10 Ocak 2019 Perşembe

HAZRET-İ ALLÂH’IN MESCİDLERİNİ ÎMÂR EDENLER



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ بُيُوتَ اللهِ فِي الْأَرْضِ الْمَسَاجِدُ وَإِنَّ حَقًّا عَلَى اللهِ أَنْ يُكْرِمَ مَنْ زَارَهُ. (فيض)
رسول الله  أفندمز  ( صلى الله عليه وسلم )  بويوردولر  ,"  الله تعالى نيك يريوزونده كى ( راحمتنين و ملكلرينين إتمسى إيجن سجديكى ) أولرى مسجدلردر . و محقق كندسنى زيارته ( عبادت أتمك إيجن مسجدلره ) كلن كمسيه إكرام أتمك الله اؤزرينه حقدر ."

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Allâhü Teâlâ’nın yeryüzündeki (rahmetinin ve meleklerinin inmesi için seçtiği) evleri mescitlerdir. Ve muhakkak kendisini ziyârete (ibâdet etmek için mescidlere) gelen kimseye ikram etmek Allah üzerine haktır.” 
(Feyzü’l-Kadîr)
Hicrî:   04  Cemaziyelevvel   1440  Fazilet Takvimi 

HAZRET-İ ALLÂH’IN MESCİDLERİNİ ÎMÂR EDENLER


Peygamberimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“Kim, Allâh’ın isminin zikrolunduğu bir mescidi bina ederse Cenâb-ı Hak Hazretleri onun için cennette bir ev, köşk bina eder.”
“Mescidi teâhüd eden bir kimse gördüğünüz zaman, onun için îmân ile şehâdet edin (Onun îmânına şâhitlik edin).” Mescidleri teâhüd, mescitlere hizmet etmek ve mescidleri îmâr etmek demektir. Îmâr da iki türlüdür: İmâre-i hissiyye; hissen, maddeten onu îmâr etmek. Mal ile yapılan, infâk ile yapılan, beden ile yapılan îmâr gibi. Bir de imâre-i mâneviyye; mânen îmâr etmektir. Bu mevzûdaki Tevbe Sûresi’nin 18. âyet-i celîlesinin tefsiri şöyledir:
Allâh’ın mescidlerini ancak şunlar îmâr ederler: Allâh’a ve âhiret gününe îmân eden(ler). Âhirete îmânı olmayanlar Allâh’a ibâdet etmezler, etmeyince de ne mescid yaparlar ne de mescidleri ibâdetle mâmur ederler. 
Fakat bu şart kâfi değildir. Bununla beraber -namazı ikâme eyleyen- bu da şarttır: Zîra mescitlerin binasından aslî maksad, namaz kılmaktır. Namaz kılmayanlar mescidlerin mânen harab olmasına sebeb olurlar. 
Maamâfih namaz kılmak da kâfî değildir. Bununla beraber -zekâtı veren- bu da şarttır. Mescid îmârının mal ve zekâtla da bir bağı vardır: Farz olan zekât borcunu vermeyenler, mescid binası ile meşgul olmadıkları gibi mescide gidip fakir ve miskini gözetmezler.
Ancak zekât vermek de kâfî değildir. Hz. Allâh’ın emir ve yasaklarını yerine getirmek için Allah korkusundan başka hiç bir korkuyu saymayan kimseler îmâr eder. Yani muhtelif korkular, endişeler olduğu zaman Allah korkusunun karşısında diğerlerini kâle almayacak bir kalb ve îmân sahibi olan ve bu sûretle bu dört hasletin tamamı bulunan zâtlar lâzımdır ki Allâh’ın mescidleri (maddeten ve mânen) îmâr edilebilsin.
İşte bunlar -bu dört güzel hasleti kendinde toplayanlar- hidâyeti bulmuş, muradlarına ermişlerden olabilirler. Yani doğrudan doğruya saâdet-i ebediyyeye, cennete nâil olacak olanlar böyle bir cemaatin (topluluğun) içinde bulunabilir. 
(Hak Dîni Kur’ân Dili Tefsiri, Fazilet Neşriyat)
Hicrî:   04  Cemaziyelevvel   1440  Fazilet Takvimi 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder