قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَحِبُّوا اللهَ لِمَا يَغْذُوكُمْ مِنْ نِعَمِهِ وَأَحِبُّونِي بِحُبِّ اللهِ وَأَحِبُّوا أَهْلَ بَيْتِي بِحُبِّي. (ت)
رسول الله أفندمز ( ﷺ ) بيوردولر ، " اللهى ، سزى نعمتلرى ايله رزقلاندرديغى إيجن سويك . بنى ده اللهى سوديكنز إيجن سويك . أهل بيتمى ده بنى سوديكنز إيجن سويك . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: "Allâh’ı, sizi nîmetleriyle rızıklandırdığı için sevin. Beni de Allâh’ı sevdiğiniz için sevin. Ehl-i Beyt’imi de beni sevdiğiniz için sevin.”
(Sünen-i Tirmizî)
Hicrî: 05 Cemâziyelevvel 1442 Fazilet Takvim
NAKÎBÜLEŞRÂF
Ehl-i Beyt, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) bütün aile fertleri ve kıyâmete kadar gelecek nesilleridir.
Ehl-i Beyt’ten olanlara her devirde pek ziyade hürmet ve tazim gösterilir, kendilerine ait işlere bakmak üzere içlerinden biri, reis tayin edilirdi. ‘Nakîbüleşrâf’ adını alan bu reis, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) neslinden gelenlerin neseblerini kayıt altına alır ve zapteder, doğumlarını, ölümlerini deftere geçirir, onları âdî sanata girmekten ve fenâ hâllerde bulunmaktan men eder, haklarını korur, fey ve ganîmetten kendilerine âit hisseyi alıp aralarında dağıtır, sülâleden olan kadınların denk ve lâyık olmayanlarla evlenmelerine mâni olurlardı.
Osmanlılar, Yavuz Sultan Selim Han zamanında Mısır’ın fethini müteâkip ‘Hâdimü’l-Haremeyn’ unvânını almışlar ve o tarihten itibâren Mekke-i Mükerreme ve Medîne-i Münevvere ile sıkı münâsebete başladıkları hâlde daha Yıldırım Bâyezîd Han zamanında ‘Nakîbüleşrâf’ tayin etmişlerdir.
Ali Emîrî Efendi, bir yazısında şöyle demiştir: “Osmanlı sultanlarının, bu kıymetli zâtlara husûsî hürmetleri olduğundan, bu mübârek silsileye bazı müteseyyidlerin (seyyid olmadığı halde kendini seyyid gösteren kimselerin) karışmasına mâni olmak için, Yıldırım Bâyezîd Han tarafından, o vakit pâyitaht olan Bursa’da, ‘Nakîbüleşrâf’ unvanıyla, seyyidlerden husûsî bir memur tayin olunmuştur. Nakîbüleşrâf olan zât, nesebi sahîh olan bir seyyid, bir memlekete seyâhat ederse hakkında hürmet olunması ve şâyet gittiği şehirde yerleşmeyi arzu buyurursa isminin kaydolunması işlerine de nezâret ederdi.”
Osmanlılar zamanında Nakîbüleşrâf’a pek ziyâde hürmet olunurdu. Merâsim esnâsında devlet ricâlinden önde olurdu. Nakîbüleşrâflardan padişahlara kılıç kuşatanlar olduğu gibi, duâları makbul sayıldığı için duâların çoğunu onlar yapardı.
Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın devr-i saâdetlerinde, Nakîbüleşrâfların oturmalarına mahsus Yıldız Sarayı civârında bir konak dahî tahsis olunmuştu.
”Hicrî: 05 Cemâziyelevvel 1442 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder