قَالَ النَّبِىُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : تَرَكْتُ فِيكُمْ أَمْرَيْنِ لَنْ تَضِلُّوا مَا تَمَسَّكْتُمْ بِهِمَا كِتَابَ اللهِ وَسُنَّةَ نَبِيِّهِ. (موطأ)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : سزه إيكى شى براقدم . اونلاره صارلديغنز متدتجه آصلا ضلالته دوشمزسنز , ( بو إيكى شى ) الله يك كتابى و بيغمبرينيك سنتى در . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: Size iki şey bıraktım. Onlara sarıldığınız müddetçe asla dalâlete düşmezsiniz. (Bu iki şey) Allâh’ın kitâbı ve peygamberinin sünnetidir.”
(İmâm Mâlik, Muvatta’)
Hicrî: 15 Safer 1445 Fazilet Takvim
DİNİN DELİLLERİ: KİTAP, SÜNNET, İCMÂ VE KIYAS
Kur’ân-ı Kerîm, Allâhü Teâlâ tarafından, Cebrâîl aleyhisselâm vâsıtası ile yirmi üç senede Peygamber Efendimize (s.a.v.), âyet âyet, sûre sûre inzâl buyurulmuştur. İslâm hukukunun alındığı en kudsî, en birinci kaynak, Kur’ân-ı Azîm’dir.
Allâhü Teâlâ, Nahl Sûresi’nin 89. âyet-i kerîmesinde şöyle buyurmuştur -meâlen-: “…Ve sana Kitâb’ı, her şey için apaçık bir beyan, bir hidâyet, bir rahmet ve Müslümanlar için bir müjde olmak üzere indirdik.”
Şeyhzâde merhum, Kâdı Beyzâvî Tefsiri’ne yaptığı hâşiyesinde bu âyet-i kerîme ile alâkalı olarak şunları nakletmiştir:
Muhakkak Kur’ân-ı Kerîm, her şeyi apaçık beyan edicidir. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm; Sünnet’in, İcmâ‘ın, Kıyâs’ın her birinin huccet; katî delil olduğuna işaret eder. Herhangi bir hüküm, bu asıllardan biriyle sâbit olduğu zaman o hüküm, Kur’ân-ı Kerîm ile sabit olmuş olur.
Hazret-i Ali kerremellâhü vecheh’in şöyle buyurduğu rivâyet edilir: “Her şey Kur’ân-ı Kerîm’de bildirilmiştir. Ancak insanlar onu anlamaktan âciz kalmışlardır. Zira hükümlerin bazısı açıkça, bir âyet ile beyan edilmiş, bazısı da Peygamber Efendimizin (s.a.v.) beyanına, yani Sünnet-i Seniyyelerini bilmeye, Müslümanların icmâ‘ına veya kıyâsa sevk edilerek icmâlen beyan edilmiştir.
İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri bu husûsla alâkalı buyururlar ki:
“Muhakkak bütün şer’î hükümler, hattâ bütün geçmiş şerîatler dahi Kur’ân-ı Kerîm’in içerisinde mevcuttur. Lâkin bu hükümlerden bir kısmı, ancak ictihâd ve istinbât vasıtasıyla anlaşılabilecek kabîldendir. Bu anlayış ise müctehid imâmlara mahsûstur. Kur’ân-ı Kerîm’in hükümlerinden diğer bir kısmı daha vardır ki bunları anlamaya beşerin gücü yetmez. Bu hükümleri anlamak sadece Peygamber Efendimiz’e mahsustur.”
Hicrî: 15 Safer 1445 Fazilet Takvim