قَالَ اللهُ تَعَالَى: اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ. (سورة الحجر، ٩)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئآلا ) : شبهه يوقكى ، قرآن بز إندردك بز . ومحقق كى ، اونى محافظه أدجك اولانده بزيز . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “ Şüphe yok ki, o Kur’ân’ı biz indirdik biz. Ve muhakkak ki, onu muhafaza edecek olan da biziz.”
(Hicr Sûresi, âyet 9)
Hicrî: 11 Zilkâde 1442 Fazilet Takvim
KUR’ÂN-I KERÎM EBEDÎ BİR KUR’ÂN-I KERÎM EBEDÎ BİR MUCİZEDİR -2
Kur’ân-ı Kerîm bütün beyanlarında, bütün mevzûlarında aynı kudreti, aynı fesâhat ve belâğatı muhafaza etmiş, hârikulâde bir mükemmeliyet göstermiştir.
İnsan çok kere bir âyet-i celîleyi yüzlerce defa okumuş, dinlemiş olduğu hâlde yeniden okuyunca, ilk defa okuyormuş, dinliyormuş gibi ulvî bir heyecana kapılır, yeni yeni zevkler duyar, evvelce düşünememiş, anlayamamış olduğu bir nice manâlara, işaretlere vâkıf olur, bu semâvî hitapların pek latîf tesirlerini derin bir hayretle hisseder durur. İşte Kur’ân-ı Kerîm bu cihetten manevî bir mucizedir.
Kur’ân-ı Kerîm’in nüzûlü zamanında Arabistan ahâlîsi, Arap lisanının bütün inceliklerine vâkıf idiler. Birtakım edebî şeyler söylüyorlardı ki bunlar birer fesâhat ve belâğat âbidesi sayılıyordu. İşte Kur’ân-ı Mübîn, böyle bir cemiyet arasında nüzûle başladı; bütün fasîhlere, belîğlere meydan okudu (Bakara Sûresi, âyet 23-24’te buyrulduğu üzere): “Ve eğer kulumuza ceste ceste indirdiğimiz Kur’ân’dan şüphede iseniz haydi onun mislinden bir sûre meydana getirin ve Allah’tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın, eğer sadıksanız bunu yapın. Yok yapamazsanız -ki hiç bir zaman yapamayacaksınız- o hâlde, çırası insanlarla taşlar olan o ateşten sakının. O, kâfirler için hazırlandı.” diye hitâb etti.
Hakikaten hiçbirisi buna muvaffak olamadı. Kılıçlar ile çarpışmayı göze aldılar da kalemlerle Kur’ân’ın en kısa bir sûresine olsun nazîre yazmak sûreti ile mücadeleyi göze alamadılar. Çünkü bu husustaki acizliklerini pek güzel anlamış bulunuyorlardı. Arapça’nın bütün inceliklerine, derinliklerine, üsluplarına hakkıyla vâkıf olan Arap fasîhleri, edipleri, Kur’ân-ı Kerîm’e nazîre yazmaktan âciz olunca, sâir ırklara mensup fasîhler ve ediplerin de bundan âciz olacakları âşikâr bulunmuş olur. Nitekim aradan on dört asır geçmiş olduğu hâlde hiçbir kimse tarafından böyle bir nazîre (benzer söz) vücuda getirilememiştir. İşte bu bakımdan da Kur’ân-ı Kerîm pek muazzam bir mucizedir.
Hicrî: 11 Zilkâde 1442 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder