قَالَ اللهُ تَعَالَى: قُلْ لَئِنِ اجْتَمَعَتِ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلٰٓى اَنْ يَأْتُوا بِمِثْلِ هٰذَا الْقُرْاٰنِ لَا يَأْتُونَ بِمِثْلِهِ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَهِيرًا. (سورة الاسراء، ۸۸)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئآلا ) : ( أى رسولم ! ) ده كى : يمين أدرم ، أكر إنسانلر وجنلر ، بو قرآنين بر مثلنى كترمك أؤزه ره بر آرايه طوبلانسه لر ، آصلا اونون بر مثلنى كتره مزلر . ولوكى ، بعضيلرى بعضيلرينه ياردمجى اولسون . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “ (Ey Resûlüm!) De ki: Yemin ederim, eğer insanlar ve cinler, bu Kur’ân’ın bir mislini getirmek üzere bir araya toplansalar, aslâ onun bir mislini getiremezler. Velev ki, bazıları bazılarına yardımcı olsun.”
(İsrâ Sûresi, âyet 88)
Hicrî: 10 Zilkâde 1442 Fazilet Takvim
KUR’ÂN-I KERÎM EBEDÎ BİR MUCİZEDİR -1
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) en büyük mucizesi, manevî, ilmî, aklî, ilâhî bir mucize olan Kur’ân-ı Azîmüşşân, birçok bakımdan ebedî bir mucizedir. Şöyle ki:
Kur’ân-ı Mübîn, maddî, manevî, ilmî, ahlâkî, ictimâî, iktisâdî, tarihî birçok hakikatleri ihtivâ etmektedir. Bu Kitâb-ı Mübîn’i insanlara teblîğe memur olan Peygamberimiz Hazret-i Muhammed aleyhisselâm, kırk yaşlarına kadar hiçbir kimseden ilim namına bir şey öğrenmemiş, hiçbir şey okuyup yazmamıştı. Bu hâl, bütün kavmince bilinen bir hakikatti. Buna rağmen teblîğine muvaffak olduğu bu Kudsî Kitâb’ın böyle binlerce, yüz binlerce hakikatleri bulundurması, onun büyük bir mucize olmasındandır.
Kur’ân-ı Mübîn’in verdiği malumat, hiçbir vakit kuvvetli nazariyelere, kıymetli keşiflere muhalif bulunmuyor, kendi beyanları arasında bir ihtilâf görülmüyor. Aksine, ilimlerin, fenlerin gelişmesi, Kur’ân’ın haber verdiği hakikatlerin daha iyi anlaşılmasına yardım ediyor ve bu hakikatler ile müspet ilimler, yeni keşifler arasında aslâ bir zıtlık meydana gelmiyor. Zaman geçtikçe Kur’ân-ı Kerîm’in ulviyeti bir kat daha meydana çıkmış oluyor. İşte bu cihetten de Kur’ân-ı Kerîm, ebedî bir mucizedir.
Kur’ân-ı Mübîn, istikbâle ait birtakım hâdiselere dair kesin malumat vermiş ve bunlar daha sonra tahakkuk etmiştir. Romalıların Perslere galibiyeti, Müslümanların Mekke-i Mükerreme’ye zafer ile girmeleri, Müslümanlığın yeryüzüne yayılması hakkındaki haberler, bu hadiselerdendir. İşte bu bakımdan da Kur’ân-ı Kerîm, büyük bir mucizedir.
Diğer semâvî kitaplar, tahrif ve değiştirmelere uğramış, fakat Kur’ân-ı Kerîm, böyle bir tahriften korunmuştur. Zaten Kur’ân-ı Azîm’in bu mümtâziyyeti, Hicr Sûresi’nin 9. âyet-i celîlesinde haber verilmiştir. İşte Kur’ân-ı Mübîn, böyle Allâhü Teâlâ’nın koruması ile bütün tahriflerden muhafaza edilmiş olması bakımından da muazzam bir mucizedir.
Hicrî: 10 Zilkâde 1442 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder