31 Aralık 2020 Perşembe

VAKTİN KIYMETİNİ BİLMEK


 

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ :  اِغْتَنِمْ خَمْسًا قَبْلَ خَمْسٍ: حَيَاتَكَ قَبْلَ مَوْتِكَ وَصِحَّتَكَ قَبْلَ سَقَمِكَ، وَفَرَاغَكَ قَبْلَ شُغْلِكَ، وَشَبَابَكَ قَبْلَ هَرَمِكَ، وَغِنَاكَ قَبْلَ فَقْرِكَ. (فيض)

رسول الله  أفندمز  ( ﷺ )  بيوردولر  ، "  بش شيدن أؤنجه بش شئ غنيمت ( فرصت ) بل : أؤلومندن أؤنجه حياطنى ، حصطه لغندن أؤنجه صحتنى ، مشغوليتندن أؤنجه بوش وقتنى ، إهتيارلغندان أؤنجه كنجليكنى ( غنيمت بيل ) .  . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: "Beş şeyden önce beş şeyi ganîmet (fırsat) bil: Ölümünden önce hayatını, hastalığından önce sıhhatini, meşguliyetinden önce boş vaktini, ihtiyarlığından önce gençliğini, fakirliğinden önce zenginliğini (ganîmet bil).”

(Münâvî, Feyzü’l-Kadîr)

Hicrî:   16    Cemâziyelevvel     1442    Fazilet Takvim

 

VAKTİN KIYMETİNİ BİLMEK

 

Zaman, Cenâb-ı Hakk’ın ihsan ettiği aslî nîmetlerin en büyüklerinden birisidir. Kur’ân-ı Azîmüşşân birçok âyet-i kerîmesinde aslî nîmetler arasında bu nîmetin büyüklüğüne işâret etmiştir. Büyük tefsir âlimi Fahruddîn Râzî Hazretleri, Asr Sûresi’nin tefsîrinde şöyle yazmıştır: “İçerisinde birçok acayiplikler olduğu için Cenâb-ı Hak, asra yani zamana yemin etti. Çünkü o zaman içerisinde darlık olur, bolluk olur, hastalık olur, sağlık olur, zenginlik olur, fakirlik olur. Bu sebeple ömrün kıymetine hiçbir bedel biçilemez. İnsanın içerisinde âhiret saâdetini kazandığı pek az bir zaman onun için her şeyden kıymetlidir. İşte bundan dolayı Hazret-i Allah, asra yemin etti. Gecelerin ve gündüzlerin, insanların zâyi ettiği bir fırsat olduğuna tembihte bulundu.

Zaman, mekândan daha şerefli olduğundan Hz. Allah ona yemin etti. Çünkü zaman, kendisinde ayıp olmayan hâlis bir nîmettir. Ayıplı ve hüsranda olan ise insandır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdular: “İki nîmet vardır ki insanların birçoğu onlarda aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.”

İmam-ı Şâfiî (rah.) şöyle buyurdu: “Birçok evliyaullah ile görüştüm, onlardan işittiğim şeylerin en çok şu ikisinden istifâde ettim: Birincisi: ‘Zaman keskin bir kılıç gibidir. Eğer sen onu kesmezsen (değerlendirmezsen) o seni keser.” İkincisi ise: ‘Nefsini hak ile meşgul et ki, o seni bâtıl ile meşgul etmesin.”

Bir adam Tâbiîn’den zâhid bir zât olan Âmir bin Abdikays’a (r.a.) “Benimle konuşur musun?” dedi. O, şu cevâbı verdi: “Güneşi durdurabilirsen konuşalım.” Yani benim için güneşi tut, onu gitmekten alıkoy, o zaman senin ile konuşurum. Çünkü zaman, sürekli geçiyor ve gittikten sonra da geri gelmiyor. Onun zâyi olması da, telafîsi mümkün olmayan bir hüsrandır.

Abdullah İbn-i Mesûd (r.a.): “Güneşin battığı, ecelimin azaldığı, ama amelimin çoğalmadığı bir güne duyduğum pişmanlıktan daha fazla hiçbir şeye pişmanlık duymadım” demiştir

Hicrî:   16   Cemâziyelevvel     1442    Fazilet Takvim

 

 

  SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder