قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : اَلْمُؤْمِنُ مَنْ أَمِنَهُ النَّاسُ عَلَى أَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ. (هـ)
رسول الله ( ﷺ ) بيوردولر : ( كامل ) مؤمن ، ماللارى وجانلارى حصوصنده إنسانلريك ، كندسندن أمين اولديغى كمسه در . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurdular: “ (Kâmil) mümin, malları ve canları husûsunda insanların, kendisinden emîn olduğu kimsedir.”
(Sünen-i İbn-i Mâce)
Hicrî: 14 Şevval 1443 Fazilet Takvim
NUREDDİN ZENGÎ’NİN ZÜHDÜ
Nureddin Mahmûd Zengî, Selçukluların Dımaşk ve Haleb Atabeği olup Selçuklu Sultanı Rukneddin Mesud’un damadıdır. Adaleti ve dindarlığıyla meşhur İslâm hükümdarlarındandır. Geniş ve zengin memleketlere hükmetmesine rağmen geçimini sadece gazâ ganimetlerinden hissesine düşen mallarla aldığı bazı dükkânların kirasıyla karşılardı. Beytülmâlden ne kadar tahsîsât almasının câiz olacağını fakîhlere sormuştu. Onların verdikleri fetvadaki miktar kadar tahsîsâtını alır, onu da hayır işlerine sarf ederdi.
Bir gün hanımı, bir hizmetçisini gönderip elindeki malın yetmediğini, artırılmasını istediğini bildirdi. Ona şu cevabı verdi: “Bunu ona nereden vereyim? Aldığı mal yetmiyor mu? Onun hevesi için kendimi cehennem ateşine atamam. Eğer elimdeki beytülmâlin bana ait olduğunu zannediyorsa bu ne kötü bir düşüncedir. Bu ancak Müslümanların malıdır, bunu onların ihtiyaçlarına sarf ediyor, İslâm dinini yaymak için hazırlıklar yapıyorum. Ben sadece onların hazinedârıyım, bu mallarda Müslümanlara hıyanet edemem.” Sonra Humus şehrinde kendisine ait olan üç dükkânı hanımına verdi ki kirası pek az bir şey tutuyordu.
Nureddin Zengî’nin bir veziri şöyle anlattı: “Bir gün Urfa’da at ile bir yere gittik. Giderken güneş arkamızda olduğundan gölgelerimiz önümüze düşüyordu. Dönerken ise güneş önümüzde olduğundan gölgelerimiz arkamızdan bizi takip ediyordu. Sultan Nureddin Zengî, atını çevirip bize döndü ve dedi ki: ‘Bulunduğumuz şu hâli dünyaya benzettim. Dünya, kendisini arzu eden kimseden, önümüzdeki gölge gibi hep kaçar, kendisinden kaçanı ise ardımızdaki gölge gibi hep takip eder.”
Nureddin Zengî, geniş memleketler elinde bulunmasına rağmen zâhid bir zât idi, dünyaya meyletmezdi. “Bir sultan, zâhid olabilir mi?” dememeli. Nitekim Süleyman aleyhisselâm da onca zenginliğe sahip iken kendi zamanında zâhidlerin önde geleni idi. Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hadramut, Yemen, Hicaz ve bütün Cezîretü’l-Arab’a hâkim iken hakîkî manada zâhidlerin seyyidi/efendisi idi.
Zühd; kalbin, dünya sevgisinden boş olmasıdır. Yoksa elde dünya malı olmaması demek değildir.
Hicrî: 14 Şevval 1443 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder