile buluşturmuştur.
Müminlerin halifesi Hazret-i Ömer (r.a.), Kâdisiyye’de ordusunu toplayan Hazret-i Sa‘d bin Ebû Vakkâs’a (r.a.), “Düşmanları gözünde büyütme, Allâh’a tevekkül et. Cesur ve kıvrak zekâlı kimselerden birkaç zâtı elçi olarak gönder. İranlıları İslâm’a davet etsinler.” buyurdu. Hazret-i Sa‘d (r.a.) bir heyeti elçi olarak Kisrâ’ya gönderdi. (M. 635).
Elçilerin yanında, kılıçlarından başka kıymetli bir şeyleri bulunmuyordu. İran hükümdarı Yezdicerd, elçilerin ziynet ve ihtişamdan uzak olduğunu görünce onlara hakaret nazarıyla bakarak dedi ki: “Ben dünyada sizden daha bedbaht bir topluluk bilmiyorum! Siz, bize zelîl bir hâlde itaat ederdiniz. Şimdi âkıbeti vahim bir hayale mi kapıldınız? Bu cüretinize sebep nedir?”
Bunun üzerine İslâm elçilerinden Eş’as bin Kays (r.a.) şu cevabı verdi: “Ey hükümdar! Söylediğin doğrudur. Biz vaktiyle söylediğinden daha fena bir hâlde yaşıyorduk. Lâkin Allâhü Teâlâ lütfetti; bize büyük bir peygamber gönderdi. Biz, o yüce peygamber sayesinde cehaletten, aramızdaki nifak ve ihtilaftan kurtulduk. Düşmanlığımız kardeşliğe, sefaletimiz saadete döndü. Şimdi başka milletleri de bu feyz-i ilâhîden istifade ettirmekle memuruz. Binâenaleyh sizi dinimize davet ediyoruz. Eğer ondan kaçınırsanız cizye verirsiniz, biz onun karşılığında sizi himaye ederiz. Cizye vermeyi de kabul etmezseniz savaşa hazır olun; başka çare yoktur.”
İslâm askerleri, bir zamanlar saltanat ve şevketlerine hayretle baktıkları kisrâlara, kayserlere bu defa meydan okuyor, onları yiğitliklerine baş eğdiriyor, memleketlerini fethederek İslâm medeniyetinin faziletlerinden istifade etmelerine vesile oluyorlardı.
Hicrî: 16 Rebiulahir 1444 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder