قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : فَضْلُ الْعِلْمِ خَيْرٌ مِنْ فَضْلِ الْعِبَادَةِ وَخَيْرُ دِينِكُمُ الْوَرَعُ. (ك)
رسول الله أفندمز ( ﷺ ) بيوردولر ، " علميك فضيلتى ( نافله ) عبادتك فضيلتندن دها خيرلى در . سزيك دنده كى أك خيرلى عملنز ، ورى ( حرام دان و شبهليلردن صقنمق ) در . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: "İlmin fazîleti (nâfile) ibâdetin fazîletinden daha hayırlıdır. Sizin dindeki en hayırlı ameliniz, verâ (harâmdan ve şüphelilerden sakınmak)dır.”
(Hâkim, el-Müstedrek)
Hicrî: 25 Rebiulahir 1442 Fazilet Takvim
ŞÜPHELİ ŞEYLERDEN KAÇINMAK
İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri şöyle buyurmuştur:
Allâhü Teâlâ, Haşr Sûresi’nin 7. âyet-i kerîmesinde (meâlen): “…Bir de peygamber size her ne emir verirse tutun, nehyettiğinden de sakının…” buyurmuştur. (Öyleyse dünyâda felâketlerden, âhirette azâbdan) kurtuluş vesîlesi iki kısımdır: Emirlere sarılmak ve yasaklardan kaçınmak. Bu iki kısımdan en lüzumlusu, ikincisi (yani yasaklara son vermektir) ki verâ ve takvâ (haramlardan ve şüpheli olan şeylerden kaçınmak) diye tabir olunur.
Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) huzûrunda, birisinin ibâdet ettiğinden ve buna çok gayret ettiğinden, başka bir kimsenin de günahlardan sakındığından bahsettiler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Hiçbir şey, verâya muâdil olamaz” buyurdular. Başka bir hadîs-i şerîfte de “Dîninizi ayakta tutan şey, verâdır” buyurmuşlardır. İnsanların meleklerden fazîletli olmasının sebebi işte bu verâdır. Allâh’a yaklaşma yolunda mesâfe katetmeleri yine bu sebepledir.
Emirlere, melekler de insanlar da itâat ederler. Fakat melekler için terakkî etmek yoktur. Böyle olunca verâ ve takvâya riâyet, İslâm’ın en mühim ve dînin en zarûrî amellerindendir. Temeli haramlardan kaçınmak olan bu kısma riâyet; kâmil mânâda ancak mübahların fazlasından kaçınıp zarûret miktârıyla iktifâ edildiği zaman müyesser olur.
Muhakkak mübah olan şeyleri işlemek ve nefsinin yularını gevşetmek, şüpheli olan şeyleri yapmaya götürür. Şüpheliler ise harama yakındır. “Kim, girmesi yasak olan bir koru etrâfında dolaşırsa oraya girmesi muhtemeldir.” Öyleyse verâ ve takvânın tam mânâsıyla elde edilebilmesi için mübahların zarûret miktârıyla yetinmek lâzımdır.
Mübahların, kulluk vazifelerini yerine getirmek için kuvvet kazanma niyetiyle olması da şarttır. Eğer bu niyetle yapılmazsa bu zarûret miktârı bile vebâldir. Az için çok hükmü vardır.”
(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 1, m. 76)
”Hicrî: 25 Rebiulahir 1442 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder