7 Aralık 2020 Pazartesi

ZEKÂT İSLÂMIN KÖPRÜSÜDÜR


 

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ :  مِنْ تَمَامِ إِسْلَامِكُمْ أَنْ تُؤَدُّوا زَكَاةَ أَمْوَالِكُمْ. (طب)

رسول الله  أفندمز  ( ﷺ )  بيوردولر  ، "  مالارينزيك ذكاتنى ورمنز ، إسلاميتنزيك كمالندندر   . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: "Mallarınızın zekâtını vermeniz, İslâmiyetinizin kemâlindendir.”

(Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)

Hicrî:   22    Rebiulahir     1442    Fazilet Takvim

 

ZEKÂT İSLÂMIN KÖPRÜSÜDÜR

 

Bakara Sûresi’nin 3. âyet-i kerîmesinde buyurulduğu üzere, muttakîler (Allah’tan korkanlar) sadece îman ile ve yalnız namaz kılmak gibi bedenle yapılan ibâdetler ile kalmaz, mal ile yapılan ibâdetleri de yaparlar.

Yine o müttakî kullar, Allâhü Teâlâ’nın kendilerine nasip ve kısmet ettiği rızıktan, maddî ve hatta manevî şeylerden az çok infak ederler, Allah yolunda harcarlar...

İnfak; malın elden çıkarılması, harcanması ve sarfı demektir. Dînimizde infakın; farz, vacip, mendup kısımları vardır. Bu infak evvel emirde zekât, sadakalar ve fakir fukaraya yardım gibi bütün mâlî ibâdetlere şâmildir… İkinci olarak ilim öğrenmek ve sâire gibi maneviyata dahi şâmil olabilecektir. Maamâfîh bunların hepsinin başında, İslâm’ın binasından biri bulunan zekât vardır. Ve bunun için birçok müfessir burada evvelen ve bizzat kastolunan zekât olduğunu beyan etmişlerdir.

Bir hadîs-i şerîfte buyurulduğu üzere “Zekât, kantara-i İslâmdır.” Yani, İslâmın bir köprüsü, bir geçididir. Dinin, iman ile temeli atılıp namaz ile direği dikildikten sonra geçilecek mühim bir geçidi vardır ki zekât, işte o geçidi geçirecek bir köprü olmak üzere bina edilecektir. Çünkü dünya ve âhirette korunmak için yapılacak olan muhteşem İslâm binası, dünyadaki dârü’l-İslâm, âhiretteki dârü’s-selâmın inşası için bir takım mâlî masraflar vardır ki bunlar mâlî ibâdetler ile yapılacaktır ve bunun en zarûrîsi de zekâttır.

(Elmalılı, Hak Dîni Kur’an Dili Tefsiri, Fazilet Neşriyat)

 

BİR TABİR: SEKERÂT-I MEVT

 

Sekerât: Sekir/sekratün kelimesinin cem‘idir. Sekir, insan ile aklı arasına perde olan bir hâlettir ki umumiyetle sarhoş edici içkilerin tesîri hakkında kullanılır. Şiddetli öfke, aşk, elem hakkında da kullanılır. Sekerât-ı mevt tabîri ise ölümün, aklı gideren şiddetli halleri hakkında kullanılır. Kâf Sûresi’nin 19. âyet-i celîlesinde şöyle geçmektedir:

وَجَٓاءَتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّۜ ذٰلِكَ مَا كُنْتَ مِنْهُ تَح۪يدُ ﴿١٩﴾ 

 “Ve ölüm sekerâtı hakkıyla gelince, işte bu, kendisinden kaçtığın şeydir denilecek.”

İbnü’l-Arabî Hazretleri demiştir ki: “Allâhü Teâlâ, hikmeti îcâbı ölüm hâlini ve ruhun çıkmasını kimine hafif, kimine de şiddetli kılar. Kâfirde şiddetli olması ona azâb içindir. Müminde şiddetli olursa günahlarına keffâret yahut makamının yükseltilmesi içindir.”

Hicrî:   22    Rebiulahir     1442    Fazilet Takvim

 

 

    SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder