قَالَ
اللهُ تَعَالَى: اَفَمَنْ شَرَحَ اللهُ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِ فَهُوَ عَلَى نُورٍ
مِنْ رَبِّهِ فَوَيْلٌ لِلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ مِنْ ذِكْرِ اللهِ اُولَۤئِكَ
فِى ضَلَالٍ مُبِينٍ. (سورة الزمر، ۲۲ )
الله تعالى شويله بيوردى ( مآلاً )
." دمككى
، الله هر كمين باغرنى ( كوكسونى ) إسلامه آجمش إيسه إشته او راببندن بر نور اؤزه ره
دكلمى ؟ آرتق اللهيك ذكرندن ( يوز جورمكله ) قلبلرى قاسقاطى كسلمش اولانلرين واى
حاللرينه ! إشته اونلر آب آجق بر دلالت إيجنده درلر ."
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Demek ki, Allah her kimin bağrını (göğsünü) İslâm’a açmış ise işte o, Rabbinden bir nûr üzere değil mi? Artık Allâh’ın zikrinden (yüz çevirmekle) kalpleri kaskatı kesilmiş olanların vay hâllerine! İşte onlar apaçık bir dalâlet içindedirler.”
(Zümer Sûresi, âyet 22)
Hicrî: 15 Cemaziyelevvel 1440 Fazilet
Takvimi
KİM İSLÂM’A GİRERSE CENNETE GİRER
Câbir bin Abdullah’tan (r. anhümâ) şöyle rivayet olundu: Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Ben rüyamda sanki Cebrâil’i başucumda, Mîkâîl’i de ayakucumda gördüm. Onlardan biri diğerine ‘Onun hâlini bir misal ile anlat’ dedi. O da (bana hitâben) şöyle dedi:
“Söylediklerimi iyi dinle ve kalbin ile iyi anla! Muhakkak senin ve ümmetinin misâli, bir hükümdar gibidir ki o hükümdar kendisine bir yurt tutar, sonra o yurtta bir saray binâ ettirir. Sonra orada büyük bir sofra hazırlatır ve halkı yemeğe davet etmesi için bir davetçi gönderir. Onlardan bir kısmı icâbet eder, bir kısmı yüz çevirir. İşte hükümdar Allâhü Teâlâ, yurt İslâm, saray cennettir. Sen ise yâ Muhammed o dâvetçisin.
Kim senin dâvetine icâbet ederse İslâm’a girer. Kim İslâm’a girerse cennete girer. Kim de cennete girerse oradaki nîmetlerden istifâde eder.” (Sünen-i Tirmizî)
“Söylediklerimi iyi dinle ve kalbin ile iyi anla! Muhakkak senin ve ümmetinin misâli, bir hükümdar gibidir ki o hükümdar kendisine bir yurt tutar, sonra o yurtta bir saray binâ ettirir. Sonra orada büyük bir sofra hazırlatır ve halkı yemeğe davet etmesi için bir davetçi gönderir. Onlardan bir kısmı icâbet eder, bir kısmı yüz çevirir. İşte hükümdar Allâhü Teâlâ, yurt İslâm, saray cennettir. Sen ise yâ Muhammed o dâvetçisin.
Kim senin dâvetine icâbet ederse İslâm’a girer. Kim İslâm’a girerse cennete girer. Kim de cennete girerse oradaki nîmetlerden istifâde eder.” (Sünen-i Tirmizî)
İSLÂM’IN BEŞ KALESİ
İslâm, birincisi altından, ikincisi gümüşten, üçüncüsü demirden, dördüncüsü tuğladan, beşincisi de kerpiçten yapılmış beş kalesi olan bir beldeye benzer.
Kale ehli, kerpiçten yapılmış kalelerini korudukları müddetçe düşmanları ona zarar veremezler. Şayet korumayı terk ederlerse kerpiçten olan en dıştaki kale harab olur ve düşmanları orayı ele geçirir. Sonra ikinci kaleye, sonra üçüncü kaleye göz dikerler. Tâ ki bütün kaleleri ele geçirmek isterler.
İslâm da böyle beş kaledir: Birincisi yakîn (kâmil îman), ikincisi ihlâs, üçüncüsü farzları edâ, dördüncüsü sünnetleri ikmâl, beşincisi de âdâba riâyettir.
Kul, âdâba riâyet ettiği müddetçe, şeytan ona zarar veremez. Âdâbı terk ettiği zaman şeytan diğer kaleyi yani, sünnetleri terk etmesi için uğraşır. Sonra farzları, sonra ihlâsı en son da yakînini elinden alır. Binâenaleyh insanın abdest, namaz gibi dînimizin bütün hükümlerinde, alışveriş, arkadaşlık ve bunun gibi bütün dünyevî işlerinde de âdâba riâyet etmesi lâzımdır.
Kale ehli, kerpiçten yapılmış kalelerini korudukları müddetçe düşmanları ona zarar veremezler. Şayet korumayı terk ederlerse kerpiçten olan en dıştaki kale harab olur ve düşmanları orayı ele geçirir. Sonra ikinci kaleye, sonra üçüncü kaleye göz dikerler. Tâ ki bütün kaleleri ele geçirmek isterler.
İslâm da böyle beş kaledir: Birincisi yakîn (kâmil îman), ikincisi ihlâs, üçüncüsü farzları edâ, dördüncüsü sünnetleri ikmâl, beşincisi de âdâba riâyettir.
Kul, âdâba riâyet ettiği müddetçe, şeytan ona zarar veremez. Âdâbı terk ettiği zaman şeytan diğer kaleyi yani, sünnetleri terk etmesi için uğraşır. Sonra farzları, sonra ihlâsı en son da yakînini elinden alır. Binâenaleyh insanın abdest, namaz gibi dînimizin bütün hükümlerinde, alışveriş, arkadaşlık ve bunun gibi bütün dünyevî işlerinde de âdâba riâyet etmesi lâzımdır.
Hicrî: 15 Cemaziyelevvel 1440 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder