قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَعْبَدُ النَّاسِ أَكْثَرُهُمْ تِلَاوَةً لِلْقُرْآنِ وَأَفْضَلُ الْعِبَادَةِ الدُّعَاءُ. (الجامع الصغير)
رسول الله ( ﷺ ) بيوردولر : إنسانلرين أن عابدى ، قرآن كريمى أك جوق اوقوياندر . عبادتن أن فضيلتليسى ده دعادر . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurdular: “ İnsanların en âbidi, Kur’ân-ı Kerîm’i en çok okuyanıdır. İbadetin en faziletlisi de duadır.”
(Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)
Hicrî: 12 Şevval 1443 Fazilet Takvim
EŞ-ŞEYH SEYFÜDDÎN ÂRİF (K.S.)
Silsile-i Sâdât’ın yirmi beşinci halkası olan Şeyh Seyfüddîn (k.s.) Hazretleri, Muhammed Masûm (k.s.) Hazretlerinin oğludur. Hazret-i Ömer’in (r.a.) neslinden olduğu için nisbesi Fârûkî’dir. 1645 senesinde Serhend’de dünyaya geldi.
Ders okuyacak yaşa gelince önce Kur’ân-ı Kerîm’i ezberledi. Sonra muhterem amcası Muhammed Saîd Hazretlerinden aklî ve naklî ilimleri tahsîl etti. Bu tahsîlinden sonra Tarîkat-i Nakşibendiyye’yi, babası Muhammed Masûm (k.s.) Hazretlerinden aldı.
Şeyh Seyfüddîn (k.s.), tahsilini tamamlayıp kemâle erdikten sonra babası, Delhi’ye gitmesini emretti. Vazifesi, sünnetlerin unutulup bidatlerin çok yayıldığı Hindistan’ın bugünkü en büyük şehirlerinden olan Delhi’de bidatleri yıkmak, sünnetleri ihyâ etmek ve tarîkat-i aliyyenin nurunu yaymak, aynı zamanda Babür hükümdarı Muhammed Evrengzîb Âlemgir Hân’ı manen terbiye etmekti. (Babürlüler 1526-1858 yılları arasında Hindistan’da hüküm süren Türk-İslâm Devleti’dir.) Şeyh Seyfüddîn (k.s.), Delhi’ye girerken karşılaştığı bidatlerin kaldırılmasını istedi. Husûsiyle şehrin kapısında iki azgın fil ve üzerlerinde bu filleri zapt etmeye çalışan iki heybetli pehlivanı gösteren meşhur bir heykel vardı. Bunlar kaldırılmadan şehre girmedi.
Sultanla ilk görüşmesinde birçok bidati, sultanın emriyle kaldırttı. Duyduğu her bidata bir an bile tahammül göstermez, onu hemen kaldırtırdı. Allâhü Teâlâ, Şeyh Seyfüddîn Hazretlerinin sohbetinin bereketiyle sultanı, memleketindeki zulüm ve düşmanlığı ortadan kaldırmaya muvaffak kıldı. Sultan, çocukları ile beraber, kendi arzu ve istekleri ile Şeyh Seyfüddîn Hazretlerine talebe oldular.
İslâm dini, (bugünkü Pakistan ve Hindistan toprakları olan) o memlekette, o kadar kuvvetlendi ki, Hindistan hiçbir zaman böyle bir devir görmemişti. Bidat sahipleri rezil rüsvây ve zelîl olup hiçbir yerde kabul görmez oldular. Muhammed Masûm (k.s.) Hazretleri, bidatleri yıkıp sünnetleri ihyâ etme hizmetinden dolayı oğluna Muhyi’s-Sünne (sünneti ihyâ eden) lakabını verdi.
Hayatını, sünneti ihyâ, bidatleri imhâ ile geçiren Şeyh Seyfüddîn (k.s.) Hazretleri, 1685 senesinde âhirete irtihâl ettiler.
(Silsiletü’z-Zeheb, Fazilet Neşriyat)
Hicrî: 12 Şevval 1443 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder